Cenininki Can, Kadınınki Patlıcan - Nilgün Cerrahoğlu

AKP kimliğini sergilemekte, hiçbir şey “kürtaj” konusu kadar aydınlatıcı olmadı…
Kadını hor görmek, aşağılamak, hiçe saymak onlarda…
İslamcı parti, dinci parti etiketini bir kenara itip “devlet laikliğini” Arap diyarlarında propaganda saikli uluorta savunurken yasaya “dini temelli meşruiyet kılıfı” bulmak, fetva vermek onlarda…
Sanatçı Fazıl Say dahil hizadan her çıkanın ifade özgürlüklerini, hapis cezasına varan yaptırımlarla sınırlayıp cezalandırmak, bu arada kendi ağızlarına gelen her abuk lafı beyan etmek hakkını kendinde görmek onlarda...
İnsan yaşamına sözümona değer vermek adına kürtajı yasaklamayı meşru bulurken, kadının yaşam hakkı üzerinden basıp geçmek ikiyüzlülüğü onlarda…
Örnek mi arıyorsunuz?
İşte Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in son söyledikleri:
“Efendim birisi zina yapmışsa, gayri meşru çocuğu doğursa mıymış? Zina yaparken düşünsün onu” diyen Gökçek sözlerini şöyle sürdürüyor: “Karnındaki çocuğun suçu ne? Onu da devlet alır yetimhaneye koyar. Haberi bile olmaz çocuğun. Ama onun bir yaşama hakkı var. Siz cinayet işliyorsunuz. Anası olacak kişinin hatasından dolayı çocuk niye suçu çekiyor? Anası kendini öldürsün. İstisnalar kaideyi bozmaz. Kimsenin kürtaj yaptırmaya hakkı yok.”
“Cenininki can, kadınınki patlıcan!” diyor kısacası TC başkentinin belediye başkanı…
Melih Gökçek de ciddiye alınır mı diyebilirsiniz…
Gökçek’i Gökçek olduğu için değil, Ankara Belediye Başkanı olduğu için, görevi ve konumundan ötürü ciddiye almak durumundayız.
Töre cinayetlerinin böylesine yaygın olduğu bir ülkede töreyi meşrulaştıran bir söyleme imza atıyor TC başkentinin belediye başkanı…
“Ana karnındaki çocuğu aldırmak cinayettir… Anası gerekirse kendini öldürsün” dediğiniz noktada töreyi zımnen onaylamanın çok ötesinde, “töre cinayetine”, “töre intiharına” yeşil ışık yakıyorsunuz demektir.
Dertleri ‘asker’ yetiştirmek
Töre de bir yana…
Bu anlayışın, kadını salt bir üreme aracı ve üreme makinesine indirgeyen bir anlayış olduğu açıktır.
Çocuğun döllendiği “rahim”den ibaret kadın.
Devlet rahmin içindeki çocuğun peşine düşüyor…
Rahmin sahibini umursamıyor.
Gerekirse çocuğu alacak. Yetimevinde; görüşleri doğrultusunda biçimlendirip yetiştirecek…
Faşist ve komünist diktatörlüklerde olduğu gibi tıpkı…
Ancak kadının ne hali varsa görsün. Dilerse kendini öldürsün.
AKP kodamanlarının bu “Cenininki can, kadınınki patlıcan!” görüşünü, laf anlamaz biçimde bodoslamadan kürtaja cephe alan tutumlarından zaten kavramıştık...
Verileri gözümüze sokan hekimler, kadın ve insan hakları savunucuları art arda kürtajı yasaklamanın istisnasız biçimde “kadın ölümlerini arttırmakla eşanlama geldiğini” söyleyegeliyorlar.
Bunu, uluslararası deneyimlere/ çalışmalara/ rakamlara dayanarak öne sürüyorlar.
Kadın düşmanlığının daniskası
“Ülkemizde de geçmiş yıllarda olduğu gibi kürtajın yasaklandığı her yerde kadınlar, sakatlanmalar ve anne ölümlerine yol açan merdiven altı operasyonlara, cahil yöntemlere başvuruyor.”
En son bunu daha dün BM Kadına Yönelik Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi (CEDAW) Komitesi üyesi Prof. Dr. Feride Acar söyledi…
Dahası...
Kürtajın serbestleşmesi için, ülkesi ve dünyada uzun yıllar mücadele veren insan hakları, kadın hakları, sivil haklar savunucusu Emma Bonino, Acar’ın önümüze koyduğu tablonun sonucu olarak, “her 8 dakikada 1 kadının yaşamını yitirdiğini” belirtiyor.
Uzmanların listesini ve örnekleri daha uzatabiliriz.
Kürtajın yasaklanması = kadın ölümlerinin çoğalması denklemi hiç değişmiyor.
Ancak AKP yetkililerinin tavrını; hiçbir sağduyulu açıklama, hiçbir empirik veri etkilemiyor.
“Kadın ölümlerinin” artması onları hiçbir biçimde ırgalamıyor…
Varsa yoksa anne karnında hücrelerden ibaret olan birkaç haftalık ceninin “yaşam hakkı”!
Ya yirmi yıllık, otuz yıllık, kırk yıllık koskoca bir insanın (altyazıyla geçelim “kadının”) yaşam hakkı ne olacak?
O yaşamın zerre değeri yok gözlerinde.
Kadın düşmanlığının bu kadarı da olmaz ki!
Fazıl Say’a destek
Laiklik, kuşkusuz dinsizlik değil; Atatürkün sözü ve eylemiyle, kadının yurttaşlığı davasıdır.
Laiklik; elektrolitik bakır saflığı reklamı gibi, yüzde 99 Müslüman olduğu ilan edilen ülkemizde, yüzde 1 azınlıkta kalsa bile, yurttaşın ateist oluşunu ve bu inancını açıklamak özgürlüğüdür. Fazıl Saya Destek Girişimi bildirisine hemen katılıyorum. Adrese teşekkür. Dostça dilekler ve saygılarımla, Bozkurt Güvenç.
Değerli hocam Bozkurt Güvençe duyarlı tepkisi için ben de buradan şükranlarımı sunarım.

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget