Kitaplığı karıştırırken gözümüze Kenan Evren‘in “12 Eylül’den önce ve sonra - Ne demişlerdi, Ne dediler, Ne diyorlar” adlı kitabı ilişti. Milliyet Yayınları’ndan 1997 yılında çıkan bu kitapta Evren, 12 Eylül darbesi öncesi ve sonrası yazılan köşe yazılarını toplamış, vakti zamanında aldığı notları da ekleyerek bir kitap oluşturmuştur. Bu kitabın 360. sayfasında aynen şunları okursunuz:
“Melih Aşık da bana karşı olanlar arasında baş sıralarda yer alır. Gün geçmiyor ki aleyhimde bir şeyler yazmamış olsun...”
Kitabın diğer sayfalarında olumsuz yazılarımızdan alıntılar yer alır...
Evren kimi gazeteler ve köşe yazarlarından şikâyetçiydi. Genel eleştiriler yaptığı olmuştur. Ancak yazarların şahsıyla uğraşmadı. Ne hakaret duyduk ne kırıcı bir söz... Üstelik sivil hukukun askıya alındığı bir dönemdi...
* * *
Öyle ve böyle dönemlerde yazılar kelle koltukta yazılır. Mustafa Ekmekçi cesur yazı yazan kalemlerin başında gelirdi. Bir gün okuru sormuş:
- Bu cesur yazıları nasıl yazıyorsun?
- Korka korka, diye yanıt vermişti Ekmekçi...
* * *
Gazetelerde yapılan eleştirileri olağan kabullenen, dava açmayan siyasilerden biri de Süleyman Demirel‘dir. Onun şu sözü ünlüdür:
- Siyasetçi kafayı gazetelere takarsa öğleye kadar kendine gelemez...
* * *
Mesleğin ünlülerinden Hüseyin Cahit Yalçın bir gün öfleye pöfleye yazısını bitirmeye çalışıyor. Çünkü ne yazsa egemenlere dokunuyor. Sıkıntıyı hisseden arkadaşı sormuş:
- Ne o üstat ilham perisiyle aran bozuk
galiba...
- İlham perisiyle değil de ilham polisiyle başım belada üstat...
İDO saç yolduruyor
İDO özelleştirildiğinde daha iyi hizmet alacağız diye sevinmiştim, diyor Profesör Lale Altan İnceoğlu...
Ancak hemen peşinden yaşanan ters yöndeki değişimi anlatıyor...
- Önce havayolu şirketlerini örnek göstererek “erken al ucuza al” kampanyası (ki asıl slogan “geç al pahalıya al” olmalıydı ) başlattılar .
- Daha önce araba ile birlikte ücret ödenirken şoföre bilet kesilmezdi. Şimdi araba ve şoför ayrı ayrı ücretlendiriliyor
- Öğretmen ve öğretim üyelerine indirim vardı, kaldırılmış...
- Topçular geçişinde 20 TL ödeyen araba öne geçiyor...
- Web sayfalarını değiştirmişler, eskiden bilet almak 5 dakikada mümkün iken şimdi neredeyse yarım saat sürüyor...
- Gemi içindeki koltukları farklı fiyatlarla satmaya başlamışlar. Koltuk seçmek de ayrıca ücretli.
Bir başka okurumuz anlatıyor:
- Ben inadına koltuk seçmedim, ücret ödemedim, sistem rastgele numara versin şıkkını işaretledim. Ne oldu biliyor musunuz; sistem eşim ile beni ayrı ayrı koltuklara verdi. Yani, karı koca para ödemezse yan yana koltuklarda oturamayacak.
Tehlikeli “fil”ler...
Tayyip Erdoğan, geçenlerde BDP’li Hasip Kaplan’ı “nekrofil” ilan etti. Nekrofil eski Yunanca bir sözcük; “ölü sevici” demek. Nekros: ölü, filos: tutku, aşk anlamına geliyor.
Benzer sapıklıklara verilen adları bilmek ister misiniz? Mesela...
Abasiofil: Engellilere, ortopedik özürlülere cinsel ilgi duyanlara verilen isim.
Nazofil: İnsanların burun deliklerinden etkileniyor... Böyleleri kişinin burun deliklerinden içeri girme arzusu da duyarlarmış.
Darifil: Başkalarının göz yaşlarından ve hıçkırmasından zevk alıyor.
Dendrofil: (arborfil) Ağaçlara karşı cinsel istek duyuyor.
Kremastistofil: (Chremastistophilia) soyulmaktan, kaçırılmaktan, rehin alınmaktan hoşlanıyor.
Macrofil: Her şeyin büyüğünden, devlerden, kendinden çok iri insanlardan etkileniyor.
Semforofil: Yangın ya da kaza gibi felaketleri izlemekten şehevi zevk alıyor.
Laktafil: Kadının göğsünden süt emmekten cinsel keyif alan kişi
Narratofil: Pornografik anlatımlardan zevk alan kişi...
Plusofil: Doldurulmuş hayvanlara karşı cinsel istek duyan kişi...
Formicofil: Böceklerin vücudunda özellikle hassas bölgelerde dolaşmasından zevk alan kişi...
Twitter’da paylaştığı bir mesaj nedeniyle Fazıl Say için 1.5 yıl hapis cezası istenmiş.
Aman dikkat! Terör örgütü üyesi yapılamayanlar twitter üyeliğinden yanmaya başladı...
Haldun Ertem
76 yaşındaki alzheimer hastası general için yakalama emri çıkarıldı.
Özel yetkili yargı Azrail’le yarışa başladı demek...
Gülhan Elmas
Yazarınız kim?
Genç gazeteci Hakan Güngör yazıyor:
“Okumaya meraklı bir genç kendi kitaplığına bakınca şunu görür:
Okuduğu yazarlar öldürülmüştür. Öldürülmeyenler hapis yatmıştır. Yatmayanlar sürülmüştür. Sürülmeyenler kovulmuştur. Kovulmayanlar, hakarete uğramıştır.
Okumayan gençlikten yakınıyoruz, okumamakta haksız da değiller hani...”
Yorum Gönder