Cüneyt Ülsever’le gıyabında söyleşirken içim çok rahat!
Çünkü karşımda son derece uygar, çağdaş, bilgili, önyargı inadı ve dogmaları olmayan değerli bir insan var. Onunla tartışabilirim. Yazdıklarımı beğenirse benimseyeceğinden de eminim!
Şimdi, Yurt Gazetesi’nde 17 Mayıs 2012 günü yayınlanan “Laiklikte ısrarlı olmayan demokrasi!” adlı yazısından ilham almayı sürdürelim:
Araplaşan, Müslümancılaşan AKP!
Cüneyt Ülsever: “İşte tıkanan bu yol ağzında kapıyı AKP’nin 10 yıllık gelişimi aralıyor. Pragmatizmle İslamcı siyaseti yaşayarak özümseyen AKP, 2002’den bugüne dek yaşanan pratikte dünyaya şunları gösterdi/öğretti:
1) Ortadoğu’da İslamcı bir parti serbest seçimlerde üç kere üst üste ve hatta artan oylarla iktidar olabiliyor” diyor.
Benim görüşüm: Türkiye’de İkinci Meşrutiyet’ten (1908) bu yana siyasal partiler ve seçimler var. Bu konuda Tarık Zafer Tunaya’nın üç ciltlik “Türkiye’de Siyasal Partiler” (Hürriyet Vakfı Yayınları, 1984) adlı dev yapıtını salık verebilirim. 1923-1946 tek parti dönemini, (ki o dönemde de bir tür genel seçim, iç ve dış muhalefet vardı) 1946’dan bu yana çok partili ve genel seçimli bir rejim söz konusu. 1965’ten bu yana da koalisyon hükümetleri deneyimleri var. Cumhuriyet tarihinin ilk koalisyon hükümeti (20 Kasım 1961’de İsmet İnönü başkanlığında Cumhuriyet Halk Partisi ile Adalet Partisi arasında kuruldu.) Cumhuriyet döneminde 169 siyasal parti kurulmuş, bunun 28’i TBMM’ye girmiş. Şu anda 22 faal parti var.
Ortadoğu’da seçimle gelen İslamcı partilerin seçimle iktidardan gideceğini pek sanmıyorum. İyice Araplaşan ve militan İslamcılaşan AKP için de aynı durum söz konusu. Siyasal partiler ve seçim yasalarını asla değiştirmeyecek, yüzde10 barajını asla indirmeyecek. Kadınlara kürtaj kemeri ve sezaryen zırhı takacak, küllisîni imam-hatip mezunlarıyla evlendirecek Laik okul mezunlarına nikah düşmeyecek. (Yazıya biraz da eğlenceli malumat katalım: “Nikah,” Arapçada “çiftleşme” yani “vaty” anlamına gelir.)
Sadakaya alışan halk!
Cüneyt Ülsever: “Laikliğe sahip çıkmadan muhafazakarlığı ön plana çıkarmak halkın çoğunluğunu değil rahatsız etmek, memnun ediyor. Diğer bir deyişle; muhafazakarlık uğruna laiklikten taviz vermek Türk halkının çoğunluğuna ters gelmiyor” diyor.
Benim görüşüm: Halkın çoğunluğunun laiklikten hoşnut olupolmadığı seçim sonuçlarına göre değerlendirilemez. CHP ve bütün sol parti ve kesimler laiklikten yanadır. BDP’nin çok büyük bir çoğunluğu, MHP’nin büyük bir çoğunluğu laiklikten yanadır. AKP’nin en azından yüzde 50’si laiklikten yanadır. Kiralık kalemler de dahil olmak üzere bütün liberal demokratlar laiklikten yanadır. Halk henüz laikliğin, AKP yüzünden, tehlikede olduğunun tam bilincinde değil ama o da olacak!
Aslına bakarsanız, sadakaya alışan AKP halkının da İslam umurunda değildir!
Cüneyt Ülsever: “Otoriter bir lider muhafazatkar değerlere saygılı ise demokrasiyi kıstığında halk bundan rahatsız olmuyor. Basın özgürlüğü, yargı bağımsızlığı, hukukun üstünlüğü halkın öncelik verdiği meseleler değil” diyor.
Benim görüşüm: “Otoriter lider” demokrasiyi iyiden iyiye kısmaya ve halkın mesleklerine küfr ve hakaret etmeye başladı. “Baş bakan Erdoğan’ı kendisiyle yüzleştirelim mi?” yazı dizimde de yazdığım gibi Erdoğan şu anda Allah ile ABD’yi arkasına almış durumda, ikisi de Erdroğan’a “Yürü ya kulum, tekerin dönsün!” demiş. Bu ne kadar sürecek? Küçük bir ekonomik bunalım, işçi ve memurun sendikal ve grev haklarının kısılması, “çok düşman sıfır komşu” durumunun halk tarafından iyice hissedilmeye başlanması, Kürt, Ermeni ve Kıbrıs sorunlarının çözüm ve çözülüm tarzı, bu balayını zehir-zıkkım aylarına çevirebilir. Arapların dediği gibi “Erdugan”, çok istiyor olsa da bir Ortadoğu diktatörü olamaz. Başkanlık rejimini getiremez. Çünkü İslam Türkler için sadece bir dindir. Araplarda olduğu gibi dil, din, kültür, uygarlık, tarih, hukuk ve gündelik hayat değildir. Değildi ve asla olmayacak!
Bezirgan halk diktatör üretir!
Cüney Ülsever: “Halk, sağlık/eğitim/konut gibi, ona göre ana meselelerde, kendisine yardımcı olan otoriteyi bağrına basmaya hazır. (Unutmayın, İhvan halk arasında mümtaz yerini doğrudan yerini doğrudan siyaset yapmak yerine, bu üç konuda halka sahip çıkarak edinmiştir. AKP bu konuda İhvan’ın başarılı bir kopyasıdır.)
Benim görüşüm: İtirazım yok!
Cüneyt Ülsever: “İhvan da antiemperyalist siyasette ısrarlı olmayacağını ABD’ye ispat edebilirse yeni Ortadoğu düzeni yerine cuk diye oturur! Hali ile İslami hukuku (İhvan) veya muhafazakarlığı (AKP) ön plana çıkaran demokratik bir rejimin otoriterliğe kayması eşyanın doğası gereğidir. Demek ki: belirli aralıklarla seçim yapıldığı sürece demokrasi pekala her ülkenin kendi şartlarından ilham alacaktır. ‘Hukukin üstünlüğü’ bir çırpıda ‘İslami hukukun/muhafazakar değerlerin üstünlüğü’ne terk edildiğinde ‘ülkeler demokrasiyi kendi tarihi şartları ile mecz eder’ diye bir siyasi söylem patlatırsa her şey yerli yerine oturacaktır.”
Benim görüşüm: Arapların kalp parası Türkiye’de.
Yorum Gönder