TSK Muvazzaf ve Emekli Asker Tutuklularımızdan ! - Tünay Süer
Silivri zindanlarında sözde BALYOZ davası ile tutuklu askerlerimizden kamuya zor şartlar altında çeşitli duyurular yapılıyor. Bugünkü yazımda bu konuyu siz okurlarımla paylaşmak istedim.
Bilmeyenler için söylüyorum, ben, yaz, kış demeden davaları izlemek adına oturumlara mümkün olduğunca katıldım, katılıyorum.
O oturumlarda Türkiye Cumhuriyetine ve Türk Silahlı Kuvvetlerine yıllarca canı pahasına hizmet vermiş olan emekli ve muvazzaf 194 askerin nasıl kötü bir muamelelere maruz kaldıklarını görmek, her seferinde canımı acıttı .
Yalnız onları mı izledim hayır, Doğu Perinçek, Tuncay Özkan, Haberal ve diğerlerinin davalarını da izledim ve yargı koltuklarında oturanların yaramazlık yapan bir çocuğa bile reva göremediğimiz sert tutumlarına, bağırtılarına şahit olarak insanlığımdan utandım.
Tutuklulardan herhangi birisi babanız veya yakın bir akrabanız olabilirdi. Böyle olduğunu farz edin. Neticede onlar hepsi bizim canlarımızdır değil mi? O zaman lütfen bitmek bilmeyen bu Amerikan senaryosunu bozmak, onları özgürlüklerine kavuşturmak, gerçek hukuk normlarının işlemesi için elimizden ne gelir onu hep birlikte düşünelim.
Kısaca sayın yargı mensupları orada devlet içerisinde devlet gibiler.
Sanık durumuna getirdikleri bigünah vatanseverlerimize, reva gördükleri hareketler çok ağır ve insanın gücüne gidiyor. “Böyle diyorum zira bir suç ile itham edilen herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar suçsuz sayılır” (İnsan Hakları Temel Özgürlükleri Korunmasına ilişkin Sözleşme ek protokolü Madde 6 fıkra 2)
Bundan ötürü birçok yazımda Sn. Başbakana seslendim, hatta bir tanesinde öylesine üzgündüm ki yazarken adeta isyan edercesine “Yüreğin yetiyorsa bu davaları televizyonlardan halka izlettirirsin” demiştim.
Evet, orada aydınlarımız, askerlerimiz gazetecilerimiz resmen esir muamelesi görüyorlar. Buna yürek dayanır mı ya? Aylardır, yıllardır toplumdan, sevdiklerinden mahrum, küçücük hücrelerde yaşamaya çalışıyorlar. Aslında bitmeyen senaryoları ile hainler bir şekilde cumhuriyetle hesaplaşıyorlar.
****
Güya bugün yazmayacak dinlenecektim ama olmadı. Çünkü posta kutuma tutuklu bir komutanımızdan dolaylı olarak gelen bir yazıyı sizlerle bir an önce paylaşmam gerekiyordu.
Mümkün olduğunca yazının özüne inerek aktarmaya çalışacağım şimdi.
BALYOZ davasında gerçekler…
Darbe teşebbüsü suçlamasına esas teşkil eden sözde Balyoz planının tek dayanağı olan 11 numaralı CD nin sahteliği bilirkişi raporlarında gösterilen yüzlerce örnekle ispatlanmıştır. CD’nin gerçek olduğuna yönelik somut hiçbir kanıt da yoktur. Ancak savcılar ve mahkeme heyeti bu açık, yalın, kesin ve net gerçeği ısrarla görmek istememekte ve bu sahte delillerle herkesi peşinen suçlu kabul etmektedir.
11 numaralı CD’nin imajı, defalarca talep edilmesine rağmen CMK esasları ısrarla ihlal edilerek savunma avukatlarına verilmemektedir. Kanaatimiz odur ki istenen CD’ler verildiği takdirde; 11numaralı CD’nin sahteliği kısa sürede teyit edilerek hazırlanan komplo ortaya çıkarılacak ve dava çökecektir. Sahte belge üreten şebeke, yeni deliller(!) üretebilmek için zaman bulamayacak, böylece dava süresini uzatmak isteyen komplocuların oyunu bozulacaktır.
Şimdi iddia makamına ve sayın başbakanımıza ben vatandaş Tünay Süer olarak soruyorum.
Çeşitli kurum ve kuruluşlardan gelen ve 11 numaralı CD’nin sahteliğini gösteren ve sanıkların lehine olan belgeleri adli emanete(!) almak suretiyle savunmadan ve mahkemeden neden saklıyorlar? Buna hakları var mıdır?
Bu İddia makamı Türkiye Cumhuriyetinin değil de muz cumhuriyetinin makamı mıdır?
İddia makamının aynı zamanda bu belgeleri çarpıtarak, bilerek ve yanlış yorumlayarak Mahkemeyi yanıltmaya hakkı var mıdır?
Askerlerimiz soruyorlar;
Mahkeme heyeti tarafından tutuklama nedenlerinden birisi olarak da delillerin henüz toplanmamış olması gösterilmektedir. Sekiz yıl önce icra edilen bir seminere dayalı sözde delillerin hala toplanamamış olması hiçbir şekilde kabul edilemez. Deliller tamamlanmadan, tamamen sahte deliller ve kişisel kanaatlerle bu iddianame nasıl hazırlanmış ve nasıl kabul edilmiştir? Bu kabul hukuk kurallarına ve mevcut kanunlara göre mi yapılmıştır? Daha toplanacak delil mi vardır? Yoksa komplocuların yeni sahte delil üretip yine bir yerlere saklamaları mı beklenmektedir?
Başbakan Sn Erdoğan’a duyuruyorum yine:
Bu işin suyu çıktı artık değerli okurlarım.8 yıldır suç delilleri bulunamıyorsa bu işte bir iş, kasıt var demektir. Gölcükte çıkanlar yeni delil değil 11 numaralı sahte CD’nin aynısıdır. Bu husus 11.ci Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı tarafından açıkça ifade edilmiş, basında çıkan tutanaklarda bizler de okumuştuk.
*****
Esirlerimiz bizlere, vicdanı olan yetkililere şöyle sesleniyorlar;
a) Mevcut durumu itibariyle bir garabet olan bu iddianame bir iftira namedir. Ve iddianameye esas teşkil eden sözde Balyoz Planı 194 sanık için açık bir komplo ve bir dijital terördür.
b) İddianamedeki suçlamaları tümüyle reddediyoruz.
c) Mahkeme Heyetini Balyoz Güvenlik Harekât Planı denen komployu kimlerin hazırladığını bulmaya davet ediyoruz.
d) Duruşmaların televizyonlardan canlı yayınlanmasını talep ediyoruz.
e) Mahkeme Heyetinden herhangi bir lütuf değil, Türk Milletinin kendilerine verdiği yargılama yetkisini, evrensel hukuk kuralları ve mevcut kanunlar çerçevesinde, vicdanlarının sesine kulak vererek kullanmalarını, hukukun gereklerine ve ettikleri yemine uygun kararlar vermelerini bekliyoruz.
TSK Muvazzaf ve Emekli Asker Tutukluları Adına
(E) Orgeneral Şükrü Sarıışık
Kur.Alb.Yılmaz Çongar
Evet, işte böyle değerli okurlarım ancak bu kadar kısaltabildim. Benim yazılarımı takip edenler çok iyi bilirler her zaman söylüyorum, her şey başbakanın iki dudağı arasındadır. Bir gecede, gece olması da şart değil ya, kanun hükmünde kararname çıkartır ve bu masum insanların çilelerine son verebilir.
Güya ÖYM ler kaldırılacaktı sözde kalktı da özde kalktı mı? Elbette hayır.
Çıkarılan 3. Yargı Paketi ile katiller, uğursuzlar, PKK lar çıkartıldı ama yurtseverler içeride kaldılar. Bu ne adalettir ya? Haklı olarak isyan ediyor insan.
Bakınız İnsan Hakları Adil Yargılanma hakkı 1. Maddesi aynen şöyle diyor.
Herkes, gerek medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili nizalar, gerek cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini isteme hakkına sahiptir.
Hüküm açık oturumda verilir; ancak demokratik bir toplumda genel ahlak, kamu düzeni ve ulusal güvenlik yararına, küçüklerin korunması veya davaya taraf olanların özel hayatlarının gizliliği gerektirdiğinde veya davanın açık oturumda görülmesinin adaletin selametine zarar verebileceği bazı özel durumlarda, mahkemenin zorunlu göreceği ölçüde, duruşmalar dava süresince tamamen veya kısmen basına ve dinleyicilere kapalı olarak sürdürülebilir.
Buyurun işte açık ve nettir bu davalar 1.maddenin yarsında televizyonlardan naklen verile bilinir.
Oysa bizim tarafsız! Adaletimiz yazının sanırım ikinci bölümünü yani adaletin selametine! Zarar verebileceği görüşünde olduklarından halktan gizliyorlar.
Mesele aydınlanmıştır, başbakan için iki seçenek vardır şayet üzüntüsünde samimi ise, ya bu davaları televizyonlardan naklen verdirecek, ya da bu manasız tutuklamalara son verecek yasayı çıkartacak.
Değerli okurlarım burada kesiyorum farkındayım çok uzun oldu ama mecburen. Önerilerinizi bekliyorum. İlk önce yüz binleri Silivri’de toplayalım derim ben. Bütün Atatürk çizgisinde olan partilerimize sesleniyorum. Var mısınız?
Sevgilerimle.
Tünay Süer
Yorum Gönder