1989 yılında, devrimin 200. yılında Fransız aydınları düzenlenen geniş katılımlı etkinliklerde, yazılı ve görsel basında “devrimi” tartıştılar. Fakat hiçbirinin aklına devrimin önderleri olan Jean-Paul Marat, Maximilien François Marie Isidore de Robespierre, Louis de Saint-Just, Georges Jacques Danton gibi kişilikleri 200 yılın deneyimleriyle geriye dönük olarak eleştirmek gelmedi.
Roma İmparatorluğu’nun çökmesiyle birlikte İtalya’da irili ufaklı devletler ortaya çıkmıştı. Venedik Cumhuriyeti, Ceneviz Cumhuriyeti, Papalık Devleti” Papalık Devleti, Lombard Birliği, Napoli Krallığı ve Floransa Cumhuriyeti gibi bu devletler uzun yıllar kendi aralarında ve diğer ülkelerle savaşmışlardır. Ayrıca ülkenin tarihinde güney bölgesinde kurulmuş Müslüman bir Sicilya Emirliği dönemi de vardı.
İtalya’nın birleşme süreci de 1848 Devrimleri ile başlamış, kanlı savaşlar ve uzun süren savaşımlar sonunda 1886 yılında tamamlanmıştır. Yukarıda sayılan devletlerden hâlâ var olan Papalık Devleti, yıkılanların yerine kurulan Sardinya-Piemonte Krallığı, Toskana Grandüklüğü, Modena Düklüğü ve Lombardiya-Venedik Krallığı’nın birleşme sürecine Guiseppe Mazzini ve Guiseppe Garibaldi öncülük ve önderlik etmişlerdir. Bugün akıl sağlığına sahip hiçbir İtalyanın aklına bu kişilikleri de, bu süreci destekleyen Sardinya Kralı II. Vittorio Emanuele’i de “makable şamil” eleştirmek gelmemektedir.
Aynı durum Almanya’nın birliğine (1871) öncülük eden Otto von Bismarck ve Prusya Kralı II. Wilhelm için de geçerlidir.
Tarihte hiçbir ulus-devletin kurulması kolay olmamıştır. Feodalizmin monarşik devlet yapısını modern bir cumhuriyete dönüştürme savaşımı her ülkede acıları, mağduriyetleri, kıyımları; insana “keşke olmasaydı” dedirten üzücü gerçekleri beraberinde getirmiştir. Geçmiş de tarihsel kişilikler de elbette tartışılır. Ne var ki aradan çok uzun yıllar geçtikten sonra bu arada kazanılan deneyimlerden, birikimlerden ve düşünce yenilenmelerinden hareketle tarihi tartışırken, modern devletlerin kuruluş devrimlerini ve onun önderlerini yerden yere vurmanın, toplumları kendi tarihlerine ve tarihsel kişiliklerine karşı düşmanlaştırmak için elden geleni arda koymamanın bilimsel eleştiri anlayışıyla bir ilgisi yoktur.
Kurtuluş savaşımızın ve kuruluş devrimimizin önderi Mustafa Kemal Atatürk’ü ölümünün 74. yılında saygıyla anarak…
Yorum Gönder