'SS'lerin yerine AKP 'CM'leri - Rifat Serdaroğlu

Başbakan Erdoğan iki gün önce ilan etti, “dindar bir gençlik” yetiştirecekmiş.
Başbakan, yanlışlıkla “CEMAAT MİLİTANI” yerine, dindar bir gençlik dedi.
Zaten 1980’lerden bu yana yaptıkları bu değil mi?
İlk önce cemaat okulları ve üniversiteye hazırlık dershaneleri açtılar. Bütün güçlerini, Hukuk ve Siyasal Bilgiler Fakültelerine öğrenci sokmaya seferber ettiler, başarılı da oldular. Siyasi Partilerin içine sızıp, yönetim kademelerine girdiler. Oğuzhan Asiltürk ve Abdülkadir Aksu gibi İçişleri Bakanları zamanında, Kaymakam sınavlarına “ince ayar” çekerek, Kaymakamların çoğunluğunu cemaatin elemanlarından atadılar. Emniyet’in içine sızdılar. Sonra sıra Hakim ve Savcılara geldi.
Bugün, Mülki İdare kadrolarının, Emniyet Güçlerinin, ve maalesef yargının bir bölümünde cemaat militanları görev yapıyor ve sonuç ortada…
AKP’nin Valisi, Kaymakamı gibi çalışan, seçim zamanı “beyaz eşya” dağıtan, yasalara rağmen, her türlü tarikat-cemaat ve kaçak kurslar açılmasına göz yuman bir mülki kadro. Delillere “sehven” yapılan eklemelerle masum insanları tutuklatan emniyet güçleri..
Çok ağır hasta olan bir anneye ziyaret izni vermiyorlar. Kimse “mevzuat”ın arkasına saklanmasın. Mevzuat, çok nadir kullanılması gereken tutukluluk halinin, bu derece istismar edilmesine izin veriyor da, ölüm döşeğinde bir anneye ziyarette mi önünüzü tıkıyor?...
Demokrasilerde, hükümetlerin dindar veya ateist, milliyetçi veya sosyalist bir gençlik yetiştirmeye kalkışmaları söz konusu dahi olamaz.
Hükümetlerin görüşüne göre gençlik yetiştirmek, diktatörlerin belirgin özelliğidir. “Hitler Gençliği” , “Mussolini Gençliği” , “Sovyet Gençliği” ,
“İran Gençliği” , “Taliban Gençliği” gibi…
Diktatörler, tek parti rejimi içinde beyni yıkanmış, onlar için köle olacak, gerektiğinde ölecek nesiller yetiştirerek diktalarını sürdürmeyi hayal eder ve bunun gereğini yaparlar. Bugün tam bir tek parti diktasına dönüşmüş olan AKP iktidarı, artık açık açık bu hayalini dile getirmeye başladı.
Muhalefet partilerinin buna cevabı ise sadece, “bundan evvel ki nesiller dinsiz miydi” demek oldu !...
Demokratik rejimlerde hükümetler sadece, eşitlik ilkeleri içinde, iyi, kaliteli, olabildiğince ücretsiz ve çağdaş bir eğitim sunmakla görevlidirler. AKP İktidarı, her yıl ne amaçla yapıldığı anlaşılmayan değişikliklerle, mevcut eğitim sistemini yamalı bohçaya çevirdi. Bu, dünyanın hiçbir yerinde görülmemiştir. Hiçbir ülke eğitim sistemini her yıl, örümcek kafalardan çıkan “zihni sinir procelerle” değiştirmez. Hatırlarsanız, 1950’lerin sonlarında, farklı bir Lise Eğitimi düşünüldü ve bunun için de, Ankara-Bahçelievler’de bir “Deneme Lisesi” açılmıştı. Yeni sistem uzun bir süre denendi, başarılı olamayacağı anlaşılınca kaldırıldı. Bu iş böyle yapılır. AKP, bu sene yaptığı değişikliğin sonucunu görmeden, ertesi yıl başka bir değişiklik yapıyor ve 10 yıldır gençlerimizle oynuyor.
Bu oynamaların amacı, Türkiye’nin bir zamanlar gerçekten iyi olan, orta eğitim sistemini yok etmek ve bu gençlerimizi İmam Hatiplere yönlendirmek…
Halbuki 200’li yıllara kadar, Türkiye’de herhangi bir liseden mezun olan gençlerimiz, yurtdışında özellikle ABD’ye eğitim için gittikleri zaman çok başarılı olurlar, oradaki üniversite eğitimi onlara çok kolay gelirdi. AKP Türkiye’de ki tüm iyi işleyen kurumlar gibi eğitim sistemimizi de berbat etti.
Şimdi sıra, “SS Gençleri” gibi, “Cemaat Militanları” yetiştirmeye geldi. AKP yakında, Tevhid-i Tedrisat Kanununun da “Ayet” olmadığını söyleyip, “Andımız” ile başlayan ince ayar operasyonunu bu kanunu değiştirerek sürdürmek isteyecektir.
Başbakan Erdoğan, “Biz, Türkiye’yi muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkaracağız” dedi ve bu demecini üzerinde iki hafta geçmeden “dindar gençlik” diyerek, Büyük Atatürk’ün “Muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkmak” hedefini bile anlayamadığını ortaya koydu.
Metrekaresi dolar üzerinden kiralanan AVM’ler, lüks arabalarla buralara gidip, nereden nasıl kazanıldığı belli olmayan paralarla “marka” alışverişi yapmak,oraya- buraya hızlı tren hattı ve duble yol açmak, plansız programsız üretim ve ticaret, göreceli olarak belli bir grubun zenginleştirilmesi ile muasır medeniyet seviyesi aşılamaz. Muasır medeniyet seviyesi, vicdanı ve fikri hür, çağdaş eğitim almış bireylerden oluşan bir toplum yaratılarak aşılır. En büyük yatırım, insana yapılan yatırımdır.
Cemaatçi militan yetiştirmek isteyen Başbakan Erdoğan; “Paul Auster gelse ne olur, gelmese ne olur” dedi. Eminim Başbakan, Auster’in hiçbir eserini okumamıştır, yazarın adını da ilk kez duymuştur.
Başbakan’ın; Umberto Ecu’yu, Milan Kundera’yı, Amos Oz, Günter Grass’ı da hiç duymadığını sanıyorum. 12 Eylül döneminde kitaplarının Türkçeye çevrilmesini yasaklatan Mario Simmel’den de haberi yoktur.
Zaten Başbakan Erdoğan, çağdaş yazarları okusaydı, Arnold Toynbee’den vazgeçtim, Fahir Armaoğlu’nun, Oral Sander’in Siyasi Tarihini okumuş olsaydı, yani muasır medeniyet kavramına ulaşmış bir birey olsaydı, en azından
“Büyük Ortadoğu Projesi Eşbaşkanı” olmakla övünmezdi…
Favori ses sanatçısı olarak Nihat Doğan’ı, futbolcu olarak Hakan Şükür’ü, dizi oyuncusu olarak, Erman Kuzu’yu, saz sanatçısı olarak Balık Ayhan’ı seçen Başbakan Erdoğan’a; Aşık Kul Hakkı’nın yazdığı bir şiirin dörtlüğü ile veda edelim de hafta sonu neşeli geçsin civanım, delikanlının…
Beşikteki bebeler Arapça “Hu” çekecek,
Öğrenciler Umre’de ahlakı öğrenecek,
Cinsel taciz, işkence tarihten silinecek,
Yeter ki cinsi latif tahrik etmemiş olsun…

Rifat Serdaroğlu

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget