RTE’ye İnanmak mı? - Cüneyt Arcayürek

Tutuklu milletvekillerinin tahliyesini sağlayacak yasal olanak üzerinde “nihayet” anlaştılar haberini alınca; “Tünelin ucunda ışık göründü” diye sevindik. Lakin kaygılarımızı, “Şimdi
AKP grubu ne diyecek” diye özetledik. (27 Nisan 2012-Güncel).
Adalet Bakanı Sadullah Ergin, (Meclis Başkanı’ndan sonra) Başbakan’la görüşeceğini söyledi.
AKP’nin tutuklu vekiller sorununun çözümünün ancak anayasanın 83. maddesinde değişiklikle mümkün olabileceği görüşünde ısrar edip etmeyeceği; Ergin’in RTE ile görüşmesinden sonra belli olacak...
Ne ki Adalet Bakanı’nın birkaç ay önce Meclis komisyonunda “Sorun anayasada yapılacak değişiklikle çözümlenebilir” dediğini unutmamak gerek.
Milliyet, dün adını vermediği üst düzey bir AKP’linin gelişmeleri değerlendirirken “Doğru olan anayasa değişikliğidir. Bu da 83. madde ile olur. Kişisel görüşüm, yasa değişikliği olursa bu anayasaya aykırı olur” dediğini yazdı (28 Nisan 2012-Güncel)
***
Sabırla ve umutlanarak iktidar partisinden sorunun çözümüne katkı sağlayacağını içeren bir haber bekledik.
28 Nisan’ın üzerinden üç gün geçti.
Beyefendimiz İstanbul’da, partisinin Gençlik Kongresi’nde esip savuruyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları sanatçılarının eylemlerine fena halde bozuk.
Ne demek, diyor, hem belediyeden maaş alacaksın hem de belediyeye kafa tutacaksın ha!
Maske bir kez daha düşüyor. RTE’nin demokrasi anlayışı bir kez daha açığa çıkıyor. Belediye tiyatrolarını özelleştireceğim, sanatçılar istedikleri gibi “oynasınlar” diyor.
Önceki gün Bakanlar Kurulu’nda yasal düzenlemelere başlandığını sözcü Bülent Arınç; tiyatroları özelleştirirken Türkiye’ye özgü bir model oluşturacaklarını açıklıyor.
Oysa model ortada. Kim ki Başbakan Beyefendi’ye karşı çıkar, işi bitiktir.
Tiyatro sanatçılarına uygulayacağı “demokratik” tavrı önceki aylarda zaten açıklamış; kimi yazarlardan şikâyetçi olduğunda Aydın Doğan’ın; “Yazarlara müdahale edemiyorum” demesi üzerine; “Bunların aylık ücretlerini sen ödemiyor musun? Tut kolundan, koy kapı önüne” demişti.
***
Tutuklu vekiller sorununda takındığı tavır, ulusal iradeye bakış açısını özetliyor.
12 Haziran seçiminden bugüne dek izlenen söz ve davranışları, tutuklu vekiller sorununun çözümüne sıcak bakmadığı, karşı durduğu izlenimi veriyor.
Önerdiği bir yasaya karşı mı çıkıyor muhalefet; ya, demek ki ulusal iradeye karşısın diye başlıyor. Demediğini bırakmıyor.
Ulusal irade sanki yalnız ve yalnız RTE’nin demokrasinin erdemlerine ters düşen, yan çizen icraatını koruyup kollamakla görevli.
Ulusal iradenin vekil seçtiği 8 tutuklu on aydır içeride. Kısacası, ulusal irade mahpus!
Varsın içeride yatsınlar! Kafa bu. Ne ulusal ne uluslararası hukuk, sorunun demokrasi ayıbına dönüşmesi umurunda değil.
Ulusal irade sever görünüyor, ulusal irade emrinde yatıp kalktığına cümleyi inandırmaya çalışıyor. Tutuklu vekillerin tahliyesi söz konusu olunca RTE’de ulusal iradeye saygıyı, bağlılığı ara ki bulasın!
Ulusal iradenin gereklerinden gözünü kırpmadan kaytarıyor. “Tutuklu vekiller benim değil, onları aday yapan partilerin sorunu” diyebiliyor. Arınç’lar falan filanlar, istedikleri kadar patronlarını savunsunlar, böylece RTE bal gibi ulusal irade söylemlerinin inandırıcı olmaktan uzak, sanal söylemler olduğunu kanıtlamış bulunuyor.
***
Tek sözü ile yasaları değiştiren, karşı çıkanları devlet veya hükümet gücüyle temizleyen, hapse tıkan RTE; vekiller sorununun çözümü için ne düşündüğünü açıklamıyor. Başka kanallara yüklemeye çalışıyor.
Parti yönetiminde sözüm ona CMK’nin 10. maddesiyle çözümün anayasaya aykırı olacağını ve ancak anayasanın 83. maddesinin yeniden düzenlenmesiyle çözümün mümkün olabileceği içerikli, çelişkili görüşler varmış gibi bugüne dek kafasına koyduğu konularda aklının ucundan geçirmediği yönteme, Merkez Yönetim Kurulu üyelerinin oyuna başvurmaya hazırlanıyor.
Karar olumsuz çıkar ya da çözümü zora sokarsa, partinin kararı, ben ne yapabilirdim ki diyebilmek için...
İşine geldiğinde ulusal iradeye bağlı görünen Başbakan böyle de, sorunu çözümlemeye soyunan Meclis Başkanı’nın tutumu sanki daha mı olumlu?
Üç muhalif partiye uzlaşmaları koşulunu dayatan Meclis Başkanı Cemil Çiçek, sıra AKP’ye geldi mi; “Bekleyelim bakalım AKP üç partinin uzlaştığı yasal formüle ne diyecek?” diye, gündüz gözüyle adeta; istihareye yatıyor. RTE’nin kurguladığı sonucu bekliyor. Partisine (RTE’ye) üç parti ile bir araya gel, sorunu çözelim diyemiyor, dayatamıyor.
***
Kaygılar gerçekleşti. AKP, üç partinin çözüm önerisini anayasanın dört maddesine aykırı buldu. Reddetti!
RTE’nin ulusal irade adına verdiği, vereceği güvencelere inanmak mı?
Hadi canım sen de!

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget