Derin devletin gönüllü hizmetçisi - Rıza Zelyut

Ortalıkta tarihçi-yazar olarak dolaşan ve casus gazetesi Taraf'ta yazan Halil Berktay; 1 Mayıs 1977'deki  Taksim'de meydana gelen kanlı olayı; solcuların işi gibi göstermeye kalkıştı. Geçen gün; malum gazede diyor ki: 'O gün The Marmara otelinden ve Sular İdaresi'nin üstünden ateş eden nişancılar iddiası; tamamen palavradır; bir şehir efsanesidir.  Önce bir şok ve sonra mazeret bulma, felaketi başkasının sırtına yıkma çabası...'
Yani; bu eski solcuya göre; oradaki olayı solcular çıkarttılar; suçu da devletin güvenlik güçlerine yıkmak istediler.

ORADA DEĞİLMİŞ
Halil Berktay'ın Amerikan çıkarlarını savunan odakların fikir gönüllüsüne dönüştüğünü biliyordum ama bu kadar da 'yeni derin devlet' adamı haline gelebileceğini ummuyordum.
1 Mayıs 1977'de Taksim'de olduğunu söyleyen Halil Berktay ve onun gibi derin güçlerin çamaşırcıbaşılarına olayı yaşayan birisi olarak yeniden hatırlatayım:
Ben; o gün tam da Tarlabaşı'ndan gelen yolun  Taksim'e ulaştığı yerde idim. Mitingin sonlarına doğru Halkın Kurtuluşu'nun bayraklarlarını sallayarak, gayet canlı sloganlar atarak geldiğini görünce, şaşırdım. O günkü DİSK yönetimi; 1 Mayıs'ta olay çıkartabilecek bu türlü grupları meydana sokmama kararı almıştı. Bunun için meydanın girişlerine kolları bantlı DİSK'li üyeler yerleştirilmişti.
Halkın Kurtuluşu grubu gelip aynı hızla meydanı çevreleyen DİSK üyelerine çarptılar ve durdular. Burada kısa bir gerginlik oldu ve peşinden de o taraftan  tek el ateş edildi.
Sanki bu tek el ateş bir işaretti. Bu kez yanında olduğum Sular İdaresi tarafından otomatik silah sesleri yükseldi. Saniyelik kesintilerle bu otomatik atışlar üç posta devam etti.
Bunun üzerine meydanı dolduran yüz binlerce insan; bir fırtına ile savrulan buğday başakları gibi savruldular; kendilerini meydan dışına atmaya uğraştılar. Bu arada meydandaki polis araçları da homurtularla harekete geçip şaşkın ve dehşet içindeki kalabalığın arasına daldılar.
Ben de kendimi çiğnenmekten kurtarmak için duvarın dibine attım...
Yani; Halil Berktay; otelden ve sular idaresinin üstünden ateş edilmedi derken yalan söylüyor. Oradan ateş edilmedi ise insanlar neden aksi yönlere doğru kaçıştılar? Bence ya Halil Berktay orada değildi; bilmiyor; ya da oradaydı ama yeni derin devlet adamlarına şirin gözükmek için böyle konuşuyor.
Eğer yakında, Taraf Gazetesi'nde bu solcu eskisi; 'Sivas'taki aydınları da solcular veya Aleviler yaktı.' diye yazarsa hiç şaşırmayın.

CUMHURİYET GAZETESİ DE
Halil Berktay'ın derin devleti aklayan bu tavrı ile Cumhuriyet Gazetesi'nin son zamanlardaki MİT kaynaklı 'ülkücü haberleri' aynı çizgide gibi gözüküyor.
Bu gazetede ikide bir 1980 öncesi olaylarının  tek  sorumlusu ülkücülermiş gibi haberler yayımlanıyor.
Kimse beni ülkücülerin avukatı gibi görmesin...
Biliyorum ki 1 Mayıs 1977'yi kana bulayan derin odak; ülkücülerin arasına girerek onlardan bazılarını da toplumsal çatışma çıkartabilmek için kullandı.
Bu işi yapan Özel Harp Dairesi'nin ABD tarafından kontrol edildiğini; bu ekibin içinde askerden, polisten, hatta MİT'ten elemanlar olduğunu bilmeyen yok.
Ama Cumhuriyet Gazetesi'ni yöneten irade; işin asıl bu ayağını görmeyip piyon olarak kullanılan ülkücüleri öne çıkartıyor.
Bugün ülkücüler de o olaylarda yer aldıkları için övünmüyorlar. Yanlış hatırlamıyorsam  Alparslan Türkeş bile; o dönemde farkında olmadan bu olaylarda kullanılmış olduklarından söz etmiş; üzüntülerini dile getirmişti.
12 Eylül darbecileri, solcular gibi ülkücüleri de asmadı mı?
Cumhuriyet Gazetesi ne yapmak ve kime hizmet etmek istiyor?

SINIR NAMUSTUR
Dün CNN Türk'te konuşan AKP'li Ömer Çelik;  Suriye'deki olayları yorumlarken; 'Sınır; bir ülkenin namusudur!' dedi.
Çok güzel bir tanımlama. Suriye; sınırımızı çiğnemeye kalkışırsa haddini bildirelim.
Peki PKK'nın yolgeçen hanına çevirdiği Irak sınırı ne oluyor?
Suriye sınırı namus da Irak sınırı paspas mı Ömer Bey?

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget