İstanbul’un Yedikule semtindeki “Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi”nin 180’inci yaşını kutladığını öğrenince yıllar öncesine gittim.
Kurmay albay rütbesindeyken 27 Mayıs 1960’tan sonra emekliye ayrılan babam ve arkadaşlarına “Emekli İnkılap (Devrim) Subayları” (EMİNSU) denilmişti… Sonra değişik “sivil” görevlerle devlet hizmetine devam etmeleri sağlandı. Babam da Sağlık Bakanlığı’nın İstanbul’daki “Sivil Savunma Uzmanı” olmuştu; sorumluluk üstlendiği kurumlar arasında Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi de vardı.
İşte o sayede bizler de kimi zaman babamı ziyaret için, kimi zaman sağlık sorunlarımız nedeniyle sık sık hastaneye gider olduk. Tarihi binanın etkileyici mimarisi ve çiçeklerle bezeli güzel bahçesi öylesine güven vericiydi ki kapısından girer girmez içimizi bir huzur kaplardı. Aynı zamanda babamın yakın dostları olan Ermeni doktorların gösterdiği yakınlığı ise unutmam mümkün değildir.
Anlamlı bir sergi
1832’de Sultan II. Mahmud’un verdiği izinle Kazaz Artin Amira Bezciyan’ın önderliğinde kurulan hastanenin geçirdiği nice zorlu yılların serüveni “Osmanlı’dan Bugüne 180 Yıllık Bir Öykü: Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi” adıyla tarihi bahçede sergileniyor.
2 Haziran’da 29 pano ile açılan sergi 31 Temmuz’a kadar görülebilecek. İzleyenler sadece bir hastanenin geçmişine değil, asıl önemlisi “İstanbullu Ermeniler”in ulusal sağlık alanımıza verdikleri hizmeti ve bunun için sürdürdükleri başarılı çalışmalara da tanık oluyorlar.
Koordinatörlüğünü Arsen Yarman’ın yaptığı anlamlı sergideki panoların yazıları Anna Turay’ın editörlüğünde hazırlanmış. Genel tasarımı Feza Kürkçüoğlu’na ait olan serginin görsel tasarımını Krikor Sahakoğlu, mekân düzenlemesini Minas Oflaz, görsel uygulamasını ise Teoman Mat üstlenmiş.
Arsen Yarman, 180’inci yılı böyle bir sergiyle kutlamanın gerekçesini bakın nasıl özetliyor: “Hastanenin daha önceki yıl dönümü kutlamalarında bir araya geldik, yiyip içip eğlendik. Bu kez istedik ki farklı bir şey yapalım, kalıcı bir eser bırakalım. Kataloğu ile yurtdışı ve yurtiçinde Ermenice bilen bilmeyen herkese, hastanenin nasıl bir tarih olduğunu anlatmış olacağız.” (Agos-1 Haziran 2012)
Sorumluluk tarihi
Peki, Surp Pırgiç’in tarihi nasıl bir geçmişi tanımlıyor?
En kısa yanıt şu olabilir: “Türkiye’yi vatan, İstanbul’u memleket bellemiş Ermeni yurttaşlarımızın toplumsal sorumluluk tarihi...”
Hastanenin yönetim kurulu başkanı Bedros Şirinoğlu, 180’inci yaş günü davetiyesinde bu gerçeğin önemli bir tanığını şöyle vurguluyor: “Sergimizle birlikte 1900-1910 dönemi ‘Hastane Salnamelerimizin’ tıpkıbasımını da kutlayacağız.”
Salname, malum, Osmanlı’da “yıllık” anlamına geliyor. Sergide hastaneye ait tüm bilgiler özetlenirken, ilk 10 panoda 19. yüzyıl İstanbul’una ait ayrıntılıları da izlemek mümkün. Örneğin 1860’ların başlarında ölüm oranının yüzde 38’lerden yüzde 15’lere inmiş olması bile o dönemde dünyada başarı kabul edilen değerler arasında...
Ermeni hastanesinin bir meziyeti de hem tarihi dokusunu titizlikle koruması hem de tıbbın çağdaş tanı ve tedavi yöntemlerini uygulayan, çevreye saygılı bir sağlık kurumu olma örneğini sergilemesi. Yani, son yılların modası olan “gökdelen hastane” olma hevesine kapılmıyor!..
Yedikule’deki dostumuzun, daha nice yıllar bu özenli hizmetine devam etmesi dileğimle...
Yorum Gönder