Belli ki yerel seçimler Ekim 2013'te yapılacak. Bu yazıda AKP ve CHP'nin yerel seçimlere yönelik politikalarını özetleyeceğim. Özellikle de Datça hakkındaki hesapları anlatacağım.
Yerel seçim çalışmaları AKP Genel Merkezi'nde geçtiğimiz yılın ortalarında başlamış, iktidar partisi önüne büyük bir hedef koymuştu.
Bu hedef, Ege ve Akdeniz kıyı şeridinde, CHP'nin kalesi olarak bilinen yerlerdeki belediyelerin ve bazı MHP'li belediyelerin kazanılmasıdır. AKP önceliği, İzmir, Aydın, Balıkesir, Manisa, Antalya, Mersin, Muğla, Edremit, Didim, Kuşadası, Marmaris, Datça, Bodrum gibi yerlere verdi. Konuştuğum AKP'li milletvekilleri ve yetkilileri, “Bu belediyeleri kazanıp, bir daha CHP'ye ya da başka partilere geçmemesi için, yıllardır yapılmayanları kısa sürede yapmayı ve “iyi ki AKP'yi seçtik” düşüncesini oluşturmayı hedefliyoruz” dedi.
Bunu nasıl yapacaksınız diye sorduğumda ise “Bakan düzeyinde de çok güçlü adaylar çıkaracağız. Görülmemiş bir kampanya yürüteceğiz. Kazandıktan sonra da, devletin tüm olanaklarını bu il ve ilçeler için kullanacağız. Ne kadar iş makinesi, kamyon, araç-gereç, uzman, mühendis, mimar varsa bu belediyelere yığacağız. CHP'li belediyelerin yıllardır yapamadığı, yarım bıraktığı projeleri birkaç ayda yapıp tamamlayacağız. Sorunları görülmedik bir hızla çözeceğiz. Halkın kafasında, 'Demek ki oluyormuş. İyi ki AKP'ye oy verdik' düşüncesini oluşturacağız. Böylelikle de bir daha buralarda seçim kazanamayacaklar” yanıtını aldım.
CHP Genel Merkezi de, yerel seçimlerle ilgili çalışmalarını birkaç ay önce başlattı. CHP'li belediye başkanları, Genel Başkan Kılıçdaroğlu ile İstanbul'da bir araya geldi. Ardından başka toplantılar oldu. CHP'li belediyelerin projeleri sergilendi. Son olarak, 27-28 Eylül'de, Ankara'daki 2 günlük kampta yerel seçim stratejisi tartışıldı.
Bu arada, belediye başkan adaylığı için de kazan kaynamaya başladı. CHP, bir süredir, Ankara-Çankaya merkezli bir araştırma şirketine, görevdeki belediye başkanlarıyla ilgili anket yaptırıyor. CHP'li belediye başkanlarının görevde olduğu yerlerde rastgele aranan vatandaşlara, “Başkan'dan memnun musunuz? Yolları yaptı mı? Çöpleri topladı mı? İyi çalıştı mı? İstediğiniz bir aday var mı? Gibi sorular yöneltiyorlar. Alınan yanıtlara göre de görevdeki belediye başkanı ile ilgili karar verilecek.
Bununla birlikte adayların kamuoyu yoklaması ve ön seçimle belirlenmesi konuları da var. Ön seçim konusunun yeterince anlaşılamaması, sanki her yerde bu yönteme başvurulacakmış düşüncesini doğurdu. Kimi yerlerde, belediye başkanlığı için il ve ilçe kongrelerinden başlayarak “Saman altından su yürütenler”, ön seçim her yerde yapılacakmış havasını yayıyorlar. Oysa bu konuya sıcak bakılmıyor. Hele rantın iştah kabarttığı öyle yerler var ki, CHP Genel Merkezi buralarda ön seçim yapmanın yaratacağı tehlikelerin farkında. .
Ön seçim demokratik bir yoldur. Ama Türkiye'de, demokrasi kültürünün yeterince gelişmediği gerçeğinden hareket edersek, ön seçimin, “Bas bas paraları Leyla'ya” anlayışıyla, üye ve delegeleri etkileyen uyanıkların işine yaradığını, kaliteli, ama parasız adayları da bitirdiğini bilirim.
Ankara-Çankaya'da bir zamanlar, takım elbiseye, kredi kartı borcunun kapatılmasına, faturalarının ödenmesine fit olup, para babalarını seçenleri çok gördük. İnsanların yapıları ve şartlar değişmediğine göre aynı filmin seyredilmesi kuvvetle muhtemeldir.
AKP Genel Merkezi, kazanılacak yerlerin listesinde, Datça'ya üst sıralarda yer vermiştir. Başbakan Erdoğan'ın, son kurultay konuşmasında, Datça'nın Cumalı köyüne selam göndermesi tesadüf değil. Datça'yı o konuşmaya sokanı öğrendiğimde ağzım açık kaldı.
CHP'nin, Datça'daki bilmem kaça bölünmüş durumu, adaylık hesabında olanlardan kimileriyle ilgili iddialar, “Falan kişi CHP adayı olursa, AKP kazanır, çünkü CHP'liler o kişiye oy vermeyecek” şeklindeki uyarılar Genel Merkeze kadar gelmiş durumda.
Görünen o ki, CHP, partilileri birleştiren bir aday çıkaramazsa, AKP seçimi kazanır. Bu durumda da CHP Datça'yı artık rüyasında bile göremez.
Kısaca Suriye ile savaş olasılığına da değinelim.
Emperyalistlerde senaryo çok. Suriyeli Muhalifler senaryo gereği, çatışmaları sınırın dibindeki Akçakale yakınında canlı tuttular. Dokuz yüz Km'lik sınırda neden Akçakale? Çünkü 200 metre sonra yerleşim var.
Muhalifler, Suriye ordusu atmış gibi top mermilerini Akçakale'ye gönderdiler. Suriye askerlerine kendilerini hedef aldırıp Akçakale'ye top mermisi düşmesini de sağladılar. Tam 16 defa top mermisi düştü, ama kimse ölmedi, 17. top mermisi öldürdü.
Emperyalistler, Türkiye'ye "Yürü be aslanım, kim tutar seni" gazını hep veriyordu.
Peki, Rusya ve İran "Buyur aslan Suriye'ye gir" diyecek mi?
Unutmadan kış geliyor, Türkiye'nin doğal gaz muslukları da Rusya ve İran'ın elinde.
Teskere almak kolay da, “Ortadoğu Fatihi” olmak zor dostum zor.
Yorum Gönder