Hürmüz Boğazı, Neden 'Hürmüz' Denildi, Tarihte 'Hürmüz' - Cevat Kulaksız

Neden “Hürmüz Boğazı” Denilmiştir.

İran’ın nükleer enerji elde etmedeki çabası, Batı ülkelerinin bunu önlemekteki tepkisi, bu konudaki İran’ın Batı ile zaman zaman zıtlaşması gibi olaylar bölgedeki tansiyonun artmasına neden olurken, petrol geçiş güzergâhındaki Hürmüz Boğazı’nda da suların ısınmasına neden olacak gibi görülüyor.
ABD ve sonra AB nin ambargo koyması İran’ı kızdırdığı için, İran, “Batılılar saldırırsa Hürmüz Boğazı’nı kapatırız” demeye başladı. Bakalım gelecek ne gösterecek.
Batı’nın petrol ambargosu tehditlerine İran’ın tepkisi, “Hürmüz’den tek damla petrol geçişine izin vermeyiz” oldu. Tahran yönetiminin bu çıkışına jet tepki Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’dan geldi, Tahran’ın son uyarısına yanıt veren Riyad: “Oluşacak kaybı başta biz olmak üzere, Körfez ülkeleri telafi eder; Hürmüz kapanırsa petrol kaybını Körfez ülkeleri karşılamaya hazır”
şeklindeki yanıta, İran’lı yetkili, Batı’yı bir kez daha uyardı; İran Cumhurbaşkanı Yardımcısı Muhammet Rıza Rahimi, “Batılı ülkelerin İran’a petrol ambargosu uygulaması halinde, Hürmüz Boğazı’ndan tek bir damla petrolün geçişine dahi izin vermeyeceklerini” söyledi.
İran’a karşı Batıların ekonomik, ticari ambargoların artacağı Temmuz 2012 den sonra Hürmüz Boğazı sularının daha çok ısınacağı ufukta görünmekte. Çünkü başta ABD olmak üzere Batılılar, İran’ın nükleer denemelerine son vermesi, ülkesinin nükleer denetime açması konusunda İran’a Temmuz 2012 ya kadar süre vermişti.

Hürmüz Boğazı:

Umman Körfezi ile Basra Körfezi'nin arasında uluslararası bir gemi geçiş boğazıdır. Günde 17-20 milyon varile yakın ham petrol, dev gemilerle bu dar boğazdan geçiyor, dünyanın birçok ülkesine dağıtılıyor. Genişliği 38.90 kilometre olup Ortadoğu petrollerinin %40'ını (ABD, Batı Avrupa ve Çin'e gönderilen petrolün yaklaşık yarısı) bu boğazdan transit geçen gemiler taşır. Bu özelliği sebebiyle son yıllarda ABD'nin ve Birleşik Krallık'ın, kendilerine karşı küresel bir tehdit olarak gördüğü Çin'e karşı enerji kartını oynamak istemeleri sebebiyle, İran'a askeri harekât söz konusudur. Petrolun can damarı olan bu bölgede sular ısınıp karşılıklı tehditler yapılırken, İran ve ABD karşılıklı askeri manevralara başladılar.
Hürmüz Boğazı’nda çıkacak bir çatışma sadece bölgesel kalmayacak, petrol trafiğini durduracak İran’a karşı ABD, Batılılar ve de İsrail İran’a saldıracak, Nato Füze Savunma Sistemi çerçevesinde Malatya-Kurecik’e kurulan radar sistemi de İran’ın hedefinde olacaktır.
(İran’ın, Malatya’ya kurulan “NATO radarını vururuz” tehdidi devam ederken, Türkiye’deki bazı kaynaklar da, “bu radar Türkiye’yi değil, İsrail’i koruyacaktır” görüşleri ileri sürmekteler.
Öte yandan NATO Genel Sekreteri Rasmussen de, sorulan bir soru üzerine “füze savunma siteminin kendi topraklarında bulunmasını Türkiye'nin talep ettiğini” dile getirdi.
Daha önceki yıllarda Polonya ve Çek Cumhuriyeti’ne kurulması düşünülen füze savunma sistemi buradaki sivil toplum örgütlerinin tepkileri, yoğun protestoları yüzünden vazgeçilmiş, Türkiye’ye kurumuştu. AKP iktidarı Türkiye’deki sivil toplum örgütlerini baskı ile sustururken, böylece Avrupa’nın sivil toplum örgütleri ülkelerinin güvenliği için hükümetlerine baskı yaparak olumlu politika oluşturabiliyorlar. Aradaki demokrasi ve yönetim farkı burada.)
Olayları zamanın akışına bırakıp insanı ürperten olası senaryoyu geçerek biz asıl Hürmüz”ün tarihsel tarafını irdeleyelim.

Neden “Hürmüz” Boğazı

Hürmüz, o yörede tarihte hüküm süren Sasani Devleti’nin tanınmış hükümdarı Nûşirevan’in büyük oğludur. Hükümdar Nûşirevan ölünce, işte günümüzdeki Hürmüz Boğazına, Nuşirevan’ın yerine hükümdar olan ve ahlakı pek de düzgün olmayan “Hürmüz”’un adı verilmiştir.
(Sasani Devleti 224 ile 651 yıları arasında hüküm sürmüş İslam öncesi Zerduşt dinli bir Fars Devletidir).
Hürmüz’ün Osmanlı Tarihinde Acı Bir Anısı Vardır.
Yöre ülkelerinde kız ve erkek çocuklarına, günümüzde bile Anadolu’da kız çocuklarına bu adı verilen Hürmüz’ün bizim tarihimizde adı hazin bir olayla geçer. Gazetenin biri Hürmüz Boğazı sorununu irdelerken “Dokuz Kocalı Hürmüz” diye başlık atmış.[i] Sahi bizde filmi de olan “Yedi Kocalı Hürmüz” vardı…
Çizdiği haritalarına bu gün bile dünyanın hayran kaldığı Piri Reis, Portekiz gemilerinden aldığı ganimet’ten Osmanlı’nın Hürmüz Valisi Kubat’a istediği haracı, rüşveti vermediği için, İstanbul’a haksız ihbar ve şikâyette bulunan Vali Kubat’ın iftirası ile 80 yaşın üstündeki tanınmış Türk Denizcimiz Piri reis, Kanuni Sultan Süleyman tarafından Mısır’da idam ettirilmişti. Hürmüz’ün bize böylece üzüntü veren bir de anısı vardır. Bunu başka yazımızda irdeleyeceğiz.

Hürmüz’e Hükümdar Baba Öğütleri

Nuşirevan, 530 yılında bugünkü İran topraklarında yaşayan Sasaniler’in hükümdarı olarak 48 yıl saltanat sürdü. Saltanat süresince adaletiyle bütün bölgede büyük ün kazandı, ülkesini ve halkını ileriye götürmüş, iyi ve adil bir hükümdar olarak anıldı, iyilik üstüne hikâyeleri dilden dile dolaştı.
Nihayet ölüm döşeğinde yatan Nuşirevan, kendisinden sonra tahta geçecek olan büyük oğlu Hürmüz’e, günümüzün yöneticilerine bile esin verecek şu nasihatlerde bulundu:
“Oğlum; kendi rahatınla meşgul olma, önce yoksulların gönüllerini gözet. Hükümdar kendi rahatını düşünmekle kalırsa, onun ülkesinde kimse rahat edemez. Çoban uyursa sürüye kurt dalar. Akıllı bir insan asla bunu istemez.
Kim muhtaçsa, kim yoksulsa onu koru... Padişahın tacı, halkın sayesinde başında durur.
Halk kök gibidir, padişah ise ağaç... Nasıl ağaç kökünden kuvvet alırsa, padişah da halkından kuvvet alır. Oğlum; sakın halkın kalbini yaralama, yoksa kendi kökünü kazımış olursun. Doğru bir yol mu arıyorsun?
İşte bilginlerin yolu: Bu yolun bir yanında ümit vardır, diğer yanında ise korku... İnsan, iyiliğin ümidi ve kötülüğün korkusuyla aklın yolunu bulur. Bir padişahta bunların ikisi varsa, onun ülkesi sığınılacak, yaşanacak ülke olur.
O hükümdar, Tanrı’nın lütfünü ümit ederek kendisine ümit bağlayanlara lütufta bulunur; saltanatına bir zarar geleceğinden korkarak da, zarar veren kimseyi hoş görmez.
Eğer hükümdar bu tabiatta değilse o ülkede kimse rahat yüzü göremez. Eğer insanın ayağı o ülkeye bağlıysa, kaderine boyun eğer. Ama tek bir attan başka şeyi yoksa da, o atına atlar gider.
Halkının hükümdarından sıkıldığı bir ülkede ferahlık arama. Kibirli yiğitlerden değil, Tanrı korkusu olmayanlardan kork. Halkının kalbini harap eden padişah, ülkesinin bayındır halini ancak rüyasında görür. Haraplık ve kötü şöhretin kaynağı zulümdür. Bu sözün gerçekliğini bütün akıllılar bilir.
Halkı zulüm içinde bezdirmek en kötü şeydir. Çünkü halk saltanatın sığınağı ve dayanağıdır. Köylünün gönlüne kendin için riayet etmelisin. Gönlü hoş edilen bir işçi daha çok iş yapar. Nihayet: Kendisinden iyilik gördüğün kimseye fenalık etmek, insanlık değildir...” [ii]
Bu hayırlı öğüdü oğlu Hürmüz’e öğütleyen Hükümdar Nuşirevan her canlı gibi bu dünyadan göçer.
Acaba Oğul Hükümdar Hürmüz bu öğüdü tutmuş mudur ki? Tarih kitapları Hürmüz’ün babasının öğütlerini tutamadığını, ancak çok fazla sürmeyen hükümdarlığında ülkesini iyi yönetemediğini, herkesle kötü olduğunu, halkı da âlimleri de kendisine küstürdüğünü, sonunda bir komutanının isyan ederek onu boğmak suretiyle halledivermiş.

HÜRMÜZ

Emekli Müftü Nail Papatya’nın kitabından Hürmüz’ün zalimliğini şöylece öğreniyoruz.
Hürmüz bir İran Hükümdarıdır. Mezdek olayını kaldıran Adil Nûşirevan’in oğludur. Hz. Muhammed’din hicret yıllarında yaşamıştır. Anası Türk Hakanının kızı olduğu için kendisine “Türkzade” denirdi. Fakat basit ve zalim bir insandı. Adî ruhlu olduğu için, kendisi gibi basit ve ahlaksız takımı ile görüşür, ciddi ve halkın sevgisini kazanacak çapta saygılı insanlardan nefret ederdi. Adeta, henüz yarası yeni deşilen Mezdekizm’in ruh çöküntüsünün izini taşıyordu. Bu ruhun tezahürü olan itimatsızlık, kin, nefret, kan dökücülük ve zulüm bunun hasletleri idi.
Mezdek İsyanı; Mezdek İsyanı, 6. yüzyılda İran’da Sasani iktidarına karşı büyük bir başkaldırıdır ve Mezdekçilik Ortadoğu tarihindeki diğer halk hareketlerinin esin kaynağı olmuştur. Yaşam biçimi ile günümüzdeki sosyalizmi ilk uygulayanlar Mezdekler denilebilir. Zerdüşt kökenli bir rahip olan Mezdek yığınlara şu çağrıları yapar: “Zenginlerin ellerinde bulundurduğu fazla olan malların alınarak, ihtiyacı olan yoksullara geri verilmesi gerekir.” Zerdüştlükten ilham alan Mezdek, Mani inancındaki ikili telâkki (ışık-karanlık, iyilik-kötülük mücadelesi) üzerine, o tarihlerde yorulan ve iktisadî darlık içine düşen topluluğu ıslah etmek iddiası ile sosyal huzursuzluk etkenlerini de ekleyerek, düşüncelerini yaymağa başladı. Buna göre, insanların saadetini bozan iki unsur, servet ve kadın, herkesin ortak malı olarak kabul edildiği takdirde yeryüzünde kötülük kalkacaktı”. O zamanlar bu ilkel komünist propaganda neticesinde servet sahipleri ve aile müessesesine karşı kışkırtılan halk, Mazdek ve müritleri tarafından ayaklandırıldı. Asîller ve din adamları öldürüldü. Kadınlar tecavüze uğradı, evler, konaklar yağmalandı ve tahrip edildi.
Varlıklı sınıfların, asillerin otoritesi bu çağrı ile tamamen altüst olur. Yoksul yığınlar varlıklı sınıfların buğday ambarlarını zorla ele geçirmiş ve haremlerini dağıtarak kadınları serbest bırakmışlardır. Mezdekler toplumsal ortaklığı öylesine algılıyorlardı ki, kadınların bile ortak mal olarak kullanılmasını istiyorlar ve uyguluyorlardı. Mezdeklerin ileri gelenleri 528-529’da tuzağa düşürülerek büyük bir katliama uğradılar.
Oğlu Perviz’i kıskanıp çekememiş, onu Azerbaycan’a sürmüştü. Her zalim gibi korku, vehim, içinde bulunduğu için evlâdına dahi güveni yoktu. Halkına karşı çok zalim idi. Hele İran halkının ileri gelenlerine hiç tahammülü ve insafı yoktu. Halkın esnaf kısmından 13600 kişiyi sebepsiz yere idam etti. 13 yıl hükümdarlığında zulüm ve rezilce hareketleri halkı bizar etmişti. Sonunda halk ve oğlu Perviz, babası İran Şahı Hürmüz’ün, önce gözlerine mil çektirip hapsetti. Sonra da bir yayın kirişi ile boğdular. Böylece bu merhametsiz, zalim Şah Hürmüz’den kurtuldular.
Basra Körfezindeki (Hint Denizi’nin zalim fırtınalarının birleştiği) Hürmüz Boğazı, bu zalim Şah “Hürmüz” adından gelmektedir. [iii]
İyi baba Nuşirevan ve kötü oğlu Hürmüz derken küçüklüğümde, bir iyi ana babanın kötü kızından bahsediliyordu da, yaşlı bir kadın o zamanları şöyle demişti: “or….uk soy sürmez oğul, heves edene” derdi. Demek ki sevilip sayılan adil Hükümdar Nûşirevan’ın oğlu Hürmüz’ün hevesi de böyleymiş. Nedense bu aklıma geliverdi.
Yazımı böylece bitirecekken, aşağıda Hürmüz’le ilgili ilginç bir yazıya rastladım. Konuya renk katmak, ilginize sunmak için alıyorum.

DOĞMADAN TAÇ GİYEN HÜKÜMDAR

Yazımızın konusu olan hükümdar bir Sasani hükümdarıdır. İran’da kurulan Sasanilerin o dönemdeki en büyük düşmanları Roma İmparatorluğu idi. Sasani hükümdarlarından Nerseh Romalılar'la yeni bir savaşa kalkıştı ve yenildi. Bunun ardından varılan anlaşmayla, Sasaniler Dicle ırmağının batısındaki bütün toprakları teslim ettiler. Bu büyük hezimetin ardından 301 yılında tahttan çekilen Nerseh bir sene sonra acı ve üzüntü içinde öldü. Nerseh'in oğlu II. Hürmüz (302-309) tahta oturdu. II. Hürmüz de bir başka zayıf lider olarak asilleri kontrol etmeyi başaramadı ve bir av sırasında 309 yılında bedeviler tarafından öldürüldü.
II. Hürmüz'ün ölümünün ardından, güneyden gelen Araplar, Sasani krallarının doğum yeri olan Fars vilayeti de dâhil olmak üzere güney şehirlerini yağmalayıp harabetmeye başladılar. Bu arada, İran asilleri II. Hürmüz'ün en büyük oğlunu öldürdüler, ikincisini kör ettiler ve daha sonra Roma topraklarına kaçan üçüncüsünü de hapsettiler. Taht, II. Hürmüz'ün eşlerinden birinden henüz doğmamış olan çocuğuna kalmıştı. II. Şapur daha annesinin karnındayken tahta geçen ilk kral olarak bilinir. Taç, annesinin karnına konmuştu. Şapur ismindeki bu çocuk böylece hükümdar olarak doğdu. Gençliğinde, imparatorluk annesi ve asiller tarafında idare edildi. Büyüdüğünde ise, gücü hemen eline alan II. Şapur, aktif ve etkili bir hükümdar olduğunu kanıtladı. [iv]

DİPNOTLAR

[i] http://www.haberturk.com/dunya/haber/708779-9-kocali-hurmuz
[ii] Okay Gönensin - ogonensin@gazetevatan.com http://haber.gazetevatan.com/0/92855/4/Haber
[iii] Tarih Boyunca Meşhur Zalimler ve Akıbetleri Nail Papatya(emekli müftü) 1969 Özdemir Basımevi Sf: 45
[iv] http://baysungur.blogcu.com/dogmadan-tac-giyen-hukumdar/4373593 Abit Yaşaroğlu .

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget