Emperyalizmin Dünü… Bugünü - Nilgün Cerrahoğlu

Yeniden Merhaba!
İzne çıktığımın üçüncü gününde lanet bir soğuk algınlığı ile yatağa yapıştım…
Komodinimin üzerinde okunmayı bekleyen kalın kitap destesi içinden gözüme kestirdiğim David Fromkin’in 500 sayfalık “Barışa Son Veren Barış”ını çektim ve üç-dört gün yalnızca bu kitapla yaşadım…
Şunu hemen söyleyeyim: Ortadoğu ve emperyalizm hakkında yalnızca bir kitap okumaya zamanınız varsa, o kitap “bu” olsun!
500 sayfayı bir Agatha Christie romanı gibi hatmettikten sonra -kitap su gibi akıyor!- hem “emperyalizmin doğası”, hem “modern Ortadoğu’nun dizaynı”, hem “bugünle gösterilen (inanılmaz!) paralellikler”, hem “Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşü” hakkında bildiğiniz/bilmediğiniz çok konuyu bir araya getiriyor, eksik kalan parçaları birleştiriyor, büyük fotoğrafı görmüş olarak, kapağı kapatıyorsunuz.
Bir tarih kitabı olmasına rağmen uzun yıllar “best seller” listelerinde yer alan kitabın orijinal adı gerçekte “A Peace to end all peace -Fall of the Ottoman Empire”…
Türkçe versiyonda nedense kapağa “Osmanlı İmparatorluğu’nun Çöküşü” çıkartılmamış da, yerine “Modern Ortadoğu Nasıl Yaratıldı?” alt başlığı kullanılmış…
İdealist davaları ‘maske’ edinmek
Prof. Zafer Toprak’ın kaleme aldığı baskının önsözünde, gayet vurucu bir tespitle, “Türkiye yazınında genellikle Cihan Harbi ve Milli Mücadele ayrı süreçler olarak ele alınır. Oysa Cihan Harbi ve Milli Mücadele bir bütün. Aynı kavganın iki evresi. Bu iki ayrı evrenin bütünlüğünü Fromkin’in kitabında berrak biçimde görmek mümkün” deniyor…
Başlık seçiminde -önsözde işaret edilen saptama hilafına!- konuları bir şekilde ayrı tutmak isteği mi rol aldı bilinmez ama… “Osmanlı” lafı her ne hikmetse Türkçe kapakta öne çıkmıyor….
Bunların ötesinde genele gelecek olursak…
“Barışa Son Veren Barış”ın okuyucuyu zorlayan tek yönü; Rus romanları gibi içinde biraz fazla karakter olması…
Llyod George, Lord Curzon, Chamberlain, Sykes, Picot’nun kim olduğunu temel tarih bilgisi olan herkes bilir ama Reginald Wingate, Lord Hardinge, David Hogarth’ın kimler olduğunu takip edebilmek için okurken sürekli kenara not almak zorunda kalıyorsunuz.
Bu aynı zamanda kitabın en güçlü tarafı.
Fromkin; etki ve sonuçları günümüzde süren bu müthiş tarih dilimini, “tarihin aktörlerini” doğrudan merkeze koyarak ve konuları “kişiselleştirerek” irdeliyor ki; bu, hem anlatılanları heyecan verici kılıyor, hem “emperyal serüven” ardındaki “zihin yapısına” benzersiz bir ayna tutuyor.
Nedir o zihin yapısı?
1. Stratejik düşünmek.
2. “Aktörleri” oyunda tutmak ve onları perde arkasından yönetmek.
3. Ahde vefa tanımamak. Taahhüt verirken, verilen taahhütleri yerine getirmek zorunda kalınmayacağı biçimde vermek. Bu yolda her muğlaklığa başvurmak. (Hoş geldiniz -sözgelimi!- AB Türkiye macerası!)
4. Yerli halkların çıkarlarını, emperyal çıkarlarla “örtüşür gibi” göstermek.
“Gibi yapmak”tan çekinmemek…
5. Büyük davaların ideallerini “maske” edinmek.
Bu kısa listeyle yetinelim.
“Büyük davaların idealleri” derken, neyi kastediyor Fromkin?
“Barışa Son Veren Barış”ın zaman dilimindeki on yıllık dönemin (1912-1922) “emperyal gücü” -Britanya!- “büyük dava” olarak “bağımsızlık” ve “Arap bağımsızlığı” “davalarını” kalkan olarak kullanıyor.
‘Arap Baharı’nın kullanımı gibi
Günümüzde tıpkı “demokrasi” ve “Arap Baharı” davalarının kullanılması gibi…
Ortada illa yüceltilecek ve her vesileyle devreye sokulacak bir ülkü/erek, “ideal maskesi” olacak!
Halkların “emperyal güçle” gönüllü işbirliğini temin/teşvik adına bu elzem sayılıyor. Ve yem diye o dönemde oltaya “bağımsızlık/Arap bağımsızlığı” davası bağlanıyor.
“Emperyal güç”, Arapların kendi kendilerini yönetebileceğine inanmıyor. Ama Arabı, Osmanlı’ya karşı kullanabilmek ve daha sonra kendi hegemonyası altına alabilmek için, bu “ajandadan” yararlanıyor.
Fromkin, emperyal düzenin, yöre üzerindeki “hegemonya” dayatmasıyla; “bağımsızlık davasının” araçsallaştırması arasındaki bu çarpıcı tezata, 500 sayfa boyunca döne döne dikkat çekiyor. “Dava”ları kullanmak, “hegemonya”nın önüne yerli bir “Arap görüntüsü” verebilmek adına da kullanışlı oluyor.
Yazarın dikkat çektiği diğer husus -bugün olduğu gibi tıpkı!- “İslamın kullanılması!”
“Emperyal güç”, “Doğu”da her şeyin “din” olduğu varsayımından hareket ediyor!
İngilizler haritaya bakıyorlar ve “İslamın hâkimiyetinin, bölgedeki politik manzaranın biricik unsuru olduğunu” tespit ediyorlar.
Bu yaşamsal tespit üzerinden, o gün bugün “Doğu”yu, yani bizi güdüyorlar.
Devamı cumartesiye!

Nilgün Cerrahoğlu/Cumhuriyet

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget