“Yeni bir 27 Mayıs daha gerekli” diye yazmış bir okur. “Yanlışlıkların düzelmesi, eşitsizliğin ortadan kalkması, adalet gerçeğinin canlandırılması, hak ve özgürlüklerin yaşatılması” diye sıralamış...
27 Mayıs 1960 bir devrim günüdür. On yıllık bir DP iktidarının gide gide bir çıkmaza saplanmasının sonucudur. “İsmet Paşa’yı bile idama götürürüz” diyebilen iktidar, bir tek günde devrilmişti. Türk halkı bir bayram sevinci yaşadı. Şimdi bunu yadsımaya kalkanlar var. Ama tarih ortada!..
Cumhuriyetin kendi gerçeğine dönüşüdür. Mustafa Kemal devrimlerini taze bir güçle yaşatmak isteğidir, özlemidir. Kısa sürdü, evet, bir iki yılda her şey tersine döndü, daha doğrusu eski kötü çizgisine...
Masamda takvimi karalamışım, 27 Mayıs’ı unutma diye yazmışım. Ama yazamadım, uğraştım, beceremedim. Oysa kitaplarımda 27 Mayıs üstüne yazdıklarım o kadar çok ki!.. Benim için bir yenileyişti, bir değişimdi, bir kişiliğini, niteliğini bulma idi.
Baktım o günkü gazetelere, 27 Mayıs’la ilgili bir tek övgü yok, ama yergi çok!..
19 Mayıs da böyle geçmişti. Ben beklemiştim neler yapacak bizim beyler diye. Yazmaya kalmadı ki iktidar yapacağını yaptı, anlamsız kılmaya çalıştı 19 Mayıs’ı... Cumhurbaşkanı da, Başbakan da Anıtkabir’e kadar yürümedi, Atatürk’ün kabrine bir çelenk bile koymadı. Bu işi huysuz bir çocuğa benzeyen bir bakanına yaptırdı. İçtensizlik denmez de ne denir...
Geçen gün de yazdım, ben on yıl önce demiştim, AKP iktidarında ulusal bayramları saygıyla, sevgiyle anmak epey güç olacak. Halkımız sokaklarda yürüyecek, Mustafa Kemal devrimine inananlar, çelenklerini getirip sunacaklar. Dediğim doğru çıktı. Ne Cumhurbaşkanı ne de Tayyip Bey ortaya çıkıp Ata’nın anısına saygı gösterdi...
Önümüzde 30 Ağustos var! Ulusal bir bayram! Türk ordusunun zaferlerinin bilmem kaçıncı yıldönümü... Geçmiş yıllarda Türkiye’de gururlu bir sevinç yaşanırdı. Askeri birlikler caddelerden geçerdi. Türk milletinin gurur duyacağı, onurlu bir gün... Bakalım bu kez ne göreceğiz. Başbakan da, Cumhurbaşkanı da 30 Ağustos’u nasıl karşılayacaklar. Bir iki içtenlikten yoksun sözle mi?
Yaşlandıkça üzüntüm kat kat artıyor. Neydik, ne olduk, ne olacağız? Bir Cumhuriyet çocuğu, Kemalist devrimlere inanmış bir genç, şimdi de o şanlı şerefli günleri anan bir yaşlı yazar olarak, keşke daha önce çekip gitseydim de, bugünleri görmeseydim diyorum boyuna... Evet, ben 27 Mayıs’tayım!
Yorum Gönder