12 Eylül davası sakat! - Emin Çölaşan

Sevgili okuyucularım, 12 Eylül 1980 darbesinin yaşayan iki sanığı Ankara’da yargılanıyor. Milli Güvenlik Konseyi’nin hayatta kalan iki üyesi Genelkurmay Başkanı Kenan Evren ve Hava Kuvvetleri Komutanı Tahsin Şahinkaya. Konseyde beş üye vardı, üçü vefat etti.
95 yaşındaki Evren ve 87 yaşındaki Şahinkaya, hastanede yatıyor. İfadeler görüntülü sistemle hastaneden alınıyor.
12 Eylül öncesini gazeteci kimliğimle yaşayan biriyim.
Bugünün gençleri o dönemi doğal olarak iyi bilmez. Sadece kulaktan duyduklarıyla
yetinirlerse doğru yargıya varmaları mümkün olmaz.
Önce o günlerin tablosuna kısaca bakalım:
Türkiye’de anarşi ve terör almış başını gidiyordu. Türkiye ikiye ayrılmıştı. Sağcılar ve solcular. Başka bir deyişle devrimciler ve ülkücüler. Bir de fazla etkinliği olmayan şeriatçı mücahitler.
Caddeler, mahalleler, sokaklar, okullar, öğrenci yurtları, üniversiteler, aklınıza gelen her yer parsellenmişti. Bir grubun ele geçirdiği herhangi bir yere ötekiler asla giremezdi. Dahası var, polis bile ikiye ayrılmış, ülkücü ve devrimci polis dernekleri kurulmuştu. Ülkede siyaset tıkanmıştı. Kan gövdeyi götürüyor, her gün cinayetler işleniyor, her görüşten ve her meslekten insanlar acımasızca öldürülüyordu.
Gazeteciler, sendikacılar, hakim ve savcılar, öğrenciler, öğretmenler, üniversite hocaları, sokaktaki vatandaşlar…
Her gün her yerde bombalar patlıyordu.
Herkes silahlanmıştı, katillerin bulunması mümkün olmuyordu.
* * *
12 Eylül öncesinde Adalet Bakanlığı’ndan izin alıp Ankara cezaevine girdim. Orada iki grubun başlarıyla yaptığım görüşmeler sonucunda, içeride yatan arkadaşlarıyla söyleşi yapmama izin verdiler.
Bazıları adam öldürmekten, kahve taramaktan, yaralamaktan, silah bulundurmaktan yatıyordu. Cezaevi tümüyle onların yönetimine geçmişti. Foto muhabiri arkadaşımla koğuşlara girmeden önce cezaevi savcısının benden ricasını hiç unutamam:
“Emin Bey lütfen duvarlardaki fotoğrafların ve afişlerin resimlerini çektirmeyin, çok zor durumda kalırız.”
Devrimcilerin koğuşları Mao, Stalin, Lenin posterleriyle, ülkücülerin koğuşları ise Alpaslan Türkeş, Bozkurt ve üç hilalle doluydu.
İki tarafla ayrı ayrı konuştum, çay ve yemek ikram ettiler. Hele içlerinde sonradan idam edilen Necdet Adalı isimli sarı saçlı sempatik devrimciyi hiç unutamam.
Cezaevinde gördüklerimi o zaman çalışmakta olduğum Milliyet gazetesinde yazı dizisi yaptım, üstelik iki kesime de bir anket uyguladım. Anketten çıkan sonuç ilginçti:
Hepsi fakir fukara çocuklardı. Fakir ailelerden geliyorlardı… Ve hiçbiri, yaptıklarından pişman değildi.
* * *
Ülkedeki kargaşa sürüp gidiyordu. Çözüm yoktu. Her gün insanlar öldürülürken, hiç kimsenin can ve mal güvenliği kalmamıştı…
Üstelik siyaset ve ekonomi tıkanmıştı. Meclis aylardan beri Cumhurbaşkanı seçemiyor,
komutanlar tarafından hükümete muhtıralar veriliyor, bu arada 24 Ocak 1980 kararları
açıklanıp yeni ekonomik önlemler getiriliyordu.
Ve bir gün, 12 Eylül 1980 günü sabaha karşı, darbe haberiyle uyandık.
İnsanlar mutluydu. İnsanlar sokağa dökülmüş, darbeyi kutluyordu… Çünkü artık can güvenliğinin geri geleceğine inanıyorlardı.
12 Eylül darbesi işte bu koşullarda yapıldı ve toplum alkışladı.
Darbeye, askeri güce karşı çıkmak zaten mümkün değildi de, kitleler darbeyi içtenlikle destekliyordu.
Yeni yönetim Meclis’i feshetti, Evren Devlet Başkanı oldu, yasama yetkisi beş kişiden oluşan Milli Güvenlik Konseyi’ne devredildi.
Onlar tarafından anayasa hukukçularına hazırlatılan yeni anayasa 1982 yılında halkın
onayına sunuldu ve yüzde 92 oranında evet oylarıyla kabul edildi.
Herkesin alkışladığı darbenin öncesi ve oluşu böyledir.
Sonrasını tartışmak gerekir!
* * *
Günümüzün iktidarı “Demokratikleşme” adı altında yeni uygulamalar getirdi. Onlardan biri de, 12 Eylül döneminin hayatta kalan iki başını yargılamak. Yargılama başladı.
Hukuka sığar mı?
Hangi hukukçuya sorduysam “Hayır” yanıtı aldım.
İlki, 12 Eylül yönetiminin hazırladığı yeni anayasaya bu millet yüzde 92 ile onay vermiş ve bu husus anayasada yer almış.
İkincisi, o anayasa ile Milli Güvenlik Konseyi’ne ve özellikle de Devlet Başkanı Kenan Evren’e çok büyük yetkiler verilmişti. O anayasa ile YÖK gibi çeşitli kurumlar getirilmişti.
Bir yanda demokrasiden, demokratikleşmeden söz eden AKP iktidarı, bu yetkilerin tamamını maşallah bugün de aynen kullanıyor!
Bunların Cumhurbaşkanı olan Bay Abdullah Gül, o anayasadan kalan yetkileri kullanıp örneğin üniversite rektörlerini kendisi seçiyor, Danıştay’a üye seçimi yapıyor… Saymakla
bitmez.
İşlerine gelince demokrasi diyorlar da, o “Darbe döneminin yetkilerini” aynen devraldılar ve dibine kadar kullanmayı sürdürüyorlar!
* * *
12 Eylül darbesinden bu yana tam 32 yıl geçti. Bir dava düşünün ki, “Suç tarihinden” 32 yıl sonra başlatılıyor!
Mazeret olarak diyelim ki, bu süre içerisinde AKP iktidarda değildi.
Ama tam 10 yıldan bu yana AKP iktidarda. Jetonları yeni mi düştü? Niçin 10 yıl beklediler?
Bu sorulara elbette yanıt veremezler.
Peki amaç ne?
Amaç belli: AKP’nin yeni bir “Demokrasi” şovu yapması!
Topluma yeni bir gözdağını, aynen Balyoz ve Ergenekon davaları gibi, yargı üzerinden vermeye kalkışması!
Şimdi bulmuşlar iki kişiyi, hastane yataklarından sorgulama yapıyorlar.
Burada açık söyleyeyim, gerek Evren ve gerekse Şahinkaya sağlam durdular, sorulara yanıt vermediler.
* * *
12 Eylül sonrasında işkence olmuş mudur?
Olmuştur. O dönemde dayak gibi maddi işkence vardı, bugün AKP karşıtlarına uygulanan manevi işkence var. Gözaltında uyku uyutmamak, insanları tutuklatıp bir daha bırakmamak gibi…
Peki 12 Eylül sonrasında işkence nedeniyle yargılanması gerekenler var mıdır? Mutlaka olması gerekir.
Peki onlar nerede? Sanık sandalyesinde niçin sadece Evren ve Şahinkaya var?
Ötekiler hakkında niçin soruşturma yapılmıyor?
Bu dava bence yanlış açılmış. Bu davada sorulması gereken soru “Niçin darbe yaptınız”
olmamalıydı.
Asıl gündeme getirilmesi ve yargılanması gereken konu, 12 Eylül sonrasında yaşananlardır.
Bu da AKP’nin işine gelmez… Çünkü öyle bir davanın sanığı olacak kişiler arasında
bugünkü AKP’lilerden ve yandaşlardan da epeyce adam çıkabilir!

 http://sozcu.com.tr/12-eylul-davasi-sakat.html

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget