Din ve Ahlak - Deniz Kavukçuoğlu

Beş vakit namazında adamların 12 yaşındaki kızlarını beş bin liraya sattığı… Dini bütün devlet memurlarının çocukları yaşında kızlara tecavüz ettiği… Savcıların kız çocukların ‘kendi rızalarıyla’ şiddet gördüklerine inandığı… Nüfusunun ‘yüzde 99’u Müslüman’ diye iddia edilip, övünülen ve çocuk gelinleri 5 buçuk milyonu aşan bir ülkede… Başbakan, ‘Dindar gençlik yetiştireceğiz’ diyemez.
Sevgili Zeynep Oral’ın Cumhuriyet’teki dünkü yazısında yer alan bu satırlar bana Ludwig Feuerbach’ın bir sözünü anımsattı. Şöyle diyor ünlü Alman düşünürü: “Ahlakın dine bağlı olduğu ve adaletin ulu bir yetkeye bağımlı hale getirildiği yerde en ahlaksız, en adaletsiz, en kepaze şeyler meşrulaştırılabilir ve yerleştirilebilir.
Oral ile Feuerbach, dinin ahlak demek olmadığı, tam tersine yozlaştırılarak ahlaksızlığın bir sığınağı olabileceği noktasında birleşiyorlar.
Katılıyorum.
* * *
Ne din, ne de dogmalaşmış herhangi bir inanç, ideoloji ya da dünya görüşü toplumun ve bireylerinin ahlak güvencesi olabilir. Kendi içinde muhalefete izin vermeyen hiçbir inançsal ve düşünsel yapılanmaya böyle bir işlev yüklenemez. Bu tür yapılanmaların belirleyici ortak özellikleri değişmez ve değiştirilemez olmalarıdır.
Hayat ise sürekli gelişen, değişen, kendini yenileyen bir süreçtir. Toplumlar da bu sürece bağlı olarak gelişirler ve kendilerini yenilerler. Bu açıdan bakıldığında her türlü dogma, toplumun gelişmesinin gerisinde kalır; çözülmesinin de, çözülürken ayakta kalmak için şiddete başvurmasının da nedeni budur.
Gelişen, değişen, yenilenen toplum kendi kurallarını/disiplinlerini/ilkelerini yaratır. Ahlak anlayışı da bu süreç içinde değişikliğe uğrar, yenilenir.
Eski, yeni için belirleyici olamaz.
Çağın gerisinde kalmış dogmalarla topluma ahlak dayatmak gericiliktir.
* * *
Başbakan, “Dindar gençlik yetiştireceğiz,” diyor, beklendiği gibi tüm AKP yönetimi de Başbakan’ı onaylıyor. Ben Başbakan’ın dindarlığından da, İslam’a da kendisi için yol gösterici bir kurallar bütünü olarak inandığından da kuşku duymuyorum. Buna saygı gösteriyorum.
Ne var ki bizim toplumumuz dinsel inanç açısından homojen bir bütün değildir. Toplumumuz Sünni-Hanefi, Sünni-Şafii, Alevi, Musevi, Katolik, Ortodoks, Protestan ve tanrıtanımaz bireylerden oluşmaktadır. Başbakan’ın inancı ise toplumumuzdaki en yaygın inanç olan Sünni-Hanefiliktir. Başbakan’ın, doğru bulduğu, yol gösterici olarak kabul ettiği kendi bireysel inancını ülke gençliğinin tümüne “dindar yetiştirilmesi” doğrultusunda bir hedef olarak işaret etmesi yanlıştır.
Dindar olup olmamak bireylerin kendi tercihidir.
* * *
Toplumun da, gençliğin de elzem ihtiyacı olan ahlak ve vicdandır; günlük gazetelerin sayfaları, televizyon ekranlarındaki haber görüntüleri toplumumuzdaki yozlaşmayı, çürümüşlüğü her gün yeniden kanıtlayan ahlaksızlık ve vicdansızlık örnekleriyle doludur.
Giderek yaygınlaşan, kitleselleşen ahlaksızlığın ilacı din değildir; her türlü inanç bireylerin kendi seçimlerine bırakılmalı, inançtan bağımsız olarak 21′inci yüzyılın gereklerine uygun, evrensel ölçütlerle uyumlu çağdaş bir ahlak anlayışının yaratılması doğrultusunda toplumun önü açılmalıdır.
Ahlaksızlığın kitleselleşmesinin en belirgin görüldüğü, Feuerbach’ın deyişiyle “en ahlaksız, en adaletsiz, en kepaze şeylerin meşrulaştırılabildiği ve yerleştirilebildiği” toplumlar bireylerin kolayca korkutulup sindirildiği kapalı toplumlardır.
Bilmem anlatabiliyor muyum ?

Deniz Kavukçuoğlu/Cumhuriyet

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget