Yaşamak Var Ya Yaşamak!.. - Hikmet Çetinkaya

İncecik mavi bir alev sarıyordu gözkapaklarını...Andreade,gülün ölüm yüzyılında doğduğunu anlatıyordu.
Ölümü düşündü...Yitip gitmeyi karanlık bir gecede...Soğuk lacivert suların derinliğine inmeyi...
Yaşamı boyunca dürüst olmanın bedelini çok ağır ödemişti.
Yüreğini soyduğu anılar,güneşleri sakladığı yıllar...
Derin duygularla örülmüş bir hayatta ölülerle baş başa kalmak güzel olmalıydı.
Suyun gözünü göstermek istedi bir an,sonra vazgeçti.
Dağlardan,bulutlardan annmış bir bakışta,bu çökmüş göğüs kafesinde,sayfaları arasında bırakılmış çiçekte kendi kendine seslendi:
“Yaşam nedir?”
Bu soruya yanıt veremedi bir süre...
O sırada rüzgâr atları mahmuzluyordu.
***
Öğle saatlerinde Şişli'de bir kafede otururken tüm çiçeklerin ölüm yüzyılını,ölümleri,intiharları düşündüm...
Attila Jozsef'i,onun tren rayları üzerinde 32 yaşında ölüme gidişini.
Ve Jozsefin Flora'ya seslenişini:
“Bir köye nasıl okul,elektrik
Su,taştan evler gerekliyse
çocuk nasıl gereksinirse oyuncaklara
Isıtan bir sevgiye;
İşçi için bilincin
Gözüpekliğin anlamı neyse
Yoksul için onurun;
Ve bulanık çocuklarına bu toplumun
Bir hayat çizgisi nasıl gerekliyse
Ve nasıl gerekliyse hepimize
Akıl,uyanıklık,yol gösteren bir ışık
Flora!Yüreğimde senin yüreğin işte böyle”
Flora,anlayamadı bunu,bu sevgiyi,tutkuyu ve aşkı...
Zordur bir şairi ve yazarı anlamak!
***
Gülüm ölüm yüzyılında değil,maviş menekşelerin,tüm mor çiçeklerin doğum yılında ölmek mi iyidir bilemiyorum.haberguncel.blogspot
Genç ölümleri düşünüyorum,yitirdiğim arkadaşlarımı.Mahir'i,Saffeti,Taylan'ı,Bir pazar sabahı içinizi acıtmak değil amacım,hayatın sayfalarında bir şeyler aramak.
Ahmed Arifin dizelerinden Hasan Hüseyin'in Kızılırmak'ına doğru uzanmak...
Edip Cansever ve Cemal Süreya,Erdal Öz,Demirbaş Ceyhun ve Arap Erol'la,Özkök,çilingir sofrası kurmak...
Ah ölümler yok mu?
Tüm dostlarımı yitirdim...
Denizlerin dibinde onlarla buluşmak,gülün ölüm yüzyılında doğmak ne demek.
Güneşi birlikte öpmek varken.varken güzel havalarda ayışığı altında yıldızlarla konuşmak...
Hayatın sayfalarında ölümü düşünmeden!
Bir düş görmek,insanca yaşamak,dostluk,arkadaşlık,aşk,tutku kavramlarını tümleştirmek.
Paul Eluard'ın çok bilindik dizelerinden kendi payımıza ders çıkarıp yaşama sımsıkı sarılmak.
“Bir insan öldü başka silah bilmeden
Hayata açılmış kollarından gayrı
Bir insan öldü başka yol bilmeden
Mavzerlerin kıpraştığı yollarda gayrı
Bir insan öldü vazgeçmez hâlâ döğüşten
Ölüme karşı.karanlığa karşı”
***
Şişli'den gazeteye gelirken kendi kendime sordum:
“Acı nasıl anlatılır?”
Arjantinli edebiyatçının şiirlerini de severim,düz yazılarını da tüm yapıtlarını da...
Yıllar önce yaşamöyküsünü anlatan “Senyor Borges” u(Can Yayınları)okumuştum.
Kitabı okurken Arjantin'in askeri faşist cunta dönemlerini,ölümleri,katliamları,acıları,hüzünleri düşündüm.
Gülün ölüm yüzyılında
doğmak bana göre değil...
Tüm çiçeklerin doğum
yıldönümünde ölmek daha güzel olmalı...
İlkyazı bekliyorum Jozsef gibi...
Göğün uzantısını,uyku dolu bir zamanın tutsaklığını,mavi göğün kırmızılaştığı bir günbatımını o yüzden çok seviyorum.
Ve şairin dediği gibi:
“Yaşam'a önümdeki yeri sağlayan
O bakışı kaldırıyorum
Eylem sadeleşiyor...
Çünkü ölüme
Bir çığlıkta”.

Hikmet Çetinkaya/Cumhuriyet

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget