Aynı Düzlemde İki Ayrı Dünya ve Bir Soru - Emre Kongar

Sevgili okurlarım, olaylar, demeçler o denli çarpıcı bir hızla ve şaşırtıcı niteliklerle ortaya çıkıyor ki, kimi zaman, bu sütunda okuduğunuz gibi, onlan sadece alt atta sıralamak en doğru
yorumdan daha etkili oluyor, ti Bugün de size iki kişinin 'Türkiye algısını" 2 aktarmak istiyorum.
Biri, bir politikacı: AKP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Gedikli...
Öteki, AKP'ye on yıldan fazla bir süredir ideolojik ve siyasal destek veren ama sonunda iktidara yakın gazetedeki görevine son verilen bir akademisyen: Prof. Mehmet Attan.

***
Önce politikacının, Bülent Gedikli'nin “Türkiye algısına" bakalım:
"Türkiye'de kaos, korku, kriz yaratmak istiyorlar. Ama Neocon-Ergenekon kardeşliği beyhude bir çaba içerisindedir. Türkiye'deki güven ve istikrar ortamını kimse yıkamaz. Türkiye hukuk devleti rotasındadır, demokrasi rotasındadır.
Neocon-Ergenekon kadrosunda teknik direktör Şimon Peres; kaleci, teröristbaşı Abdullah
Öcalan; geri üçlüde, Nicholas Sarkozy, Angela Merkel, Benjamin Netanyahu; orta sahada, Mehmet Haberal, Doğu Perinçek, Mustafa Balbay, Tuncay Özkan, Yalçın Küçük; ilerde Kemal Kılıçdaroğlu ve Selahattin Demirtaş var.
Kulübün başkanları da finansal oligarklar. Finans lordları yani. Bunlar finansal operasyonlar yapıyorlar. Faiz lobiciliği yürütüyorlar ama AK Parti Hükümeti, kriz lobisini nakavt etti. Türkiye'de ilk kez kriz lobisi, faiz lobisi nakavt oldu. Türkiye'ye operasyon çektiler ama başarılı olamadılar...
Devlet gerçek kimliğine kavuşuyor, devlet şimdi ancak kendi kimliğini buluyor. Devlet kimliğini bulamamıştı, kimliksizdi. Türkiye, bu açıdan şu anda tarihi bir kavşakta."
***
Şimdi bir de yukardaki anlayışın dile getirildiği iktidarı on yıl boyunca destekleyen ve gazetedeki işine son verilen akademisyenin, Mehmet Altan'ın Türkiye algısına' bakalım:
"Dostane eleştiri dahi kabul edilemez hale geldi. Ayrıca, yapılan olumlu icraatları alkışlamak da yetmiyor...
Mesela Deniz Feneri bir tabudur... Hrant Dink cinayetinin 5 yıl süren dava seyri, bu konuda üstünde şüphe olan bütün bürokratların terfi ettirilmesi ya da iktidar partisinden siyasete atılması,..
Pek çok gazetede, gazetecilik ilkeleri değil, siyaset geçerli. Siyasetçiye biat edenler yönetime geliyor. Geriye kalanların da, hoşa gitmeyen bir şey yaptıklarında nasıl sindirildi/deri ortada...
Basın, parasını halktan veya habercilikten kazanmıyor... Ya başka bir iş atıyorsun ya da siyasi baskıyla ilan topluyorsun.
Bir kere oto-sansür var. Gazetecilerin konuşabildikleri ve konuşamadıktan var... Başlığa kadar her şeye karışılması, eleştirisel bakanların da nihayetinde İşten atılması...
12 Eylül rejimini demokratikleştirmek yerine onu 'ele geçirmeye' öncelik verince, yönetim zihniyeti de bundan fazlasıyla nasibini alıyor...
YAŞ ta oturma düzeni değişti ama esas değiştirilmesi gereken YAŞ Yasası değil midir? Veya Siyasi Partiler Yasası, Anayasa kadar önemli değil mi? 12 Eylül faşizminin an korkunç kurumlarından biri YÖK'ü kaldırmak yerine 'Bütün üniversiteleri biz yönetelim' demek de çok yanlış, anti-demokratik bir algı..."

Aslında her iki konuşmada da daha pek çok önemli vurgu var, ben yerim dar olduğu İçin sadece bazı bölümleri aldım, meraklısı mutlaka bu konuşmalar bulup okumalı.
Bu iki farklı ve hatta birbirine zıt Türkiye algısının" aynı ittifak içinde, aynı düzlemde yer almış bir politikacıdan ve bir akademisyenden gelmesi çok ilginç.
Konuyu, "AKP ile liberaller (veya eski solcular) ittifakı bozuluyor" diye yorumlamak bence biraz kolaycılık olur.
Aslında esas sorulacak sorular şunlardır:
Bu ittifak nasıl ve neden kuruldu?
Hangi iç ve dış stratejiler, güçler, toplumsal, siyasal süreçler, ve kişilik özellikleri bu ittifakta rol oynadı?
Kökeninde otoriter ve totaliter eğilimler olduğu açıkça bilinen sağcı bir partiye, eski solcu veya liberal olduğunu iddia edenler nasıl kayıtsız, koşulsuz destek verdi?
Acaba AKP, artık sadece Gülen cemaatinin desteğini yeterli buluyor ve liberalleri de tasfiye mi ediyor?
Ve en önemli soru:
Rejim, demokratik temellerinden iyice koparıldı mı?
Pek doğal olarak bu soruların yanıtlan, bugün olmasa bile yarın verilmeye çalışılacaktır...
Ama o zaman bu yanıtlan duyabilecek miyiz !

Emre Kongar/Cumhuriyet

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget