Darbe İçin Meydan Okumak! - Orhan Birgit

12 Eylül’ün hayatta kalan iki faili, Evren ve Şahinkaya, darbenin üstünden 32 yıl geçtikten sonra Ankara Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanıyorlar.
İkisi de seçilmiş yasama meclislerini görevden alıkoymak, meşru hükümeti devirmekten, anayasayı ihlalden sanık olan bu iki emekli orgeneralden birisi maalesef ülkenin 7’nci cumhurbaşkanıdır.
Ötekisi de yine devlet havaalanlarının “VIP” bölümlerinin giriş levhalarında, adları meşru cumhurbaşkanları ile eşdeğer olarak yazılmış “Cumhuriyet Konseyi Üyesi” olarak halk tarafından seçilmiş TBMM üyelerinin önündeki imtiyazlı sırasını korumaktadır!
Kaldıkları Ankara ve İstanbul GATA hastanelerindeki yataklarından video konferans yöntemi ile ifade verirken kendilerini “kurucu irade” dokunulmazlığının sanal kalkanı arkasında görerek “Yaptığımız darbe mademki başarı ile sonuçlandı, o halde bizi kimse yargılayamaz” diye bir tür yasalara meydan okumaktadırlar!
Diyelim ki, darbeyi gerçekleştiren gücün gölgesi altında çıkarılmış olan 82 Anayasası’nın geçici maddelerine sığınarak böylesine yüksek oktavdan “Bugün de olsa yine yaparız” diye üst perdeden konuşmuşlardır.
Yine diyelim ki, 90 yaşlarının olası bir mahkûmiyet kararının infazının da erteleneceği düşünülmektedir.
Birkaç gün önce değindiğim gibi, “Darbeler başarı ile sonuçlanırsa meşru olur ve yapanlar omuzlara alınır. Olamazsa, eylemcilerin geleceği yaşadıkları sürede demir parmaklıklar ardında çürümeyi göze almalıdır” bir kanun maddesi midir?
İhtiyarlık tedavisi gördükleri hastane odalarından “Bugün o görevlerde olsak, yine darbe yapardık” diye meydan okumakta özgürlerse bu iki emekli paşa, mesela İlker Başbuğ’un ya da Bilgin Balanlı, Hurşit Tolon gibi Silivri’de Ergenekon, Balyoz adlı davalarda darbeye teşebbüs iddiası ile yargılananların suçu nedir?
Evren “Bugün de olsa yine yaparız” sözleri ile yargı önünde bir kahraman gibi tarihe geçmeyi düşünebilir. Ancak, Bayrak Harekâtı planını, dönemin 1. Ordu Komutanı Üruğ’un hazırladığını söyleyerek kendisini sıyırmak istemesi, hele harekât emrinin altında kendisinin değil merhum Orgeneral Haydar Saltık’ın imzasının bulunduğundan söz etmesi hiç de etik bir davranış değildir.
Zira darbenin planlanması için görev üstlenmiş olsalar bile Üruğ da, Saltuk da 12 Eylül’den sonra yine ordudaki görevlerini sürdürürken dönemin kara mizah tarihinde isimleri “Beş Güzeller” olarak adlandırılan cunta paşaları, her kula nasip olmayacak debdebeli bir hayatın içindeydiler.
Kendisini tarihin yargılayabileceğini söylüyor Kenan Evren.
Ülkenin gözbebeği olan Silahlı Kuvvetler’i günlük politikaya karıştıran kulvar çok somut bir şekilde 12 Eylül 1980 darbesiyle açıldı. Asker, koruma ve kollama görevinin dış düşmanlar ve iç başkaldırıların dışındaki eylemleri de kapsadığını, o harekât esnasında zannetti. Taşlar yine o darbe ile yerinden oynadı ve aradan yıllar geçmesine karşın hâlâ artçı deprem kuşkuları kimilerinin uykularını bölüyor.
***
İlgilenen okurlarıma: Pazar günü saat 13.00 ila 14.00 arasında Kitap Fuarı’ndaki Doğan Kitap Standı’nda Kalbur Saman İçinde adlı yeni kitabımı imzalayacağım.

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget