Zenofobi Üzerine - Deniz Kavukçuoğlu

Dünkü "Yaşanmış Bir Korku öyküsü" başlıklı yazım birkaç okurumun tepkisini çekmiş, içlerinden biri de bende "zenofobi" olduğu kanısına varmış. Bu nedenle "zenofobi" üzerine bir çift söz söylemeyi gerekli gördüm .
Zenofobi (xenophobia), Yunanca "xenos" (yabancı) .ve "phobos" (korku) sözcüklerinin birleşiminden oluşmuş, "yabancı korkusu/nefreti" anlamında kullanılan bir sözcüktür. Prof. Dr. Bengi Se-merci'ye göre "gerçekçi olmayan bir korku ile bir başka dine, kültüre, etnik kökene sahip olanlara karşı oluşan düşünce ve davranıştan anlatır. Hedef alınanlara ilişkin korku genellikle gerçekçi olmadığı gibi birtakım varsayımlarla, yanlış inançlarla ilişkilidir. Aynı zamanda kendi kültürünü, ırkını, dinini üstün görmeyle de bağlantılıdır."
Okurumun dünkü yazımdan bende zenofobi olduğu sonucuna nasıl vardığını anlayabilmiş değilim. Yazıda konu edilenler Libya iç savaşından sonra psikolojik/psikiyatrik tedavi amacıyla Antalya getirilmiş ve dünyanın dört bir yanından gelen turistlerle birlikte beş yıldızlı otellerde konaklatılan, sayıları 700'ü bulan savaşçılardır.
Bu insanlar içinden çıkıp geldikleri ölümcül bir savaşın ruhlarında bıraktığı derin travmalar yaşadıkları için Antalya'dadırlar. Bozuk olan ruhsal dengeleri, bir çöl savaşından dünyanın cennet köşelerinden birine, kendilerinkinden çok farklı bir kültür ortamına getirilerek yaşadıkları "şok" ile daha da bozulmuştur .
***
Bizim ortaya attığımız soru, psikolojik/psikiyatrik tedaviye muhtaç bu yüzlerce insanın nasıl olup da denetimsiz bir biçimde Antalya'nın otellerinde, sokaklarında, parklarında başıboş bir durumda bırakıldıklarıdır?
Yazıda söz konusu olan Libyalılar, Araplar değildir; doğrudan doğruya daha düne kadar elleri silah tutmuş, kan görmüş, kan akıtmış, ruhsal dengeleri bozulmuş bir insan grubudur. Bu insanlardan korkuyor olmanın "zenofobi" ile ne ilgisi vardır?
Onlar Libyalı değil de Vietnam'dan dönen Amerikalı askerler ya da Güneydoğu'dan dönen özel harekât görevlileri olsaydı ne fark ederdi.
Nitekim bu insanlardan bir grup üç gün önce Antalya'nın beş yıldızlı otellerinden biri olan ve 121 Libyalı eski askerin konakladığı Porto Bello'da düzenlenen bir düğün törenini basmış, altı kişi yaralanmış, otelin öbür konukları bir süre rehin tutulmuştur. Bu tür olayların yinelenme olasılığı haklı bir korku nedeni değil midir?
Sosyal dengeleri de, ruhsal dengeleri de altüst olmuş bu insanların konakladıkları otellerin özellikle kadın çalışanlarına yaşattıklarını, yol açtıkları korkuları yazacak olsam bu köşeye sığmaz. Farklı bir örnek vereyim: Bu insanların kaldıkları otellerdeki barların açık vitrinlerindeki içki şişeleri her akşam toplanmakta, kilit altına alınmaktadır. Gecenin geç bir vaktinde bara gelen diyelim bir Norveçli, veya Alman turiste görevliler ne söyleyeceklerini bilememekte, "şişeleri temizlik için kaldırdık" türü nedenler uydurmaktadırlar.
***
Libyalı psikolojik/psikiyatrik hasta askerler konusu Antalya'da üzerinde konuşulmayan bir tabudur. Oteller, bu ölü sezonda üç beş kazanmak için Libyalı askerleri kabul etmekte, öte yandan da otellerin diğer konuklan, aralarında bağırıp çağırarak konuşan, kadınlara bir tuhaf bakan, rahat koltuklara çömelir gibi oturup çıplak ayaklarının parmak aralarıyla oynayan bu insanların kimler olduğunu sorduklarında nasıl bir yanıt vereceklerini kara kara düşünmektedirler.
Öyle ya hangi turist tatilini tedavi gören, savaş malulü ruh hastalarıyla aynı çatı altında, burun buruna geçirmek ister?
Bu hastalan Türkiye'ye davet edip hastanelerde tedavi ettiren, lüks otellerde "karıştır-koklaştır" usulü konaklatan TC Sağlık Bakanlığı'dır. Devlettir.
Merak ediyorum, acaba Libya dostu Fransa, St. Tropez veya Cannes otellerinde kaç Libyalı ruh hastası askeri konuk edip tedavi ettiriyor? Ya da İtalya, Adriyatik kıyılarında...
Olay budur.
Ortada "zenofobik" bir durum var mıdır? Ona artık siz karar verin sevgili okurlarım.

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget