Çoban Ateşi Yakanlar - Ali Sirmen

Sevgili,
Türkiye’de ilk toplu konutların, 1905 yangınından sonra, 1905-1906 yılında, Afyon’un Kale Mahallesi’nde, Ulucami’den Mevlevihane’ye inen oradan uzun çarşıya uzanan bölgede yapıldığını biliyor musun?
O büyük yangından sonra, çevre illlerden gelen ustaların elbirliğiyle bini aşkın ev, iki yıl içinde yapılmış.
Bu konuda Taşpınar dergisinde çıkmış makalelerden başka bir kaynak olmadığından fazla ayrıntıya girmeden, göz önündeki başka bir etkinliği sorayım;
- Sen bu yıl Afyon Caz Festivali’nin yedincisinin yapıldığını biliyor musun?
Çok kişinin bu etkinlik haberiyle şaşırdığını tahmin ederim. Şaşkınlığı artırayım:
- Afyonlu genç öğretmen Hüseyin Başkadem inat edip, caz festivalini başlatıp, yaşatmakla kalmamış, ona bir de klasik müzik festivali eklemiş.
Anadolu’nun göbeğinde, Afyon’da caz ve klasik müzik festivali yapılıyor.
Hep karanlık görüntülerin egemen olduğu son günlerde Anadolu’dan güzel aydınlık haberler de geliyor.
Bunu, müzik festivallerinin inatçı öncüsü Hüseyin Başkadem, Kocatepe Üniversitesi Beden Egitimi Öğretmeni olan ve son gittiğimde tanıştığım Afyonkarahisar Gelişim Platformu Derneği kurucularından Rıfat Yağmur ve adını bilmediğim, Anadolu’da çoban ateşleri yakmaya çalışan kişilere borçluyuz
***
Yoğun sis içinde geçen bir yolculuktan sonra dorukta bizi pırıl pırıl, ılık bir güneşin karşıladığı Kocatepe yolunda Rıfat Yağmur yakınıyor:
- Afyon bütün avantajlara sahip olmasına karşın bir türlü sıçramayı yapamıyor.
Gerçekten de, adını afyonun bitkisi ile volkanik taşlardan yapılma kalesi Karahisar’dan alan, Kurtuluş Savaşımızın doruk noktasının simgesi Kocatepe’yi barındıran bu ilimiz, dünyanın en iyi mermerleri çıkarılıyor, (ama bunlar İtalya’da işleniyor) ayrıca ilaç sanayiinde kullanılan dünyanın en iyi haşhaşı da burada yetiştiriliyor.
2005’te ilk Kocatepe yürüyüşünü düzenleyen Rıfat Yağmur gülümseyerek ekliyor:
- Biliyor musunuz ki, Türkiye’nin yumurta borsası bizim Başmakçı ilçesindedir, her gün Türkiye’nin yumurta fiyatları orada belirlenir.
Son yıllarda, Afyonkarasihar’a bir zenginlik daha eklenmiş: Kaplıca turizmi. Bu alanda faaliyet gösteren oteller zinciri oluşmaya başlamış, bunlardan Anemon, caz festivalini düzenliyor. Son olarak zincire dahil olan daha bu sene biten, bizim kaldığımız, NG Güral Afyon Güral servisi, temizliği, dekoru, lezzetiyle şaşırtıcı.
Henüz altı aylık bir geçmişi olan, servis ve lezzet kalitesi sayesinde fevkalade bir canlılık yakalamış olan tesiste iki unutulmaz gün yaşadık.
Bütün Anadolu gibi, Afyonkarahisar’da da un var şeker var. Şimdi de, her kesimden insan, bunları değerlendirip kararak, helva yapmaya soyunmuşlar.
Yakında Afyon’dan yakılan yeni çoban ateşlerinin şavkı vuracak çevreye.
İçindeki çocuk
Çarşamba akşamı, Behiç’in yazdıklarını, çizdiklerini bilenler için şaşırtıcı olmaması gerekirken, yine de şaşırtan, Erol Dernek Sokak Karşı Sanat’taki “Yazmaya Çizmeye Devam” sergisinden çıkmış, biraz ötedeki Şehir Meyhanesi’ne oturmuşuz.
Nilgün Cerrahoğlu üç alandaki etkinlikleri (tiyatro oyunlarından fotoğraflar ile video, çocuk kitapları ve “Kim Kime Dum Duma” başlığı altındaki karikatürler) kapsayan serginin müthiş etkisini üstünden atamamış heyecanla anlatıyor:
- Bu denli komple bir sanatçı olduğunu bilmiyordum. Bir dâhi bu adam, diyor.
- Onu bilmem ama, şurası kesin ki, içindeki muzip çocuğu öldürmemiş, geliştirerek muhafaza etmiş, diyorum.
Gerçekten Behiç, çizdiklerinde, yazdıklarında sohbetlerinde hep o muzip çocuk halini korur, kimi zaman sizi de, “bu çocuk beni yine saçma bulacak” diye korkutur.
Absürdün, o garip eşsiz mantığını yakalayanlar da hep onlardır zaten.
Onlar en güzel kitapları yazarlar, kimi büyükler de tam anlamadıkları bu güzelliklere “çocuk kitabı” derler.
Desinler! Sen içlerindeki çocuğu öldürerek büyüyen onlara aldırma Sevgili!

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget