Tayyip'in Duaları Tutar mı! - Emin Çölaşan
SEVGİLİokuyucularım, hepinizin bildiği gibi Türkiye bunların iktidarında olimpiyat oyunlarına ilk kez (!) katılma başarısı gösterdi.
Bundan önce hiçbir olimpiyata katılmamıştık yani!. Ne zaman ki bunlar geldi, bu başarıyı da elde ettik!
İşte bu yüzdendir ki, olimpiyatları yayınlayan hükümet borazanı TRT kanallarında, sürekli Tayyip’i ve onun Gençlik ve Spor Bakanı olan Suat Kılıç isimli şahsı görmekteyiz.
Tayyip Londra’da maçta, ahkâm kesiyor! Tayyip karısıyla basketbol maçı izliyor, şortlu kadın sporcularımızı merakla seyrediyor!
Tayyip TRT’nin yalaka sorularına yanıt veriyor. Basketbolcu Hidayet Türkoğlu her seferinde iki omuz darbesiyle Tayyip’in arkasına geçip boy göstermeyi başarıyor .
Sonra saha komiseri olarak Londra’da sporcularımızın başında bulunan Gençlik ve Spor Bakanı Suat alıyor TRT’nin sazını eline ve konuştukça konuşuyor.
Türk sporunu ve sporcusunu bile siyasete alet etmeye yelteniyorlar.
Bütün bunlar olurken, olimpiyatların henüz ikinci, üçüncü günü. Somut bir başarı elde etmiş, madalya kazanmış değiliz ama her fırsatı değerlendirip propaganda yapmak bunların yöntemi!
Amaçları sporu bile hiç sıkılmadan kullanarak, “Sporcularımıza bu olanakları biz sağladık” gibi saçma sapan laflar ederek propaganda yapmak.
Oysa Türkiye Cumhuriyeti, Tayyip daha anasının rahmine düşmeden önce nice sporcularını olimpiyatlara göndermiş, nice sporcularımız şeref kürsülerine çıkıp İstiklal Marşımızı çaldırmıştı ama bu kafalara neyi nasıl anlatacaksınız!
Tayyip’in bazı özellikleri vardır. O her şeyi bilir! Her sözünde bir keramet vardır, yerlerin ve göklerin hâkimidir!
Olimpiyat kafilemiz Londra’ya hareket etmeden önce bazı sporculara, doğup büyüdüğü (!) Dolmabahçe Sarayında iftar verdi.
Burada güreş takımımızın antrenörüne söylediği sözler tarihe geçecek nitelikteydi:
“Hoca, bunlar künde atmasını bilmiyor. Sen bunlara künde atmayı öğret!”
Sporcularla birlikte Hoca da şaşırmıştı, “Hay hay efendim” diyebildi.
Cumartesi gecesi kadın voleybol milli takımımız Brezilya ile karşılaştı ve ne yazık ki 3-2 yenildi. Galibiyeti kıl payı kaçırdık. Maç gece 03 dolaylarında bitti.
O saatte kadın voleybolcularımızı -Atatürk’ün kızlarını- telefonla aradı ve yine nasihat verdi:
“Bloklara dikkat edin!”
Demek ki güreş kadar voleybolu da iyi biliyordu!
Onlara şöyle söyleyebilirdi, iyi ki söylemedi:
“Sağdan oynayın, dört numaradan saldırın, manşetleri iyi alıp topu rakibin sahasına sert vuruşlarla geçirin. Servisleri dikkatli atın. Her sayı aldıkça karşı taraf oyuncularına ‘Nasıl geçirdik’ diye el kol işareti yapıp morallerini bozun!”
Tayyip telefonda daha sonra oyuncularımıza şöyle dedi:
“Eşim ve ben sizin için dua ediyoruz!”
Fakat gelin görün ki, Tayyip’le Eminanım’ın duaları tutmadı!. Çünkü dün de Çin’e 3-1 yenildik! Maçı baştan sona izledim, çok yazık oldu.
Neyse ki kadın basketbolcularımız -yine Atatürk’ün kızları- Çek Cumhuriyetini yenip ikinci galibiyeti almayı başardılar.
Sanırım Tayyip onlar için dua etmemişti. Etmiş olsaydı onu da açıklamaktan çekinmezdi!
Tayyip’in ettiği duaların tutmaması çok önemlidir!..
Çünkü Tayyip sadece sporcularımız için değil, aynı zamanda Esad için de her gece dua ediyor:
“Allah’ım şu herifi Suriye’nin başından def et… Allah’ım biz bu işte rezil olduk, şu herifin belasını ver de kurtulalım… Yarabbim, bana biraz güç kuvvet ver, bu Esad orada kalırsa ben ayvayı yedim…”
Eğer bu duaları da tutmazsa çok fena!
Ne bileyim, belki başka dualar da ediyordur:
“Balyoz ve Ergenekon davalarında içeri tıktırdığımız bilcümle asker ve sivilleri yargılayan hâkimlerimizi ve onlar hakkında muhteşem iddianameler düzenleyen savcılarımızı doğru yoldan saptırma, her birinin mekânını öldüklerinde cennet eyle Yarabbim…
Şimdiye kadar önledik, onların tahliye edilmesini bundan sonra da nasip etme Yarabbim… Onların tamamını hapislerde çürüt Yarabbim…
Amiiiin…”
Güm güm güm!..
Kafanızda bir gümbürtü patlıyor ve evin ışığı yanana kadar sürüyor. Asap bozucu bir olay.
Oysa sen oruç tutmuyorsun, tutmadığın için sahura falan kalkmıyorsun ve ertesi sabah erkenden işe gideceksin.
Üstelik seni her gece zorla, beyin işkencesi yaparak uyandıran bu davulcular Ramazan ayı bitince kapına dayanıp bir de bahşiş isteyecekler. İster istemez parayı bastıracaksın.
Malatya’daki aile davulculara tepki koyuyor ve tartışma çıkıyor.
Gazetelerde yer alan haberlere göre aile Alevi imiş.
Bu olay sonrasında, ertesi gece aynı saatlerde büyük bir kalabalık toplanıyor, tekbir getirerek ailenin evine saldırıya geçiyor ve yakıp yıkıyor.
Bu nasıl ilkelliktir.
Çok şükür ki, herkesi rahatsız eden bu acayip Ramazan davulu işkencesi artık yavaş yavaş ortadan kalkıyor ama beyinlere yerleştirilen ilkellik olduğu yerde duruyor.
Ramazan davulu artık özellikle büyük kentlerde pek görülmüyor ama kırsal kesimde halen geçerli.
Günümüzde teknoloji gelişmiş. Çalar saat var, sahurda uyandıracak her türlü aletler var ama sahur öncesinde yatağınızın dibinde davullar çalınıyor.
Alevi yurttaşlarımız bu ülkede laikliğin sigortası ve güvencesidir. Alevi yurttaşlarımız bu ülkede Mustafa Kemal Atatürk’ün aydın izinde yürüyen yurtseverlerdir.
AKP iktidarı ne yazık ki onları da bölme girişiminde epeyce yol aldı.
Bazıları çeşitli parasal çıkarlarla AKP yandaşı yapıldı. Birkaç Alevi Derneği ve sivil toplum kuruluşu piyasaya sürüldü, onlar etkisi fazla olmasa bile açıkça AKP çizgisine girmeyi içlerine sindirdi.
Bazı gazeteciler tanıyorum, Alevi oldukları halde, kendilerine yakışmayan bir biçimde yandaş oldular.
Korktular, ürktüler ve döndüler! Kendilerine sunulan olanaklar sayesinde köşelerinde ve televizyon programlarında AKP’nin sesi olmayı kabul ettiler.
Alevi yurttaşlarımız sağlam dursun, bu dönem bitecek.
Sonra dönekler utanacak.
Bundan önce hiçbir olimpiyata katılmamıştık yani!. Ne zaman ki bunlar geldi, bu başarıyı da elde ettik!
İşte bu yüzdendir ki, olimpiyatları yayınlayan hükümet borazanı TRT kanallarında, sürekli Tayyip’i ve onun Gençlik ve Spor Bakanı olan Suat Kılıç isimli şahsı görmekteyiz.
Tayyip Londra’da maçta, ahkâm kesiyor! Tayyip karısıyla basketbol maçı izliyor, şortlu kadın sporcularımızı merakla seyrediyor!
Tayyip TRT’nin yalaka sorularına yanıt veriyor. Basketbolcu Hidayet Türkoğlu her seferinde iki omuz darbesiyle Tayyip’in arkasına geçip boy göstermeyi başarıyor .
Sonra saha komiseri olarak Londra’da sporcularımızın başında bulunan Gençlik ve Spor Bakanı Suat alıyor TRT’nin sazını eline ve konuştukça konuşuyor.
Türk sporunu ve sporcusunu bile siyasete alet etmeye yelteniyorlar.
Bütün bunlar olurken, olimpiyatların henüz ikinci, üçüncü günü. Somut bir başarı elde etmiş, madalya kazanmış değiliz ama her fırsatı değerlendirip propaganda yapmak bunların yöntemi!
Amaçları sporu bile hiç sıkılmadan kullanarak, “Sporcularımıza bu olanakları biz sağladık” gibi saçma sapan laflar ederek propaganda yapmak.
Oysa Türkiye Cumhuriyeti, Tayyip daha anasının rahmine düşmeden önce nice sporcularını olimpiyatlara göndermiş, nice sporcularımız şeref kürsülerine çıkıp İstiklal Marşımızı çaldırmıştı ama bu kafalara neyi nasıl anlatacaksınız!
Tayyip’in bazı özellikleri vardır. O her şeyi bilir! Her sözünde bir keramet vardır, yerlerin ve göklerin hâkimidir!
Olimpiyat kafilemiz Londra’ya hareket etmeden önce bazı sporculara, doğup büyüdüğü (!) Dolmabahçe Sarayında iftar verdi.
Burada güreş takımımızın antrenörüne söylediği sözler tarihe geçecek nitelikteydi:
“Hoca, bunlar künde atmasını bilmiyor. Sen bunlara künde atmayı öğret!”
Sporcularla birlikte Hoca da şaşırmıştı, “Hay hay efendim” diyebildi.
Cumartesi gecesi kadın voleybol milli takımımız Brezilya ile karşılaştı ve ne yazık ki 3-2 yenildi. Galibiyeti kıl payı kaçırdık. Maç gece 03 dolaylarında bitti.
O saatte kadın voleybolcularımızı -Atatürk’ün kızlarını- telefonla aradı ve yine nasihat verdi:
“Bloklara dikkat edin!”
Demek ki güreş kadar voleybolu da iyi biliyordu!
Onlara şöyle söyleyebilirdi, iyi ki söylemedi:
“Sağdan oynayın, dört numaradan saldırın, manşetleri iyi alıp topu rakibin sahasına sert vuruşlarla geçirin. Servisleri dikkatli atın. Her sayı aldıkça karşı taraf oyuncularına ‘Nasıl geçirdik’ diye el kol işareti yapıp morallerini bozun!”
Tayyip telefonda daha sonra oyuncularımıza şöyle dedi:
“Eşim ve ben sizin için dua ediyoruz!”
Fakat gelin görün ki, Tayyip’le Eminanım’ın duaları tutmadı!. Çünkü dün de Çin’e 3-1 yenildik! Maçı baştan sona izledim, çok yazık oldu.
Neyse ki kadın basketbolcularımız -yine Atatürk’ün kızları- Çek Cumhuriyetini yenip ikinci galibiyeti almayı başardılar.
Sanırım Tayyip onlar için dua etmemişti. Etmiş olsaydı onu da açıklamaktan çekinmezdi!
Tayyip’in ettiği duaların tutmaması çok önemlidir!..
Çünkü Tayyip sadece sporcularımız için değil, aynı zamanda Esad için de her gece dua ediyor:
“Allah’ım şu herifi Suriye’nin başından def et… Allah’ım biz bu işte rezil olduk, şu herifin belasını ver de kurtulalım… Yarabbim, bana biraz güç kuvvet ver, bu Esad orada kalırsa ben ayvayı yedim…”
Eğer bu duaları da tutmazsa çok fena!
Ne bileyim, belki başka dualar da ediyordur:
“Balyoz ve Ergenekon davalarında içeri tıktırdığımız bilcümle asker ve sivilleri yargılayan hâkimlerimizi ve onlar hakkında muhteşem iddianameler düzenleyen savcılarımızı doğru yoldan saptırma, her birinin mekânını öldüklerinde cennet eyle Yarabbim…
Şimdiye kadar önledik, onların tahliye edilmesini bundan sonra da nasip etme Yarabbim… Onların tamamını hapislerde çürüt Yarabbim…
Amiiiin…”
Ramazan Davulu
MALATYA’da bir aile…Her gece kapılarının önde Ramazan davulu çalınıyor…Güm güm güm!..
Kafanızda bir gümbürtü patlıyor ve evin ışığı yanana kadar sürüyor. Asap bozucu bir olay.
Oysa sen oruç tutmuyorsun, tutmadığın için sahura falan kalkmıyorsun ve ertesi sabah erkenden işe gideceksin.
Üstelik seni her gece zorla, beyin işkencesi yaparak uyandıran bu davulcular Ramazan ayı bitince kapına dayanıp bir de bahşiş isteyecekler. İster istemez parayı bastıracaksın.
Malatya’daki aile davulculara tepki koyuyor ve tartışma çıkıyor.
Gazetelerde yer alan haberlere göre aile Alevi imiş.
Bu olay sonrasında, ertesi gece aynı saatlerde büyük bir kalabalık toplanıyor, tekbir getirerek ailenin evine saldırıya geçiyor ve yakıp yıkıyor.
Bu nasıl ilkelliktir.
Çok şükür ki, herkesi rahatsız eden bu acayip Ramazan davulu işkencesi artık yavaş yavaş ortadan kalkıyor ama beyinlere yerleştirilen ilkellik olduğu yerde duruyor.
Ramazan davulu artık özellikle büyük kentlerde pek görülmüyor ama kırsal kesimde halen geçerli.
Günümüzde teknoloji gelişmiş. Çalar saat var, sahurda uyandıracak her türlü aletler var ama sahur öncesinde yatağınızın dibinde davullar çalınıyor.
Alevi yurttaşlarımız bu ülkede laikliğin sigortası ve güvencesidir. Alevi yurttaşlarımız bu ülkede Mustafa Kemal Atatürk’ün aydın izinde yürüyen yurtseverlerdir.
AKP iktidarı ne yazık ki onları da bölme girişiminde epeyce yol aldı.
Bazıları çeşitli parasal çıkarlarla AKP yandaşı yapıldı. Birkaç Alevi Derneği ve sivil toplum kuruluşu piyasaya sürüldü, onlar etkisi fazla olmasa bile açıkça AKP çizgisine girmeyi içlerine sindirdi.
Bazı gazeteciler tanıyorum, Alevi oldukları halde, kendilerine yakışmayan bir biçimde yandaş oldular.
Korktular, ürktüler ve döndüler! Kendilerine sunulan olanaklar sayesinde köşelerinde ve televizyon programlarında AKP’nin sesi olmayı kabul ettiler.
Alevi yurttaşlarımız sağlam dursun, bu dönem bitecek.
Sonra dönekler utanacak.