Taksim’e caminin gündeme getirildiği eski yıllardı; “yakında cami yok” dense de asıl amacın “Cumhuriyetin meydanına İslam kimliği” olduğu biliniyordu… Çünkü bunu ancak meydandan algılanan “Ayia Triada Kilisesi”nden daha hâkim konumdaki bir cami sağlayabilirdi.
Gerçekçi bir makale için meydandan farklı yönlere bakarak gördüklerimizi yazdık. AKM, bir pastane, pideci ve büfelerin dışında tek bir Türkçe isimli işyeri yoktu. İslam kimliği şöyle dursun, Cumhuriyet Anıtı da olmasa “Türk kimliği”nden söz etmek neredeyse olanaksızdı.
O kadar ki Taksim’le adeta güreşen dev otelin adı bile “The Marmara”ydı... Camiciler bunu neden umursamazlardı?
“The”yı sorguladığımız yazılarımıza o gün bugün yanıt gelmedi...
Dilimize darbeler
Bu anıyı neden anımsadım derseniz, yeni “TL” simgesinin kullanılış biçiminden… Çoğu afiş ve etiketlerde önce TL işareti yazılıyor sonra fiyat! Oysa Türkçemizde “lira 50” demeyiz, “50 lira” deriz; o halde simge neden fiyattan sonra yer almıyor?
Önde yazıldığında daha bir “uluslararası” olunduğu sanılıyor herhalde... Avrupa’daki etiketlerde önce Avro işaretinin yer alması, “dil yapısı”ndan geliyor. Bizde ise kendi dilimize uymak yerine elâleminkine öykünmek nasıl bir “muhafazakârlık”tır, anlayan beri gelsin..
AVM’lerden konut sitelerine, mağazalardan lokantalara yabancı dilde isim salgını var. Bir yakınmamızda “ama markası öyle” deyip geçiştiren belediyeci eklemişti; “engelleyici bir yasa yok ki!”
Peki ya Türkçenin yabancı dil kalıplarında kullanılmasına ne buyrulur?
Geçenlerde bindiğim taksinin şoförü duraktan ayrılırken telsizle dedi ki: “Çıkış yaptım.” Samimi bir şekilde sordum: “Ne dedin?” Meraklanmıştı: “Bir yanlışım mı var?” Sadece “Çıkıyorum” diyebileceğini söyledim... Türkçemizin her durumu anlatmaya yeterli olduğunu belirtince de “Haklısın abi, hem de ben edebiyat mezunuyum” demesin mi?
Ama yaşamdaki koşullanmalar eğitimi de işlevsiz kılabiliyor. Nitekim şu vapur iskelelerinde “İskele dahilinde biletli yolcu kalmasın” diye seslenen görevliye de sormuştum; “Dışarıdakiler kalabilirler mi?”
Düşünerek verdiği yanıt ise aslında çok daha düşündürücüydü: “Yıllardır bu şekilde anons ediliyor; kural böyle.” Acaba sadece “yolcu kalmasın” deseydi, amirleri ona kızarlar mıydı?
Birçok yerde ise bazı kapılara yazmışlar: “Personel harici girilmez”… Hangi mantıktan türediğini çözemiyorum. Neden sadece “görevliler için” veya sadece “girilmez” yazmıyor? Bu Türkçe tahribatını düzeltmeyi de öncelikle İDO’dan bekliyorum; çünkü tüm uyarı ve şikâyetlere en kısa sürede yanıt veren onlar...
... Ve olimpiyatlar!
Bu dil dertleşmesini sonlandırmadan, yine yaygın olarak kullanıldığından dikkatimi çeken bir garipliği de paylaşayım. Haberiniz olmuştur birkaç hafta önce ülkemizde “Türkçe Olimpiyatları” düzenlendi. Kimler düzenledi, amacı ve sonuçları nelerdi… geçiyorum.
Acaba düzenleyenler, basındaki “Türkçe olimpiyatları start aldı” sözüne ne dediler, ne diyorlar?
Ya “Türkçe Olimpiyatları’nda Muhteşem Final” yazılı afişe? Neden “başladı” ve “bitti” denilmediğini sorguluyorlar mıdır dersiniz?
Yakında “The Türkçe” de yazabilirler; çünkü aynı afişte “ve” ya da “ile” yerine “&” işaretini kullanmışlar!
Yorum Gönder