Önümüzdeki ocak ayının 24. günü araştırmacı gazeteciliğin Türkiye’deki anıt ismi Uğur Mumcu’nun katledilişinin 20. yılı dolacak. Eşi Güldal Mumcu hafta başında çıkan ‘İçimden Geçen Zaman’
adlı kitabında, patlamalardan birkaç dakika öncesinden başlayarak Uğur
Mumcu suikastı soruşturmasının 20 yıllık hikâyesini tarihe not düşüyor.
Sıradan bir anı kitabı değil yazdıkları. Yaşadıklarını farklı
bir bilinç süzgecinden geçirerek kâğıda dökmüş. Eşini kaybetmenin
üzüntüsüyle kenara çekilmek yerine, sorumluluk üstlenerek dirençli bir
takipçiye dönüşmüş. Kâh bir dedektif, kâh bir savcı olmuş adeta. Bazen
de bir araştırmacı gazeteci. Bulguları, şüpheleri, iddiaları sorgulamış bıkıp usanmadan.
***
Daha ilk andan itibaren, başsağlığına gelen başbakan, bakanlar
ve siyasetçilere cinayeti aydınlatma sorumluluklarını hatırlatmış.
Çeşitli nedenlerle kapalı kapıları, açılana dek zorlamış. Savcılar,
polis ve istihbarat kuruluşlarının başındaki yöneticilerin çalışmalarını
adım adım izlemiş. Soruşturma ve dava süreçlerindeki ihmalleri kamuoyu
ile paylaşmış. Devletin görevli makamlarına aktarmış. Tıkanan noktalarda
bazen siyaset bazen de kamuoyu desteğini alarak sürecin ilerlemesini
sağlamış.
Kitabın bazı bölümlerinin, meslek büyüğümüz Işık Kansu’nun titiz çalışmasıyla ilk kez Cumhuriyet’te yayımlanmasına verdiği izne teşekkür etmek için aradığımda yazma nedenini şöyle aktardı:
“İnsan belleği çabuk unutuyor. Belleksiz bir
toplum olmamamız için tarihe not düşmek istedim. O soruşturma ve dava
sürecine ilişkin ihmalleri, özensizlikleri, savsaklamaları ve ortada
kalan bazı iddiaları kamuoyu ile paylaşmak istedim.”
Mumcu’nun yazdıklarına tepkiler iki noktada toplandı. Bir grup “Bildiklerini ilgili makamlara neden anlatmadı?” derken bir başka değerlendirme de “Suikastın arkasında derin devlet varmış” yönünde oldu. Mumcu’nun bu eleştirilere yanıtı da şöyle:
“Biz ailesi olarak daha ne yapalım? Bu devletin savcısının ‘Bunu devlet yapmıştır’ sözünün
takibini biz sonuna kadar yaptık. Gidip tıkandığı yer belli. O sürecin
peşine düşen yok. Mahkemedeki tanığa, İslami Hareket Örgütü’ne
iftiradan dava açılıyor. Üstünde duran yok. Tetikçilerin İran
bağlantısını polis ve mahkemeler ortaya çıkardı. Siz gazeteciler de
yazdınız. İran bağlantısı, arkasında derin devlet olmadığı anlamı
taşımıyor ki. Ayrıca Yeşil’in (Mahmut Yıldırım)
eve gelişini de savcılara aktardığımı sanıyorum. Ancak anlattığım
birçok başka şeyde olduğu gibi onu da dikkate almamışlarsa ben ne
yapayım? Neredeyse bizi suikastın sorumlusu ilan edecekler.”
***
Güldal Mumcu, son 20 yılda soruşturma ve dava süreçlerinin
takibinin yanı sıra, faili meçhul cinayetlere kurban giden
aydınlarımızla ilgili toplumsal belleğimize katkı için gelenek ve
kurumlar da oluşturdu. Bunlardan her yıl 24 Ocak tarihini içine alan
hafta, Türkiye’nin dört bir yanında düzenlenen Adalet ve Demokrasi Haftası etkinlikleri. Diğeri ise Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı (um:ag).
‘İçimden Geçen Zaman’ da bir um:ag yayını. Satış gelirleriyle mesleğimize Uğur Mumcu gibi araştırmacı ve sorgulayıcı gazeteciler yetiştirilmesi amaçlanıyor.
Yorum Gönder