Sizler bu yazıyı okuduğunuzda ben Fransa’da en köklü festivallerinden olan (kuruluşu 1948) Aix-en Provence Opera ve Müzik Festivali’nin 75 bin izleyicisinin arasına karışmış olacağım. Dönüşte nasıl olsa izlenimlerimi paylaşacağım… Ama Fransa’ya giderken, ne zamandır sizlerle paylaşmak istediğim bir Fransız besteci ve piyanistten söz edeceğim:
Adı Stephane Blet. Dünyanın her yerinde konserler resitaller veren, besteleri sık sık çalınan, sayısız ödüller kazanmış bir besteci ve piyanist. (Önüme İngilizceden Japoncaya bir basın dosyası koydu, belki bin sayfa. Oku oku bitmiyor!) Ama bizi ilgilendiren bir özelliği daha var: Türkiye âşığı, Türkçe diline âşık, Osmanlı müziğine âşık ve yanılmıyorsam Türkiye insanlarına da sık sık âşık oluyor…
Stephane Blet’i geçen yıl Liszt’in doğumunun 200. yıldönümünde İdil Biret’le birlikte verdiği konserlerden ya da iki ay önce Notre Damme de Sion salonlarında verdiği resitalden tanıyabilirsiniz. Ondan bu resitalde “Rhapsodies Turques” yani “Türk Rapsodileri”ni dinlediğimde, sadece piyanistliğine değil besteciliğine de hayranlığım arttı. 1 No’lu rapsodi “İstanbul”; 4 numaralı rapsodi “Mevlana”, 6 rapsodi “Bosphorus” adını taşıyordu.
Türk rapsodileri
Nereden, niçin nasıl doğmuştu bu ilgi, bu Türkiye tutkusu ve bu besteler? O anlattı ben dinledim:
Türkiye’ye henüz turist olarak bile gelmemişti ki emprezaryosu İstanbul’da bir resital düzenlemişti. Bundan 20 yıl önceydi. Liszt ve Schumann’in eserlerinden oluşan bir program sunmuştu. Hiç unutmuyor: 1992 Mayıs ayıydı.
Ülkesine dönmeden bir akşam önce balık yemeye götürüldüğü bir restoranda bir grup müzisyen, klasik Osmanlı müzik repertuvarının eserlerini çalıyordu. İlk kez ney, kanun gibi geleneksel çalgıları dinledi.
“O an bir aşk ilişkisi oldu, vuruldum” diyor… “O andan sonra iki saat boyunca her şeyi unuttum, sadece o çalgıları, o tınıları, o titreşimleri, o özgün armonileri ve çeyrek ritimleri dinleyerek geçirdim.”
Özetle ilk görüşte (ilk duyuşta) aşktı.
O akşam belleğine ve gönlüne kaydettiği o müziği, o melodileri, temaları ertesi akşam Paris’te anımsadığı biçimde notaya geçirecekti. Sabah olur olmaz da tek başına Türkçe öğrenebileceği bir kitap bulmak için kendini Paris sokaklarına, kitapçılara atacaktı!
Bütün bunlar 20 yıl önce oldu. Bugün, neredeyse sizin ve benim kadar güzel Türkçe konuşuyor. Dede Efendi ve Osmanlı sultanlarının müziklerinin piyano yazılımlarını yapıyor. İşte “Rhapsodies Turques” de o günlerde besteleniyor…
Dünya elçisi
Stephane Blet’in piyano için bestelediği 12 Türk rapsodisi var. Bunlar Avrupa’da yayımlandı, sık sık çalınıyor.
“Benim dışımda, 400 kadar piyanist bunları Fransa, İsviçre, Almanya, Macaristan, ABD hatta Güney Kore ve Japonya’da konserlerde çaldı!” deyince küçük dilimi yutacaktım az kaldı! Tam bir dünya elçisi! Ama hayır Türkiye’de bunlar henüz tanınmıyor, bilinmiyor!
Bir an içime bir kuşku düştü, başka ülkeler için de eser bestelemiş mi? Hayır bestelememiş. Tek aşkı Türkiye’ymiş!
O ilk gelişten sonra 10 yıl kadar Türkiye’ye gelememiş. Ama son iki yıldır “sevgili dostum” dediği İdil Biret’le oluşturdukları ikili ve Liszt konserleri için yeniden aşkına kavuştu. Artık hem konser hem de uzmanlık dersleri için sık sık ülkemize gelir oldu.
Darısı daha nice nice müzik köprülerine…
Sevgili Okurlar,
Yarın ve pazar günü izin istiyorum. Aix-en- Provence’ın lavanta - şarap - baharat dolu yollarında daha çok müzik, daha çok opera, daha çok festival peşine düşeceğim. Söz, dönüşte hepsini anlatacağım!
Yorum Gönder