Kadın Sorunumuz - Bozkurt Güvenç

Kadın Sorunumuz - Bozkurt Güvenç
Kendine güvenen, işi-gücü, emeği ve kişiliğiyle övünen kadınlar için “merhamet ayrımcılığını” değil, fırsat eşitliğini savunuyorum. Yoksa Nâzım Hikmet gibi, “Kadınların yüzü acılarımızın kitabıdır; ayıplarımız ve dökülen kanlar, karabasanlar gibi çizer kadınların yüzünü” demeye devam edeceğiz.
Kadının “adı var” görüşüyle yola çıktığımız tartışmalarda, “sonsöz”e değil, “söz sonu”na geldik. İzlediğimiz ilişkilerde; sorunların tümüyle egemen erkeklerden kaynaklanmadığını; töre cinayeti, cinsel tecavüz, kadın ticareti, seks emekçiliği, çocuk evliliği, kadına şiddet ve kürtaj yasağı vb medyatik olaylarla da sınırlı olmadığını gördük. Kadınlar, kültür tarihi boyunca yöneticiler ve tektanrılı dinler tarafından sömürülmüş, kurban edilmiş, yazarlar ve filozoflarca dışlanmış, cadı olmakla suçlanmış, yargılanmıştır. Tarihi sömürü, günümüzde tüketim ekonomisi ve güzellik endüstrileriyle sürüyor. Piyasa kadını, kadın da malı pazarlıyor. Kadın soyunarak her şeyi satarken sıranın kendisine geldiğini görüyor. Öyle etkili bir pazar ki, kadını kadına karşı kullanıyor; kadını, tüketim ekonomisinin bir reklam ve pazarlama aracına dönüştürüyor.
Varlığı ve saygınlığı için güzel (zayıf, genç ve seksi) görünmesi; seks ve aşk simgesi olması gerekiyor. Modern sonrası dönemde giyim-kuşam ve kozmetik-makyaj endüstrisi, genç gösteren ürünleriyle yaşa, yaşlanmaya direnen kadını da kullanıyor. Acımasız ve sürekli rekabet, kadın kişiliğinde yorgunluk/bıkkınlık yaratıyor; varlık ve dayanışma bilincini uyuşturuyor. Erkek egemenler her yerde boy gösterirken, kadının en büyük rakibi yine kadınlar oluyor. Cinsel sömürüye karşı ortak bir kader birliği yapacaklarına, erkek egemenliğini sürdüren uluslararası yarışmalara aday oluyorlar. Kadın erkek eşitliğini savunan feminist hareketlerin bu davaya ne ölçüde hizmet ettikleri kendi aralarında bile tartışılıyor.
Endüstri devrimiyle ivme kazanan kültürel değişimlerin yarattığı bölünmeler, dünya görüşleri ve kişilikler arasında dayanışma nasıl sağlanacak? “Birlik içinde çeşitlilik veya çeşitlilik içinde birlik!” Uzakdoğu kültürlerinin binlerce yıldır uyguladığı, aydınlanma çağı öncülerinin yeniden keşfedip dünyaya miras bıraktığı bir barış/huzur ilkesidir: Fransız Devrimi, kardeşlik, eşitlik ve özgürlük sloganlarıyla yola çıktı ama toplumsal barışı ve sürekliliği –eşitlikte değil– çeşitliliğin korunmasında buldu. Çeşitlilik kavramında eşitlik yok, çeşniler ve farklar var. Sıra kadın erkek eşitliğine gelince “yaşasın farklar” diyoruz. Çözüm, cinslerin değil, yurttaşlık haklarının ve özgürlüklerin eşitliği olabilir.
Özgür olmayan varlıkların sorumluluğu da yoktur. Kölelerin efendisi özgür değildi. Kadının özgür olmadığı toplumda erkek nasıl özgür ya da mutlu olabilir ki? Kadın sorunları, güzellik simgesi süs eşyaları, takılar, divalar, “prima donna”larla, kanunla değil, eşit hakları talep edebilen eşit eğitim görmüş kadınlarla, yani “eğitimde fırsat eşitliği” ile çözülebilir. Fırsat eşitliğinin sağlandığı toplumda kadınlar, eğitimde, tıpta, hukukta, uzmanlık isteyen mesleklerde, sanatta, sporda ve yönetimde eşit olduklarını gösterdiler. Bugün belki de insanlığın giriştiği en büyük devrim gerçekleşiyor. Bu küresel süreçte çoğu ülkeden geri olmadığımız gibi, bazılarından daha ileri düzeyde bulunduğumuzu sanıyor; kadınlarımızı çarşafa sokup kafes ardına kapatmayalım diyorum. Kendine güvenen, işi-gücü, emeği ve kişiliğiyle övünen kadınlar için “merhamet ayrımcılığını” değil, fırsat eşitliğini savunuyorum. Yoksa Nâzım Hikmet gibi, “Kadınların yüzü acılarımızın kitabıdır; ayıplarımız ve dökülen kanlar, karabasanlar gibi çizer kadınların yüzünü” demeye devam edeceğiz.
Kadınlar güzel görünmek sevdasından kurtulabildikleri ölçüde varlık ve kişilikleriyle güzel olacak, insanlık ailesindeki saygın yerlerini alacaktır.

Bozkurt Güvenç/Cumhuriyet

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget