‘O Konu Beni Aşar Abi!’ - Deniz Kavukçuoğlu

Nurettin bizim kaldırım manavımız. Her sabah saat 9.00'a doğru bir el arabasıyla gelir, her zamanki yerinde kaldırıma muşamba bir örtü serip üzerine içlerinde çeşitli sebzeler bulunan küçük plastik kasalan yerleştirir. Sebzeleri hep tazedir, hep albenilidir. Bağırarak, seslenerek müşteri çağırmak gibi bir alışkanlığı yoktur. Efendi adamdır. Kasaların yanına yerleştirdiği açılıp kapanır taburesine oturur, bekler.
Oturur oturmaz yaptığı ilk iş cep telefonunu çıkartıp "bakmaktır". "Bakmaktır" diyorum, çünkü telefonunun çaldığı hiç duyulmadığı gibi konuştuğu da hiç görülmemiştir. Nurettin'i ilginç kılan da budur; telefonunu hiç kullanmaması ama elinden de hiç bırakmamasıdır.
Hep aynı yerde tezgâh açtığından tüm mahalleli tanır Nurettin'i. Zaman içinde çok sayıda dostu, ahbabı olmuştur mahalleden. Başından, özellikle gençler hiç eksik olmaz. Ortak konulan cep telefonudur. Gençler kendi aralarında Nurettin'den "telefon manyağı" diye söz ederler. Ona yakıştırdıkları bu "manyak" sıfatını hoş bulmasam da bunu gençlerin sözcük dağarcıklarının darlığına veririm.
Nurettin, akşam çöktüğünde çoğu zaman tümü boşalmış kasalarını el arabasına yükleyip Acıbadem'deki evinin yolunu tuttuğunda günlük yaşamının bundan sonraki bölümünü nasıl geçireceğini biliriz. Televizyonun karşısındaki koltuğuna oturup elinde kumandasıyla kanallar arasında dolaşıp reklamları izler. Eşi, çocukları, önüne konacak yemek, her şey onun için ikincil, üçüncül Önemdedir. Varsa yoksa reklamlar, reklamlara yansıyan GSM operatörleri arasındaki kapışmalar... Gözkapakları düşene, eşi Esma Hanım tarafından kaldırılıp yatağa gönderilene kadar ayrılmaz ekran karşısından. Ertesi sabah basma toplanacak dostlarını aydınlatacak önemli bilgileri toplar.
Nurettin için sayılar üçe inmiş GSM operatörlerinden hangisi bedava dakika yansında birincidir, hangisi telefon aygıtım en ucuza verir, hangisi dakika başına en az ücreti alır, bunları bilmek zorundadır. Çünkü bunlar yarın kendisine sorulacaktır. Ne var ki Nurettin yalnızca bilgi toplamakla kalmaz, arada bir de sabah işe gelirken bir GSM acentesine uğrayıp hattını değiştirir. Bir ayda 12 operatör değiştirmek gibi kırılması kolay olmayan bir rekorun sahibidir.
Dün oturduğu kaldırımın önünden geçerken baktım, kayın mantarı getirmiş. "250 gram ver" dedim. Biraz zencefil, iki büyük kasap soğanı, bir demet de fesleğen aldım. Sohbete başladık. "Yahu, nedir sendeki telefon merakı?" diye sordum. Güldü. "Benimki hobi, abi" dedi. "Herkesin bir hobisi var. benimki de telefon." Sormadan edemedim. "Ama pek kullanmıyorsun galiba..." Başını salladı. "Doğru" dedi, "kullanmıyorum, kullanmasını da bilmiyorum zaten. Tam öğrenecekken, yenisiyle değiştiriyorum." Gerçekten ilginç bir adamdı.
Laf lafı açtı, politikaya geldi. "Nurettin" dedim, "reklamları beklerken, herhalde haberleri, yorumları da izliyorsundur." Yüzünü buruşturdu. "Mecburen izliyorum' dedikten sonra devam etti, "yoksa vakit geçmek bilmiyor." Sohbeti koyulaştırdık. Tüm güncel konulardan haberdardı. Yalnız haberdar olmakla kalmıyor, aynı zamanda yorumlar da getiriyordu. Reklamları izlerken, birbirlerine karşıt yayın yapan kanalları izliyor, karşı çıkılması zor. ilginç sentezlere varıyordu. "Peki" diye sordum. "arkadaşlarınla da paylaşıyor musun bana anlattıklarını" Hayır, anlamında başını salladı. "Aman abi" dedi. 'bana sakın siyaset deme!"
Anlatı. Birkaç yıl öncesine kadar bir elektronik fabrikasında ustabaşıymış. İşçileri greve kışkırtıyor suçlamasıyla işten atılmış, başvurduğu tüm kapılardan geri çevrilince kaldırım manavı olarak hayata tutunmuş. "Şimdi çok mutluyum" dedi. "kafam boşaldı, rahatladım." "Ya bu telefon merakı" diyecek oldum, sözümü kesti. "Telefon işi hikâye" dedi. "kendimi siyasetten uzak tutmamın bahanesi."
Akıllı adamdı. İmrendim doğrusu. Ama yine de kendimi tutamadım. "Nurettin kardeş" dedim, "sen ne dersen de olan biteni izliyorsun... Hem de çoğundan fazla." Yüzüme baktı. "Anlat bakalım" dedim, "şu son MİT çiler meselesi hakkında ne düşünüyorsun ?" Kolumu tuttu. Fısıldarcasına. "O konu beni aşar!" dedi. Tam. "Beni de" diyecektim ki sustum. Öyle ya, tüm gazeteler, televizyonlar o konuda yoğunlaşmış, herkesin yazacak, söyleyecek bir şeyleri varken benim hiçbir sey yokmuş gibi suskun kalmam olmazdı. Hem benim onunki gibi kafa boşaltan bir hobim yoktu ki. Elimde torbam eve doğru yürürken cebimdeki telefon çaldı. Açmadım. Sesi bana bir tuhaf geldi. Yarından tezi yok gidip değiştireceğim. Nurettin de o mutlu hayatına böyle başlamış olmalı. Kim bilir ?

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget