Siyaset sahnesinin yumuşama ve diyaloğa ihtiyaç duyduğunu söyleyen az değil.
Geçenlerde, yumuşamaya, halkın çok ihtiyacı olduğunu anlatan bir yazı okuyordum.
Düşündüm. Ya yazar yanılıyordu ya da ben, kısır ve karanlık siyaset dünyamız, yumuşamadan değil, gerginlikten, kavgadan, düşmanlıktan besleniyordu, bu iktidarın bilerek isteyerek yarattığı bir ortamdı.
Doğrusu Kemal Kılıçdaroğlu’nun önderliğindeki CHP’nin AKP ile Kürt sorununun çözümü yolunda adım atılması için diyaloğa girmesinden de bir sonuç beklemediğimi, hem salı günkü hem de dünkü köşemde belirttim.
Zaten, CHP heyetinin ziyaretinde, AKP tarafı da, MHP’nin de sürece dahil edilememesi halinde sonuç almanın güç olduğunu söylemişti.
***
MHP’nin bu sürece dahil olması, şu anda hiç mümkün görünmüyor.
Dün bu köşeye aktarılan TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu’ndaki BDP - MHP tartışması da tarafların birbirlerine nasıl kuşkuyla yaklaştıklarını, herhangi bir uzlaşma noktasından ne kadar uzakta olduklarını açıkça gösteriyordu.
Orhan Bursalı, her zamanki gibi ilginç olan ve dikkatle okunması gereken dünkü yazısında da MHP’nin neden bu tavrından vazgeçmeyeceğini, AKP’ninse MHP ikna edilmeden neden hiçbir şey yapamayacağını gayet net bir biçimde anlatıyordu.
Gerçekten de MHP’nin tabanına göz dikmiş olan Tayyip Bey, kendi tabanından MHP’ye kayma olmaması için Kürt sorununda Bahçeli ikna edilmeden adım atamaz.
Bir gerçeği unutmayalım: MHP son yıllarda çeşitli konulardaki tutumuyla, AKP’nin stepnesi konumuna girmiş durumdadır ve görünen o ki MHP’nin, AKP’den farklılığını göstereceği tek alan Kürt sorunundaki tutumu olacaktır.
Bu gerçeği Bahçeli gibi Tayyip Erdoğan da görmüş ve açılım politikasının kendisine fazla bir getiri sağlamayacağını anlamış bulunmaktadır. Nitekim AKP’nin halen yürürlükte olan Kürt politikası da bu düşünceden hareket etmektedir.
MHP’nin Kürt sorununa yaklaşımındaki tereddütler, yalnız kendisinin değil, ama aynı zamanda AKP’nin, hatta CHP’nin cılız tabanı tarafından da paylaşılmaktadır.
Bu açıdan rahatlıkla söyleyebiliriz ki MHP’nin katılmaması halinde, AKP gibi CHP de pek fazla adım atma şansına sahip değildir.
***
Yumuşamanın ve çözüme doğru yol almanın önündeki tek engelin MHP olduğunu düşünmek de pek gerçekçi değil.
Bugün ortam da, Kürt sorununda demokratik bir çözüme elverişli görünmüyor.
Bilindiği gibi, Tayyip Bey, Kürt sorununda yapılabilecek şeylerin çoğunun yapıldığı kanısında.
İnsanların, göğüslerini gere gere Kürt olduklarını söyleyebildikleri, Kürtçe eğitiminin önündeki engellerin kalktığı, TRT Şeş’in 24 saat yayın yaptığı bir ortamda, daha fazla ne yapılabilir ki düşüncesi herhalde AKP tabanında da yankı buluyor olmalı ki Tayyip Bey bu yolu tutmuştur.
Demokratik özerklik, ana dilde öğretimin serbest olması gibi hususların geniş bir kesimde yarattığı kuşkuyu TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nda MHP’li Oktay Öztürk, BDP’lilere şu şekilde seslenerek dile getiriyordu:
- O kadar saf mıyız? Millet içinde yeni bir millet yaratma yolunu arıyorsunuz.
Bu görüşün yalnızca MHP’nin tabanında egemen olduğunu düşünmek yanlıştır.
Bu kaygı yaygınlığını koruduğu sürece bir çözüm beklemek de hayalciliktir.
Ama PKK gibi BDP de maksimalist taleplerden vazgeçmeye hazır değil.
Bu havada, devam eden KCK operasyonlarının, BDP’lilerle ilgili fezlekenin Meclis gündemine gelecek olmasıyla birlikte Yargıtay tarafından cezası onanmış olan Van Milletvekili Kemal Aktaş’ın konumu, ortamı yeniden gerecektir.
Bu durumda, bir yumuşama beklemek ne derece de gerçekçi olur?
Ama biz yine de oyunbozanlık etmeyip “Hayırlı olur inşallah” diyelim!
Yorum Gönder