“Sözcükler taştır.” Ünlü bir İtalyan
özdeyişi.
“İsa Bu Köye Uğramadı” romanıyla dünya çapında üne kavuşan yazar Carlo Levi’nin, fazla bilinmeyen bir başka romanının artık özdeyiş halini almış adıdır; “sözcükler taştır” ifadesi.
Sözlerin sanıldığı gibi uçup gitmediğini; “taş” kadar kalıcı, yıpratıcı, yaralayıcı ve iz bırakıcı olduğunu anlatmak için kullanılır.
“Sözler” ayrıca binaların temelindeki “taşlar” gibi evrenimizin gerçekliğini tanımlar ve gerçekliği inşa ederler .
Ağızdan bir kez çıktıktan sonra taş olur kalırlar.
Ardından dizeymiş… şairmiş… alıntıymış.. hamasetmiş… belagatmış türü gerekçelerle sözcüklerin ağırlığı “hafifletilemez”.
Balkon konuşması ne oldu?
Ezberleyegeldiğimiz “dininin, beyninin, ilmininin, ırzının, evinin, kininin, kalbinin davacısı bir gençlikten bahsediyorum” sözleri de içimizde işte böyle bir ağırlık ve kalıcılık kazandı.
“Kininin davacısı gençlik” sözleri; “taş” gibi beynimize yüreğimize kazındı.
Günler geçti ama “kin” sözcüğünün kasveti dağılmadı, yükü azalmadı.
Bilakis. Zaman geçtikçe etkisi katmerlenip içimizde dal budak salıyor.
“Demokrasi tramvaydır”, “Amaç değil araçtır” gibi Başbakan’ın bundan böyle ismiyle müsemma hale gelen ifadeler gibi bu sözler de belleklerde yer etti. Başbakan yaşadıkça da onun bu “kininin davacısı gençlik” tasavvuru olarak hatırlanacak. Başbakan’ı her görüşümüzde, kulağımızda bu sözleri yankılanacak.
Erdoğan; “üstadı” saydığı Necip Fazıl Kısakürek’ten alıntıladığı bu satırlardan dolayı, pişmanlık duymak şöyle dursun; aldığı tüm tepkilere karşın muhtemelen hâlâ çok büyük gurur duyuyordur.
Başbakan’ın, kendilerini bu sözlerin hedefinde bulan insanların hissiyatını bir an için durup anlaması mümkün değil.
Mesele de zaten burada.
Erdoğan’ın farklı düşünenlere, düşünce dünyaları kendisiyle ayrışan çevrelerle, “empati” kurması olası değil.
Onun için de zinhar birleştirici olamıyor. Aramızdaki mesafeleri sanki büyütmek, kurcalamak, çoğaltmak için özel gayret sarf ediyor. Kucaklayıcı olmak yerine sistemli biçimde yurttaşları ayrıştırıyor…
“Kucaklayıcılık”, Erdoğan’ın ancak seçim zaferleri ardından yaptığı “balkon konuşmalarının” uzunluğu kadar sürebiliyor.
Hatırlarsanız 12 Haziran seçimleri ardından da gene balkona çıkıp, “Herkesi kucaklayacağız!” demişti. Bununla kalmamış “ Oy verenlerin de, vermeyenlerin de yaşam tarzı, inançları, onurumuz, namusumuz, şerefimizdir” diyerek üstelemiş; “Özgürlükler genişleyecek, herkes fikrini çok daha rahat ifade edecektir” diye teminat vermişti.
O gün bugün hapisteki gazetecilerin sayısı katlandı ve Çin’i arkada bıraktı.
Ana akım medyada kapı önüne konan gazeteciler yüzünden neredeyse artık ağız tadıyla okunan yazar kalmadı.
Bu geniş çaplı saha temizliğinden sonra da; “Herkesin yaşam tarzını korumak namusumuzdur” sözlerinin yerini “kininize sahip çıkın” mesajları aldı.
Sureten verilen balkon söylevleri ve helallik sözleri üzerinden sanki asırlar geçmiş gibi. Oysa o gösteri yalnız yedi ay öncesindeydi.
Milli Görüş gömleği hani çıkmıştı?
Zembereğinden boşalan sertleşmenin Erdoğan’a şimdi getirisi ne?
Gençlere “kin” telkin etmek ya da kin/garez yoluyla “halkı ayrıştırmak”, bazı siyasetçiler tarafından bilinçle takip edilen bir oy avcılığı stratejisidir.
Bu; genelde siyasi yelpazenin aşırı uçlarda olan parti liderlerinin tevessül ettiği bir tercihtir.
Seçmenlerin yüzde 50’sinin desteğini toplayan ve -muhafazakâr Türkiye şartlarında-sözüm ona “merkezde” olduğu iddia edilen bir partinin; bu “kin” söylemlerine şimdi “oy arttırmak” için başvurmadığı aşikâr.
Demek ortada Batı demokrasilerinde gördüğümüz şablonlarla hiç karşılaştırılmayacak başka bir dava var. “Dindar nesil” söylemiyle dillendirilen ve karşılığını “Milli Görüş” ideolojisinde bulan, Türkiye’ye yeni bir şekil vermek davası bu.
Geçende Fatih Altaylı uzun uzun yazmıştı…
“Kindar gençlik” mesajları; “Milli Görüşçülerin” fi tarihinde ev toplantılarında çok kullanılan ve nerdeyse parolaya dönüşen bir ifadeymiş…
“AKP değişti. Milli Görüş gömleğini çıkarttı. Avrupalı Hıristiyan Demokratlar gibi bundan böyle muhafazakâr demokrat bir parti oldu” diye yıllar yılı RTE’ye kefil olanların kulakları çınlasın!
“Nerede hani? Erdoğan’ın değiştiğine dair tek işaret gösterin!” dediğimiz için yıllarca bize “değişimi reddeden dinozor” gözüyle baktılar.
“Yetmez ama evetçiler”; bu “kin” manifestosu karşısında da şimdi pardon demeyeceklerse ne zaman diyecekler?
Yorum Gönder