Sonunda tartışmanın, Atatürk'ün "Gençliğe Hitâbe"sine de (Sesleniş) gelip dayanmasına şaşmamak gerekir.
İşbaşındaki siyasal iktidar, Atatürk'ün bu arada laik cumhuriyetine karşı.
Tayyip Bey Kahire'de laikliği över görünen konuşmasıyla Mısırlılara şu söylemek istiyordu:
- Laik etiketten korkmayın, baksanıza pekâlâ Türkiye'nin başında ben olabiliyorum.
Her neyse, AKP'nin de, hücum kıtasından Bülent Arınç'ın da Atatürk ve eseri hakkındaki niyetlerini bilince, tartışmalara da şaşırmamak gerekir.
Ayrıca, demokrasilerde herkesin Atatürk'ü veya eserini beğenmek gibi bir zorunluluğu da yoktur. Demokrasinin kuralları içinde herkes art niyetli veya niyetsiz istediğini tartışabilir.
Gençliğe seslenişi de bu çerçeve içinde ele almalı ve ne içindeki bir iki ibareye takılmalı, ne de bazı şeyleri görmezden gelmelidir.
Sesleniş "muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur" diye biter.
***
"Damarlardaki asil kan" benzetmesinden yola çıkarak Sesleniş'i ırkçı bir metin olarak algılamak için çağrının içeriğini hiç mi hiç anlamamış olmak gerekir.
Ama öte yandan da, 12 Eylül döneminin Kenan Evren patentli bir "kansız" olarak, "damarlarındaki asil kan" deyişinin yıllarca bana da pek hoş gelmediğini söylemeliyim.
Herhalde orada, irade veya bilinç sözcüğü çok daha anlamlı olabilirdi. Geçenlerde bir sohbette sordum: - Bir zamanlar, "Gençliğe Seslenişin böylesine tartışılacağını düşünebilir
miydik?
Doğrusu ya şimdi, bunları tartışmak beni hiç mi hiç rahatsız etmiyor.
Düşüncelerimizi, değerlerimizi, yeni baştan efe alıp sorguladığımız, arada sırada zamanın mihenk taşına vurduğumuzda da ayakta kalabiliyorlarsa, hâlâ geçerlidirler, yoksa geçmişteki yerlerini alırlar kaçınılmaz olarak.
Buradan yola çıkarak, sakın ola ki, kimileriyle tartışarak, onlar bazı şeylere ikna etmemizin mümkün olduğunu sanmayalım.
Laik Cumhuriyetin korunması gereken bir kazanım olduğuna inanmayanlara, hatta tam tersine iman etmiş olanlara seslenişi kabul ettirebilmemiz olanaksızdır.haberguncel.blogspot
Zaten bu çağrıyı herkesin yürekten kabul edeceğini düşünenlerdensek eğer, o zaman Sesleniş'te dile getirilen tehlikenin niteliğini ve boyutlarını da anlamamışız demektir.
***
Bu çağrıya katılmayan hatta karşı olanların ise ondaki anlamın tümünü içselleştirmeseler bile hiç değilse birini çok iyi anlayıp kavradıklarını ve gereğini yerine getirmek üzere kollarını sıvadıklarını söylemek mümkündür.
Evet, Gençliğe Hitabe'deki söyleme,CHP'liler çok sahip çıkarlar.
Hatta eskilerin bir bölümü "Ey Türk Gençliği," diye başlayan bu hitabeyi, bir nefeste büyük bir coşkuyla sular seller gibi okuyabilirler.
Ama gel gör ki, bu kıraatin pek fazla bir kıymeti harbiyesi yoktur. Son yıllardaki gözlemlerimden vardığım sonuç o ki, CHP'liler ezbere bildikleri hitabeyi muhataplarına ulaştıramıyorlar, çünkü bir türlü gençler ile bir araya gelemiyorlar.
Yaz sonunda CHP'nin bir gençlik toplantısındaydım. Maşallah, salondaki gençlerin çoğu akranım değilse bile delikanlılık çağlarını çoktan geride bırakmışlardı.
Oysa Türkiye artık yandan çoğu otuz yaşının altında genç bir toplum, Cumhuriyetin de, laikliğin de, sosyal demokrasinin de anlam ifade edebilmesi için, onların gençlere benimsetilmesi zorunlu.
Saydığım kavramların karşıtlan bu gerçeği fevkalade iyi kavramış bulunuyor, sürekli gençlere ulaşmanın yolunu yöntemini arayıp buluyorlar.
CHP'nin temel eksikliği buradadır.
CHP'lilerin 26 Şubat tüzük kurultayına da bu açıdan eğilip bu eksikliği giderecek bir fırsat olarak bakmalarında yarar var.
Ne dersiniz, yapabilirler mi ?
Ali Sirmen/Cumhuriyet
Yorum Gönder