ABD Savaş İstiyor mu? - Ali Sirmen

Akçakale’ye Suriye’den gönderilmiş bombalar düşüyor, ilçe halkı TC kaymakamlığına yürüyor.
Şaşkınlık mı?
Bombanın kendisi gibi, bombaya gösterilen tepkide de hedef şaşırma mı? Hayır.
Tepki doğru hedefe yönelmiştir.
Suriye’nin iç çekişmesinin, iç savaşa dönüşmesini sağlayan, sonra da o savaşı bir Türk Suriye çekişmesi haline dönüştüren kim?
Erdoğan-Davutoğlu “diplomasisi”. “Diplomasi” sözcüğünü basiretsizlik diye de okuyabilir ve tepkinin doğru hedefe yöneldiğini söyleyebiliriz.
Tabii ki, Ortadoğu’nun gergin ve girift yapısı içinde, Suriye’de olanın Türkiye’yi hiç etkilememesi düşünülemezdi. Ama Türkiye herhalde durumu izlemek ve kendi tedbirini almakla yetinmeli, savaşa, asilerden yana tavır koyup onları fiilen destekleyerek, balıklama dalmamalıydı.
Bu tavır Esad rejiminin desteklenmesi anlamını taşımazdı, ama kendi muhtacı himmet dede Türkiye, Suriye’deki özgürlükler meselesini kendi özgürlüklerinin ve selametinin de önüne almamalıydı.
Tabii ki, Ortadoğu’da yeni oluşumlar, gelişmeler karşısında Türkiye’nin uyanık ve hazırlıklı olması gerekirdi.
Ama bu tüm bölgeye yalnızca Sünni gözlüğüyle bakmanın basitliğine ve yanlışlığına düşülmesini gerektirmiyordu.
***
Bir yanlışa düşmemek gerek.
Bölge büyük bir değişim ve oluşumun içindedir. Tek başına Türkiye’nin iradesi, hiçbir şey olmamışçasına, her şeyin eskisi gibi devamını sağlamaya yetmez.
Yeni yepyeni, politikaların oluşturulması ve uyanık olunması şarttır.
Ama başkalarının dolduruşlarıyla yanlış ataklar yarar değil, zarar verir.
Şimdi, olayların vardığı bu noktada herkes son bomba olayı üzerine Türkiye ile Suriye’nin sıcak bir çatışmanın eşiğine gelip gelmediğini soruyor.
Dün TBMM’de görüşülen tezkere ile iktidarın bu alanda girişimlerinin önü açılmıştır.
Hiç kuşku yok, Türkiye’nin son bomba olayına tepkisiz kalması beklenemez.
Zaten kalmadı da, uçak olayından sonra değişen angajman kuralları gereği otomatik tepki kendiliğinden geldi.
Ama önemli olan olayın daha geniş çaplı bir çatışmaya dönüp dönmeyeceğidir.
Burada önemli olan soru, bu kararı verecek iradenin nerede olduğudur.
Bunun yanıtı da iki ülke çekişmesini tetikleyen iradenin odağının neresi olduğudur.
O bakımdan, yanlışa düşmemek, TBMM, tezkere, Erdoğan, Davutoğlu gibi yanlış odaklara gözü dikmemek, şu doğru soruyu sormak gerek:
- ABD, Suriye ile şu anda topyekûn bir sıcak çatışmaya girmemizi istiyor mu?
***
Başlangıçta yanıt açıktı. Frenklerin deyimiyle yeni politikası kestaneleri ateşten başkasına çektirmek olan Washington, Erdoğan’ı Suriye’deki taşeronu tayin etmişti.
Erdoğan, bu politikanın hem politik hem mali külfetini de sırtlanmıştı.
Ama zamanla durum değişti.
Seçim öncesi Obama, Suriye’de dolaylı da olsa, ABD veya müttefiklerinin dahil olacağı bir çatışmayı istemiyordu.
ABD’nin tetiklemesiyle olaya girmiş ve artan ölçüde angaje olmuş olan Erdoğan yavaş yavaş, ofsayta düşmeye başlamıştı.
ABD Genelkurmay Başkanı, son zamanlardaki açıklamalarıyla yalnız sıcak bir çatışma ihtimalini bertaraf etmekle kalmıyor, Ankara’nın tampon bölge isteğini de karşılayamayacaklarını söylüyordu.
Washington, son zamanlarda halk arasında yüzde 60 dolayında desteği olan Esad’ın ani gidişi halinde doğacak boşluğun nasıl doldurulacağı konusunda kuşkuya düşmüştü.
Esad gitmeliydi, ama sonrası hazırlanarak, bu durum da kaosa yol açabilecek, ani çöküşe neden olabilecek olan müdahaleleri arzulanmaz kılmıştı.
AKP, TBMM’de MHP’nin desteğini almış bulunuyor. Ama bu stepnenin fazla kıymeti harbiyesi yoktur. Asıl soru şudur:
- ABD, Türkiye - Suriye sıcak çatışmasını istiyor mu?
Siz ne dersiniz?

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget