Elbet Bir Gün - Işık Kansu

Elbet Bir Gün

 
Bir toplumun birliğini sağlayan en önemli unsur, ortak değerlerdir. Birlikte yaşama arzusudur, geçmişte yaşanmış deneyimler ve dayanışmalardır, geleceğe dönük umutlardır.
O değerleri toplumun elinden alır, yozlaştırır, küçümser, aşağılarsınız; çürüme, çözülme, ayrışma, kavga, hatta birbirine girme kaçınılmaz olur.
Bugüne bir bakın: Atatürk, çatık kaşlı bir diktatör, Türk halkına aşıladıkları da dayatma oldu. Tüm dünyada uygarlaşmanın en önemli araçlarından biri olduğu konusunda kabul görmüş köy enstitüleri ise "öğretmen, eğitmen, öğrenci formatlanan zulümhane " olarak nitelendiriliyor artık.
Kendileri gibi düşünmeyen herkesi düşman görmeye, ülke kurtarıcısını "deccal" diye adlandırmaya koşullandırılmış bir nesil, Türkiye'yi giderek karanlığa sürüklüyor.
Geçenlerde CHP'li Oğuz Oyan, bundan sonra varılacak noktayı Meclis kürsüsünden şöyle açıkladı:
"Türkiye'yi melez demokrasiye perçinlemişlerdir. Ama bu yetmiyor, şimdiki hedef, Allah'ın izni ve hayırlısıyla, tam otoriter rejime doğru gidiştir, yani bunun adı 'sivil teokratik faşizm 'dir."
Ziya Paşa'lardan, Namık Kemal'lerden bu yana adım adım uygarlaşma ve özgürleşme merdivenlerini tırmanmış, aydınlanma sıçraması yaşamış bir halk; boğazını sıkan gerici ve yıkıcı çılgınlığa elbet bir gün dur diyecektir!

Son operasyonun perde arkası

MİT Müsteşarı Hakan I Fidan'ın savcılıkta ifadeye çağrılmasının perde arkası ne-
Başkentte üzerinde en çok durulan olasılık: AKP iktidannın Kürt politikasından ve de kck tutuklamalanndan rahatsızlık duyan dış güçlerin operasyonu. Ancak PKK ve KCK rahat- . Ur bahane, bir zemin. İç istihbarattaki kadrosaJ dönüşümden rahatsız olanlar ile Türkiye'yi yönlendirmeye çalışan dış istihbarat unsurlarının zemini...
Hedef; Hakan Fidan'ı PKK ile
görüşmeye gönderen Recep Tayyip Erdoğan Her ne kadar Erdoğan içeride kendisine parmak sallanmasından hoşlanmıyorsa da, cemaat üzerinden yürütüldüğü düşünülen dış operasyonla parmak doğrudan onu gösteriyor.
Erdoğan'ın bu durumu algılayıp algılamadığı. KCK davasında bundan sonra izlenecek adımlarla belli olur.
Sonuç: Türkiye, AKP sayesinde, kendi iradesiyle yöneti-lemez konuma doğru hızla sürükleniyor.

İstek üzerine

CHP Milletvekili Binnaz Toprak,ın Adalet ve Demokrasi Haftası,nda programda adı olmamasına karşın korsan konuşma yaptığını yazmıştık.
Binnaz Toprak aradı. CHP Milletvekili Rıza Türmen ,in ısrarı, çağrısı ve isteği üzerine konuştuğunu söyledi.

Köy enstitülülerin yanıtı

Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği'nin, Recep Tayyip Erdoğan'a yanıtıdır: "Köy enstitüleri; Avrupa'da faşizmin egemen olduğu bir dönemde yoksul halk çocuklarının cinsiyet ayrımına tabi tutulmadan zembil sepetleriyle, sırt heybeleriyle, yayan yapıldak, at sırtında, trenlere, kamyon karoserlerine binerek, uygarlığa, kültüre, sanata, demokratik eğitime, özgür insan olma, birey olma yürüyüşüne katıldıkları onurlu yolculuğun adıdır. Köy enstitüleri, öğrencileri hayatın gerçek sorunlarını çözme becerisi kazandırarak eğitim süreçlerini hiç olmadığı kadar işlevsel hale getiren bir imece kurumu, bir uygarlık tasarımıdır. Diğer bir deyişle de Köy enstitüleri; yüzde 80'i köylerde yaşayan ve okuma-yazma bilmeyen geniş bir kırsal nüfusun olduğu dönemde köyün okulla, öğretmenle, sanatla, kültürle, bilgiyle tanışmasının penceresini açan eğitim kurumlarıydı. Köy enstitülüler; çalışkanlıktan, yurtseverlikleri, demokratik öğretmen hareketine, öğretmenlik meslek onuruna kattıktan değer ile eğitim kahramanı olarak köylerde, Anadolu 'da ışık saçmışlardır."

Sözleşmelere uymayan nesil

Recep Tayyip Erdoğan'ın "Dindar bir nesil yetiştireceğiz” sözü, bırakın anayasayı,uluslararası sözleşmelere de ters düşüyor.
Emekli büyükelçi Onur Öymen , Türkiye'nin 23 Eylül 2003'te, yani AKP iktidarı döneminde onayladığı .Uluslararası Sivil ve Siyasi Haklar Sözleşmesi'nin 18. maddesini anımsattı bize. Madde, "devletin ebeveynlerin çocuklarına kendi anlayışlarına göre din ve ahlak eğitimi verme özgürlüğüne saygı göstermesi gerektiği"ni öngörüyor. Onur Öymen, aynı konuyu düzenleyen diğer metinleri de özetledi:
"Avrupa İnsan Haklan Mahkemesi'nin bu konuya ilişkin kararında da devletlerin din ve
vicdan özgürlüğünü koruma görevi vurgulanıyor, ancak devletin hiçbir koşulda insanların kendi seçtikten din, vicdan ve düşünce özgürlüğüne müdahale edemeyeceği belirtiliyor.
Türkiye'nin de üyesi olduğu Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı çerçevesinde 2007
yılında hazırlanan ve TOLEDO belgesi denilen metinde de din eğitimi alanında uyulması gereken kurallar ayrıntılı olarak yer alıyor. Bu belgede de aynı anlayış tekrarlanıyor." Onur Öymen özetle diyor ki: "Din ve vicdan özgürlüğü konusunda devletin görevi, bu özgürlükleri tam olarak sağlamak, fakat din eğitimi konusunda anne-babaların tercihlerine müdahale etmemektir ."

Işık Kansu/Cumhuriyet

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget