Bazen düşünceler ormanında dolaşıyor, bazen gözlerimi yumup HES eylemcilerini, onların neden yargılandıklarını düşünüyorum…
Siz bu yazımı okuduğunuz saatlerde ben Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde olacağım .
Belki Lefkoşa’da Dereboyu Caddesi’nde ya da Girne’de yat limanında bulunan kafelerin birinde kahvemi yudumluyor olacağım.
KKTC’nin sorunlar yumağı içinde olduğunu, Güney Kıbrıs Rum Kesimi’nin İsrail’le ilişkilerinin nasıl geliştiğini, Doğu Akdeniz’de birlikte doğalgaz yataklarını bir Amerikan şirketine verdiklerini daha önce yazmıştım.
KKTC tüm dünyadan dışlanmış durumda. Ercan Havaalanı’na Türk uçakları iniyor sadece.
Vakıf üniversiteleri Ortadoğu’daki “Arap Baharı”ndan etkilenmiş; ne İran’dan, Suriye’den ne de Kuzey Afrika ülkelerinden öğrenci geliyor.
Bu nedenle ilahiyat fakülteleri açılmış… Meslek liselerine imam hatipler eklenmiş.
Ortada sıkıntılı bir durum var…
Türkiye’den yoğun göç alan KKTC giderek sıkışıyor ekonomik olarak…
Ulusalcılar ve liberaller birbirini yiyor.
***
CHP’nin bitmek tükenmek bilmeyen iki günlük kurultayı yarın başlıyor. Pazar günü yapılacak kurultay Kemal Kılıçdaroğlu’nun, pazartesi günü ise muhaliflerin…
Kılıçdaroğlu 26 Şubat’ı belirlemişti, 27 Şubat ise imzacıların çağrısıyla…
Yani ikinci kurultay ilkinin devamı değil…
Ben kişisel görüşümü şöyle özetleyebilirim:
“İmzacıların tek amacı tüzük değişikliği değil, Kılıçdaroğlu’nu ve CHP yönetimini değiştirmek için adım atmak istiyorlar. Koltuklarını yitiren, emekten yana olmayan koltuk sevdalıları CHP’yi Turhan Feyzioğlu’nun, Kemal Satır’ın Güven Partisi’ne dönüştürmek istiyorlar.”
CHP’nin 2011 seçimlerinde başarılı olmadığı bir gerçek.
Parti yönetiminde deneyimli siyasetçi sayısı çok az…
Türkiye’nin bir gerçeği olan “Kürt sorunu”na şaşı baktı… Var olan gerçekleri gündeme taşımayıp AKP’nin gerisinde kaldı.
Tüm bunlara karşın Kılıçdaroğlu’na karşı tavır alanlar, ulusalcılık ve Atatürkçülük maskesiyle “kaba milliyetçilik”, bir başka deyişle “ırkçılık” yapıyor.
***
Peki, CHP’nin asıl sorunu nedir?
Koltuk sevdası…
Gençlere sırtını dönen, emekçileri arkasına almayan, yoksullarla omuz omuza olmayan parti, gerçekten sosyal demokrat bir parti midir?
Almanya’daki SPD’nin parti okulu 1906 yılında kuruldu… Fransa, Belçika, Avusturya vb parti okulları da 1900’lü yılların başında.
CHP parti okulu ise 2011 yılında kuruldu… Eski tüzükte Hazine’den CHP’ye aktarılan paranın okula ayrılan payı yüzde 15’ti, yeni hazırlanan tüzükte yüzde 10’a indirildi.
Türkiye’de yaşanan olaylara bakarken, faili meçhul cinayetleri, bu cinayetlere karıştığı öne sürülen emekli JİTEM komutanlarını savunan CHP’liler görünce hiç şaşırmıyorum.
Çünkü onları yakından tanıyorum…
Bazıları önseçimleri yitirmiş, bazıları koltuklarını kaybetmiş…
Bu yüzden Kemal Kılıçdaroğlu’na karşılar…
***
Elbet CHP’ye yeni bir tüzük gerekli. Elbette CHP demokrasinin laiklik temelinde yaşam bulacağını bilerek Aydınlanma Devrimi’ni savunmalı, emperyalizme karşı durmalı…
Bunlara evet!..
İmzacılar arasında bulunan büyük bir kesim bu nedenle haklı.
Benim altını çizdiğim, CHP içinde ulusalcılığı kaba milliyetçilik olarak görenler.
CHP etkili bir muhalefet yapmalı, parti içindeki derebeylik sonlandırılmalı.
CHP yakın tarihle, 30’lu, 40’lı yıllarla yüzleşmekten çekinmemeli.
O yıllarda demokrasi yoktu!
***
Sabahattin Ali cinayetini, Dersim olaylarını irdelemek zoruna gitmemeli CHP’nin…
Böyle giderse AKP, oylarını yüzde 50’lerden yüzde 60’lara taşır…
Çünkü ne DYP var, ne ANAP ne de Refah…
AKP merkez sağ oyları alıyor…
Çünkü lideri güçlü, parti içinde en küçük ayrışmada yumruğunu masaya vuruyor…
İster sevin ister sevmeyin, AKP lideri cemaate bile “Yeter, buraya kadar” deyip restini çekiyor…
Yorum Gönder