Dindar Nesil İsteyen ‘Muhafaza’kâr (!) Büyükler - Oktay Ekinci

Başbakan’ın “isyankâr olmayan dindar nesil” yetiştirme özlemini eleştirmeyen kalmadı… Örneğin, bu özlemin “12 Eylül”cülerde de olduğunu anımsatan Zaman yazarı Levent Köker özetle dedi ki; “Daha önce ‘seçmeli’ olan din dersini ‘zorunlu’ kılanlar; yani isyankâr olmayan dindar gençler yetiştirmeyi hedefleyenler 12 Eylül darbecileridir!”
Başbakan ise eleştirilere pek içerleyerek “Gençlik tinerci mi olsun?” dedi ve ekledi; “Büyüklerine isyankâr; milli manevi değerlerinden kopuk, hiçbir istikameti, meselesi olmayan bir nesil mi istiyorsunuz? Dindar bir nesil çağdaş olamıyor mu?” (07 Şubat 2012 – Cumhuriyet)
Tinerci lafı için yine Köker’in yazdığıyla yetiniyorum; “…bir sürçü lisan olarak görmeye çalıştığım ‘tinerci mi olsunlar’ nidasının, 12 Eylülcülerin ‘anarşist mi olsunlar’ yaklaşımıyla benzerliğini görmek için herhalde dahi olmak gerekmiyor.” (Zaman – 9 Şubat 2012)
Konuyu içtenlikle ele alanlar dışında, amaçları sadece “Başbakan’ı korumak” olanlar laiklikle dinsizliği eşanlamlı gösteren yılların bildik söylemini yinelediler… Siyasetin dinle yapılmasına karşı olanlar ise özetle dediler ki; “Laik Türkiye’ye yakışan, cumhuriyet değerlerine bağlı, ulusal çıkarları savunan ve tüm inançlara saygılı nesiller yetiştirmektir.”
‘Büyük’ler ve gençler
Peki asıl, bağımsızlığımızın güvencesi “yurtsever nesiller” nasıl olmalı? Yanıtı yine Başbakan’ın sözlerinde…
Örneğin gençliğin “büyüklerine isyankâr” olmasını istemiyor ama “Yeni neslin istikameti olmalı; meselesi olmalı” demeden de edemiyor.
Diyelim ki büyükler “milli manevi değerler”i hiçe saydılar; bu durumun yeni neslin meselesi olması demek, karşı çıkması anlamına gelmez mi? Kim büyüklerin yanlış istikametine seyirci kalan, ülkenin esenliği için doğruları savunmayan; “koyun gibi” bir gençlik isteyebilir ki?
Nitekim son günlerde yakışıksız sözlerle örselenen “Gençliğe Hitabe”sinde de Atatürk aslında bunu vurguluyor… Ülke, o kovduğumuz sömürgecilerin ve işbirlikçilerinin eline geçerse; gençliği, bunu “mesele” yaparak vatanı kurtarma görevine çağırıyor.
Hem bu tarihsel çağrıdan rahatsız olanları okşamanın; hem de gençliğe “İstikametiniz olsun; memleketin durumu meseleniz olsun” demenin ne anlama geldiğini ise siyaset bilimcilerimize bırakıyorum.
Örneklerle dindarlık
Peki, milli ve manevi değerlerine bağlı bir nesil, günümüzün kimi sözde “çağdaş” uygulamalarına nasıl bakmalıdır?
Üç örnek yeterli:
1- AVM’ler ve mahalle içlerindeki süper-marketler, geleneksel çarşı, pazar ve “insan insana” alışveriş kültürümüzü yok ediyor; bize has kent ve kentli kimliğimiz yitiriliyor. Halkın birikimlerini esnafımızla paylaşması yerine, çoğu yabancı kökenli sömürge hangarlarında tüketmeye zorlanmasına isyan etmeyen, “muhafaza”kâr olabilir mi?
2- Duvarlarla çevrili, çoğu İngilizce isimli “site”ler tarihsel mahalle ve sokak uygarlığımızı, komşuluklarla bütünleşen hemşeriliğe dayalı geleneksel kent kültürümüzü yok ediyor. Siteliler dışındaki herkesi hırsız, katil, ırz düşmanı gören bir yerleşim ve güvenlik anlayışını kente egemen kılmaya isyan etmeyen bir nesil, gerçekten “muhafaza”kâr olabilir mi?
3- Tarihi okullarımız dahil milli ve manevi tüm değerlerimizle birlikte Haydarpaşa’nın bile pazarlanarak işlevine son vermeye seyirci kalan; asırlık hatıralarla yüklü bir dünya garımızı, sanki yaşamsal bir gereksinmeymiş gibi tutup otele çevirmeye isyan etmeyen, nasıl “muhafaza”kâr olabilir?
Dindar nesil isteyen Başbakan ne yazık ki bu ve benzeri sayısız örneğin lideri… Bunları destekleyen dindarlarımız ise sadece siyasal tarihe değil, inanç tarihine de kim bilir nasıl geçiyorlar….

Oktay Ekinci/Cumhuriyet

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget