Hüseyin Atay ile sohbet - Yaşar Nuri Öztürk

İslam dünyasının dahi ilahiyatçısı Prof. Hüseyin Atay’la, uzun bir zamandan sonra yeniden sohbet etme imkânı buldum. Daha doğrusu, aziz hocam, bana bu imkânı vermek üzere Ankara’dan ziyaretime geldi. Sevgili oğlu mimar Faruk da yanındaydı.
Atay Hoca, seksen iki yaşında. Ama hafıza, zihin berraklığı, içsel faaliyet yirmi yaşında. Üniversitede ders vermeye devam ediyor. Ve her biri bir devrim olan kitaplarını yazıp yayınlamaya devam ediyor.
Kırk yılı aşkın bir zamandır kendisiyle sohbetlerim olan bu büyük beyinli, büyük ruhlu adam, bu son sohbette de bana âdeta yeni bir fakülte bitirtti. Her seferinde olduğu gibi. Sohbet boyunca içimden hep şu geçti: “Rabbim, bir insan, Kur’an’a bu kadar vakıf nasıl olabilir?! Bir insan, her gün kendini böylesine nasıl yenileyebilir?! Ve İslam dünyası böyle bir adamdan yararlanıp dertlerine çare bulmayı nasıl ihmal eder?!”
Adı, ‘geçmiş olsun ziyareti’ olan sohbet, yaklaşık dört saat sürdü. Ve ben bu dört saat içinde kırk kitap okumuş gibi feyizlendim, doldum, bilgilendim. Ufkum yeniden parıldadı, ruhum ve ümitlerim canlandı. Kur’an’ın elli yıllık bir bendesi olmaktan bir kez daha onur ve gurur duydum.
Sana şükranlar, saygılar Hüseyin Atay hocam!

KİTAPLIK ÇAPTA TESPİTLER
Bu dâhi insanla her sohbetimde olduğu gibi bu sohbette de yepyeni fikir ufukları açan tespitler kondu ortaya. Bunların birkaçına temas edeceğim:
Bugün ‘İslam’ adı altında ortada birkaç din var: Ulemanın dini, tarikatların dini, saray sofralarında oluşturulmuş din ve nihayet Kur’an’ın dini. Bu İslamların bugün en az itibar göreni, hatta bazı zeminlerde hiç itibar görmeyeni, ‘Kur’an’ın dini’ yani gerçek İslam’dır. Müslümanların iki yakalarının bir araya gelmemesinin sebebi de işte budur.
Kur’an, yanlışları tek tek sıralamak yerine, doğruyu bulmada akıl ve ilmi rehber yapar: Eski kutsal metinler, yanlışları ve doğruları tek tek sayar. Kur’an, böyle saymak yerine, doğruları bulmanın zaman ve mekân üstü rehberini gösterir. Bu rehber, akıl ve onun ürünü olan ilimdir.
Kur’an, dini ilme denetletir ama ilmi dine denetletmez: İnsanlık tarihinin en büyük devrimidir bu. Yahudi-Hıristiyan gelenek bunun tam tersini yapmıştır. Ne yazık ki, Müslümanlar, Kur’an’ın yolundan gitmek yerine, Yahudi-Hıristiyan geleneğin yolundan gittiler ve mahvoldular.
Kur’an, imana noksanlık ve çirkinlik izafe eder ama ilme hiçbir çirkinlik ve noksanlık izafe etmez: Kur’an, ilmi kutsalların kutsalı, kutsallıkların denetçisi ve rehberi yapmıştır. Onun için tek mürşit ilimdir.
Sahabenin eleştiri üstü tutulması, peygamber yaşadığı sürecedir: Çünkü Peygamber yaşarken sahabede bir yanlışlık olsa Peygamber onu düzeltir; bize düşen bir şey olmaz. Peygamber’in ölümünden sonra ise bütün sahabîler eleştiriye açıktır, eleştirilirler. Özellikle kamu görevi yapanları mutlaka eleştirilmelidir; çünkü eleştirilecek birçok iş yapmışlardır.
Atay burada, bir ilim ve fikir adamının olanca haysiyetiyle, ta Hz. Ebu Bekir’den başlayarak birçok sahabîye eleştiri getirdi, yaptıkları yanlış içtihatları sıraladı. Ve ekledi:
“İslam dünyası bu eleştiri noktalarını yakalayıp gerekeni yapmak yerine o insanların yanlışlarını kutsal ilan ederek kendi önüne engeller yığdı ve bunun için bir türlü düzlüğe çıkamıyor. İslam dünyası, yanlışı eleştirme ruhu olan hanîfliği işletmek yerine yanlışları kutsal ilan etmeyi din sanan şirkin yolunu tutarak kendini perişan etti.”
Ve nihayet, her sohbetimizin sonunda mutlaka yer alan şu ‘iman ve ikrar’ tekrarlandı:
“Kur’an’ı kim yapmışsa Allah odur. Çünkü böyle bir kitaba Allah dışında bir kudret vücut veremez.”
Son sözümüz yine her zamanki gibi şu oldu:
“Ya Rab! Mahşerde de bizi bu iman ile haşret!”

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget