Görüş Mesafesi Kısaldı - Deniz Kavukçuoğlu

Avrupa üzerinde odaklanan ekonomik kriz ilkbahar havası gibi, kâh gri bulutlar çöküyor, kâh güneş kendisini gösterir gibi oluyor. Son haberler Yunanistan'a borç verenlerin tavırlarını yumuşatmaya meylettikleri yönündeydi. İtalya'da borçlanma maliyetleri bir türlü güven verici istikrara kavuşamıyor.
London Times yazan An atole Kaletsky sorunun çözümünü, Almanya'nın Avro'yu terk etmesini, böylece AB para sisteminin Alman Merkez Bankası disiplininden kurtulmasında buluyor.
The Economist dergisinin yıl sonu sayısında ABD'de din ve inanç konusunu ele alan bir inceleme yayımlandı. Thomas Jefferson'ia başlayarak siyasi liderlerin laiklik konusundaki düşüncelerini inceleyen bu yazının bir bölümünde, 1789-1795 yıllan arasında Başkan George Washington'un Hazine Bakanı olan Alexander Hamilton'un önemli başarısının ABD'de bir Merkez Bankası kurulmasını sağlamak olduğu, 1801 -1809 yıllan arasında başkanlık görevini üstlenen Thomas Jefferson'un ise eyaletlerin haklarını korumaya öncelik verdiği ifade ediliyor.
AB, ABD'nin 200 yıl önceki başarısını henüz tekrarlayamadı. Ama AB ülkeleri neredeyse elli yılda ulaştıkları ekonomik birlikten vazgeçebilirler mi? AB 27 ülke için ne ifade ediyor? Bazı okurların rakamdan hoşlanmadıklarını bilmeme rağmen düşünmemize yardımcı olacağı için bazı sayısal örnekler vermekten kendimi alıkoyamıyorum
AB'nin en önemli ekonomik gücü olan Almanya'nın 2010 yılındaki toplam ticareti, aynı yıl yaratılan katma değerin yüzde 85'ine eşit Almanya ürettiği katma değerin üçte ikisini AB ülkelerine ihraç ediyor, onlardan yaptığı ithalat ise toplam ithalatının yüzde 56'sı kadar.
Kıyaslamalara Kuzey AB ülkeleri ile devam edersek, Danimarka'nın 2010 yılında toplam ticareti bu ülkede yaratılan katma değerin yüzde 96.9'una eşit. Bu rakamın üçte ikisi kadar ihracat AB ülkelerine yapılıyor, aynı ülkelerden yapılan ithalat toplam ithalatın yüzde 70.5'i kadar. İsveç'in durumu Danimarka gibi. Finlandiya'nın 2010 yılında dış ticareti, üretilen katma değerin yüzde 79.8'i kadar. Bu ülkenin AB bağımlılığı biraz dana az, ihracatın yüzde 55'i AB'ye, ithalatın yüzde 54.9u AB'den. Rusya Federasyonu tarihi olarak Finlandiya'nın önemli ticaret ortağı. Üstelik kuzey AB ülkeleri küresel rekabet gücü endeksinde ilk sıralarda yer alıyorlar.haberguncel.blogspot
Norveç'in 2010 yılında dış ticareti gayri safi yurtiçi hasılasının yüzde 72.6'sı kadar ve ihracatın yüzde - 81.2'si AB ülkelerine yapılıyor, ithalatın yüzde 63'ü AB'den. Bu ülkenin özelliği önemli doğalgaz zenginliğine sahip olması. Nihayet Hollanda'da 2010 yılında dış ticaret katma değerin yüzde 138 kadar, AB'nin ihracat içindeki payı yüzde 74.6, ithalat içindeki payı ise yüzde 55.3 mertebesinde.
Bu rakkamlar AB'nin tüm üyeleri arasında önemli bir karşılıklı bağımlılık bulunduğunu gösteriyor. Kuzey AB ülkeleri arasındaki bağımlılık daha fazla, bunun bir nedeni bunların görece küçük ülkeler olmaları. Bir ülkede iç pazar büyüdükçe, dış ticaretin payı azalıyor. Almanya'nın durumunu bu açıdan da değerlendirmekte yarar var, 80 milyon pazara rağmen katma değerin yüzde 85'i kadar ticaret yapıyor. Almanya'nın istese de AB'den vazgeçmesi olası değil.
Türkiye bu tablonun neresinde yer alıyor? Dış ticaretimiz toplam katma değerin yansı kadar ve bunu yarısı AB'ye gidiyor. İhracatın altıda biri kadar bir büyüklük otomotiv sanayi kaynaklı ve bu imalatın yüzde 40'ı kadar girdi ithal ediliyor. Bu bağımlılık 1995-2005 arasında yüzde 70 artmış ve bu süreci kontrol eden de, Avrupalı araç üreticileri. Aslında bu da doğal ve AB her zaman Türkiye'nin en önemli pazar olacaktır, önemli olan bu pazara yapılan ihracatın katma değer içeriğini yükseltmek, bunun için gerekli üretim ve iş modellerini kurabilmektir. Ekonominin kamu bütçesi tarafında sorun gözükmüyor, katma değeri yükseltmek üzere adım atılması gereken alan Türk endüstri sidir .

Deniz Kavukçuoğlu/Cumhuriyet

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget