12 gün sonra, geçen yılki genel seçimlerin birinci yıldönümüne ulaşacağız. O günden beri ulusal iradenin oyları ile seçilen 2 CHP’li, 1 MHP’li, 5 BDP’li milletvekili hâlâ tututuklu! Tutuklu olmanın da ötesinde “hücre cezası” çekiyorlar.
TBMM üyeleri, yabancı yetkililer, Türk ve yabancı basın, demokrasi ilkeleri ile çelişen bu durum konusunda görüş birliğindeler. “Ulusal iradeyle” seçilmiş kişilere bu uygulamanın demokratik olmadığını ısrarla söyleyip yazıp duruyorlar.
TBMM Başkanı Cemil Çiçek dayanamadı, “Mr. President (Bay Başkan)” Recep Tayyip Erdoğan ile görüştükten sonra CHP’lilere şu haberi iletti:
“Tutuklu milletvekilleri konusunun sürüncemede kalmasından yana değilim. Mahkeme çözsün diye bekledik, ancak bugüne kadar bir sonuç çıkmadı. Bu durum da siyasaten, yasal değişiklikle çözülebilir. Üç parti yetkilileri ile bir araya gelerek ne yapabileceğimizi konuşmak isterim. Anlaşabilecekleri bir çözüm çıkarsa bunu Başbakan’a götürerek somut adım atmaya hazırım.”
TBMM’ye değil, Mr. President’e götürecekmiş! Aynı gün Mr. President şöyle konuştu:
“Tutuklu milletvekilleri hangi siyasi partilere aitse önce o siyasi partilerin bir defa görüşleri nedir, hangi gündemle ortaya çıkacaklar bunu görmek lazım. Bu sorun AKP’nin sorunu değil, onların sorunu. Meclis Başkanımızın bir girişimi olmuştur. Yasalara uygun bir şey varsa bunu yetkili kurullarımızda değerlendiririz.”
Ardından Çiçek şu değerlendirmeyi yaptı:
“Siyaset ciddi bir iştir. Bu işi sulandırmadan yapmak gerekir. Anlaşılıyor ki birileri bu sorunun çözülmesinden ziyade tribünlere oynamayı tercih ediyor.”
Bakalım kim tribünlere oynamış! Kim ipe un sermeye kalkmış! Çiçek, konuyla ilgili olarak TBMM’de parti temsilcilerini 19 Nisan’da “çözüm önerilerini belirlemek amacıyla” bir araya getirdi.
CHP, CMK’nin 100. maddesinde “Ağır ceza mahkemelerinin görev alanına giren işlerde tutukluluk süresi en çok 2 yıl, zorunluluk hallerinde süre 1 yıl uzatılır. Milletvekili seçilenlerin tutukluluk halleri derhal sonlandırılır. Tutukluluk durumlarının kalkmasına TBMM karar verir” biçiminde bir öneri götürdü. MHP, “Önerilere açığız. TBMM Başkanı’ndan öneri bekliyoruz” dedi.
Öneri ve tartışmaları yeniden değerlendirmek üzere Çiçek, temsilcileri 26 Nisan’da ortak bir kahvaltıdan sonra topladı. Beş öneri, bire indi. Ortak bir görüşe ulaşıldı.
Toplantı sonrasında “Makul noktaya gelindi” diyen Çiçek, Adalet Bakanlığı’ndaki ardılı Sadullah Ergin ile de görüştü. Ergin, “Katkıya hazırız. Ancak şu anda olay bitti demek için henüz erken diye düşünüyorum” dedi. Ünlü hukukçulardan da çözüm önerisine destek açıklamaları geldi.
Bu arada “3. yargı paketini” 9 Mayıs’ta görüşen TBMM Adalet Alt Komisyonu yargıçların tutuklama yerine “adli kontrol” uygulamasında 3 yıl olan üst sınırı kaldıran bir öneriyi benimsedi. Böylece “tutukluluk” yerine kişiler “yargıç gözetiminde bazı kurallara uymak koşulu” ile serbest kalabileceklerdi.
***
3 Kasım 2002 milletvekili genel seçimlerinde, oyların yüzde 34.3’ünü alan ve hakkındaki kapatma davası süren AKP “tek başına iktidar” oldu. Üstelik AKP’nin “başbakan adayı” bile belli değildi. Çünkü AKP’nin kurucusu Mr. President TBMM dışındaydı, karanlıklar içindeydi. Okuduğu şiirden dolayı dört ay hapis yatmış ve seçimlere katılamamıştı. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, “milletvekili seçilmeden başbakan olma” yolunu kapatmıştı.
1999 seçiminde CHP’yi TBMM dışında bırakma başarısını gösteren Deniz Baykal, İstanbul Beylerbeyi’nde gizli bir görüşme yaptığı Mr. President’in ara seçimdeki adaylığına destek verdi. Parti yetkililerinin karşı çıkmasına karşın Baykal “Göreceksiniz iki ay dayanamaz” diyerek tepkileri püskürttü.
Mr. President, istifa ettirilen bir milletvekilinin yerine “hülle” yöntemi ile 9 Mart 2003’teki ara seçimde Siirt’ten milletvekilliğini kazandı. Bundan sonra Mr. President’lik yolunda merdivenleri hızla çıkmaya başladı. Baykal kargayı beslemiş, ancak kaset ile gözünü oydurmuştu!
Daha sonra, hasta ziyaretine gittiğinde Baykal, Mr. President’ten “tutuklu milletvekilleri” konusunda destek de istedi! Ama nafileydi…
***
AB’nin Genişlemeden Sorumlu Temsilcisi Stefan Fule, Ankara’da “Tutuklu milletvekilleri konusunun çok ciddi bir sorun olduğunu biliyoruz. Üç siyasi partinin mutabakatına karşın iktidar partisinin çözüm önerisini reddetmesi bir sorun!” dedi. Çiçek’le görüşmeden sonra Avrupa Parlamentosu Başkanı Martin Schulz da aynı doğrultuda konuştu.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül “Tümünü TBMM’de görmek istediğini, demokrasinin yerinin TBMM olduğunu” söyledi.
***
Sonrasında Mr. President açıkladı: “Milletvekili seçilme olayı zaten sulandırma hareketiydi. Bundan dolayı olumlu bakmıyoruz. Bu işin formülü olmaz.”
AKP sözcüsü Hüseyin Çelik, “Bu madde suiistimal edilebilir AKP olarak karşıyız” dedi. Çelik’e göre AKP yüzde 50 oy aldığı için “ulusal iradeyi” temsil ediyordu, o halde dediğim dedik olmalıydı… 12 Eylül sonrasında yüzde 90’ın üstünde oy alanların bugün yargılandığını her nedense unutmuştu!
Parti temsilcilerini çözüm için bir araya getiren ve görüşlerini birleştiren Çiçek, “Tutuklu milletvekilleri sorununu çözmek için iki yol var. Biri yargı. Ancak yargı tahliye etmiyor. İkincisi yasayı değiştirmek... AKP ‘evet’ demeden bu iş çözülmez. Yapılabilecek bir şey gözükmüyor. Ordusuz bir generalim ben…” dedi. Oysa Türkiye’de artık generalsiz günler yaşanıyordu. Yerlerini Mr. President almıştı. Çünkü o “hayır” diyordu.
CHP Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan, “Biz, bu süreci TBMM Başkanı’nın yönettiğini sanıyorduk. TBMM Başkanı’nın girişimi nafileymiş. Bizi ofsayta düşürüp ‘Nasılsa muhalefet uzlaşamaz’ diye gösteri yapacaklardı. Mide bulandırıcı bir samimiyetsizlik ve bir ahlaki problemle karşı karşıyayız.”
***
Köşeye sıkışan Çiçek, Mr. President’i kızdırmamak için olacak ki “başkanlık sistemini desteklediğini” açıklama gereğini duydu. Tribünlere kim oynamış, kim sulandırmıştı dersiniz?
Yorum Gönder