Nasıl Bir Nesil? Ve Paul Auster - Ali Sirmen

Başbakan, iftiharla dindar bir nesil yetiştirmek istediğini söylüyor ve soruyor:
- Dindar bir nesil yetişmesine itirazı olan var mı?

“Laik bir devletin görev sınırları içinde midir, değil midir dindar nesil yetiştirmek?” tartışmasının bir anlamı yok.

Hangi dine, hangi mezhebe bağlı gençler yetiştireceksiniz sorusu da yanıtı o kadar ayan beyan ortadayken aptalcadır. Diyanet o işin ideoloğu ve yol göstericisi olarak, devletin bel kemiğini oluşturuyor. Yakında devlet işlerinde de Diyanet’ten fetva dönemi başlayacak.

Kişisel kanım, devletin bireylerin yetiştirilmesinde herhangi bir ideoloji ve inanç enjekte edemeyeceğidir.

Devlet ne dindar gençler yetiştirmekle mükelleftir ne de Atatürkçü gençler.

Çağımızda eğitimin amacı, karşılıklı anlayışı, demokrasi fikrini, farklılıklara hoşgörüyü geliştirmektir. Ancak bu durumda demokrasinin altyapısı oluşur.

***

Ama Tayyip Erdoğan Türkiyesi’nde bunları tartışmanın anlamı yok.

Biz şimdi, en iyisi, nasıl bir nesil yetiştirilmekte olduğunu görelim.

Bir kere yetiştirilmekte olan bu cahil neslin, muhafazakârlıkla herhangi bir alakası yoktur. Kendi geçmişinden bihaber, geçmişten bugüne herhangi bir değer getirebilme hünerinden yoksun bir neslin muhafazakâr olduğunu söylemek ham yakıştırmadır.

Kendi alaturka musikisine bile aşina olmayan, “pop muhafazakâr”ları sevsinler!

O nesil muhafazakâr değil, olsa olsa, kendi tutuculuğu ve cehaletinin karışımını küreselleşen kapitalizmin kendine empoze ettiği davranış biçimiyle uyum içine sokmuş olan bir nesil olacaktır.

“İman ya Rabbi!” niyazını Eren Derdem’in deyişiyle abdestli kapitalizm uygulamasının, “İmar ya Rabbi!” yakarışına çeviren bir nesildir yetiştirilmekte olan.

Rant İslamına çevrilmiş, kapitalizmin kendisine yüklediği misyon ile çelişmeyen, ama yeterince de üretici olmayan, Yaradan’ı seven ama yaradılanı sevmeyen, hele hele kendine benzemiyorsa nefret eden bir komprador İslamının neferlerini oluşturacak bir nesildir yetiştirilmek istenen.

Böyle bir neslin, ne demokrasi ne de gerçek inanmışların İslamı ile bir ilişkisi vardır.

Ve Ulu Önder Tayyip Bey diyor ki:

- İmam hatipliler, yeni yetişecek nesiller sizin eseriniz olacaktır.

Kimi imam hatiplileri düşünüyorum da, “bu da onlara haksızlık” diyorum.

***

Yıllar yılı faşist Franco İspanyası’na gitmeyi reddeden onurlu kişileri saygıyla andım.

Demokrasiden özgürlükten yana olanlar arasındaki aydın dayanışmasının zorunluluğuna inanıyorum ve bu yüzden, ülkemizde de tanınan Paul Auster’ın tutuklu gazeteciler ve yazarlar yüzünden gelmemesini saygıyla karşılıyor, Başbakan’ın “Gelse ne olur, gelmese ne olur!” sözlerini mahalle dalaşı düzeyinde buluyorum. Auster da benzeri şeyler söylese onu da ayıplayacağım.

Kısacası Paul Auster’ı haklı buldum, Başbakan’ın tavrını da kendisine yakıştırmadım.

Ama Kemal Kılıçdaroğlu’nun tartışmaya katılış şeklini de çok yadırgadım.

Kılıçdaroğlu buyuruyor:

- Paul Auster’ı biz davet edeceğiz.

Adam, Türkiye’de gazeteciler, yazar, çizerler içeride gelmeyeceğim diyor. Çağıran kim olursa olsun değişir mi?

Kılıçdaroğlu çağırdı diye Auster gelecekse, onun ilkesinin ne anlamı kalır? Kılıçdaroğlu, Türkiye’yi gazeteciler yazarlar hapishanesi olmaktan çıkarmak yerine ucuz mahalle dalaşlarından parsa toplamaya çalışarak mı muhalefet işlevini yapacağına inanıyor?

Ali Sirmen/Cumhuriyet

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget