Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “dindar nesil yetiştirme” hedefi, AKP iktidarlarının o hep iddia ettikleri ileri demokrasi ve özgürlükler söylemi ile taban tabana zıttır. Çağdaş demokrasilerde devletin görevi belli bir ideolojik görüşe sahip nesiller yetiştirmek olamaz. Demokratik devletlerin çocuklar ve gençlere karşı birinci sorumluluğu onların kendi tercihlerini özgürce yapabilecekleri hür düşünce ortamını sağlamaktır. Gençler o özgür düşünce ortamında serbestçe karar vermelidir nasıl bir yaşam istediklerine.
Başbakan’ın ilk kez bu kadar açık ve net biçimde kamuoyu ile paylaştığı “dindar nesil yetiştirme” hedefi, üyesi olmak için çaba harcadığımız Avrupa Birliği’nin demokrasi standartlarıyla da çelişki içindedir. AKP’nin ve lideri Erdoğan’ın 2002’de iktidara gelirken dillerinden düşürmedikleri ve bugüne kadarki tüm parti ve hükümet programlarına koydukları AB standartlarıyla...
Totaliter rejim benzetmesi
Başbakan eleştirilere (özellikle de düne kadar tam destek aldığı liberal kalemlere) kızsa da, “dindar nesil” tartışması, daha önce basın ve ifade özgürlüğü konusunda da olduğu gibi yayılarak devam edecektir. Nitekim eski AİHM yargıçlarından CHP miletvekili Rıza Türmen, bugün Brüksel’de konuyu AB’nin yetkili platformlarında ilk kez gündeme getirecek. Türmen AB yetkilileri ve Avrupalı muhataplarına vereceği mesajı dünkü görüşmemizde şöyle aktardı:
“Böyle bir ideolojik nesil yetiştirme anlayışı ancak totaliter rejimlerde olur. Bu tür rejimlerin en büyük özelliği tek boyutlu ideolojiye uygun beyni yıkanmış gençler yetiştirmektir. Alevi vatandaşlarımızın talepleriyle ilgili AİHM tarafından verilen ‘Zengin’ davası kararında, çocuklara ‘objektif, çoğulcu ve eleştirel” bilginin öğretilmesi gerektiğine hükmeder. Yani amaç endoktrinasyon, beyin yıkama olmamalıdır. Öyle olursa eğitim hakkının ihlali anlamı taşır. Ayrıca laik bir devlette hükümet tüm inançlara eşit ve tarafsız olmak zorundadır. Maalesef AKP’nin tek kutuplu yönetim anlayışı Türkiye’de özgürlükler ve demokrasi anlayışını tehdit etmektedir. ‘Dindar nesil’ söylemi, AKP’nin gündeminin, ‘toplumsal mühendislik’ yapmak olduğunu yani toplumu kendi dini ve otoriter idelolojisine göre şekillendirmek olduğunu açığa çıkarmıştır. Şimdiye kadar söylenmemiş olan bu sözlerin şimdi su yüzüne çıkıyor olması ürkütücüdür.”
Bugüne kadar AKP hükümetine büyük destek veren AB sözcüleri bakalım Başbakan’ın “dindar nesil” söylemine ve Türkiye’deki demokrasi savunucularının güçlü itirazlarına nasıl yaklaşacaklar...
Binnaz Toprak: Dindar değil, vatandaş yetiştirmeliyiz
Türkiye’de “dindarlık” tartışması denince akla gelen isimlerin başında toplumbilimci Binnaz Toprak yer alır. 1999 ve 2006 yıllarında yapılan “Türkiye’de Dindarlık” araştırmalarını yöneten isimlerden biri olan Toprak, bugün CHP milletvekili olarak TBMM sıralarında. Türkiye’de dindarlığın ne kadar yaygın bir olgu olduğunu AKP kurulmadan önce bilimsel olarak ortaya koyan Toprak, Erdoğan’ın yeni söylemini şöyle değerlendiriyor:
“Bu sözleriyle ikilik yaratıyor. Bir tek dindar insanlar namuslu, dürüst ve ahlaklı. Geri kalanların ise dinle ilgileri yok, ahlaksızlığa, uyuşturucuya batmış gibi bir algı yaratılıyor. Türkiye’nin ihtiyacı dindar nesiller değil. Eğitim sistemimizin amacı ‘iyi vatandaş’ yetiştirmek olmalı. İnsanlığı yücelten, yalan söylememeyi, çalıp çırpmamayı, kadınlara karşı şiddet uygulamamayı öğrenmiş bir nesil ihtiyacımız olan. ‘Mahalle baskısı’ çalışmamızda görüldüğü gibi halk arasında zaten büyük önyargılar var. Kulağına küpe takandan saçını uzatana, Alevisinden Kürt’üne birçok insan bu önyargılar nedeniyle hakarete uğruyor, dayak yiyor. Kadınlar kısa kollu ya da dizlerinin azıcık üstünde etek giydiklerinde sokak ortasında ‘fahişe’ damgası yiyor. Bireyin özgürce yaşamasının önünde bu kadar çok engel varken böylesine ayrımcı ve ikilik yaratıcı bir söylemden hele de bir Başbakan’ın sakınması gerekir”.
‘Cumhuriyet dindarları yok etmedi’
Başbakan Erdoğan’ın konuşmalarında sürekli Cumhuriyetin kurucu felsefesini din karşıtı gösterme çabasını da eleştiren Toprak, “Cumhuriyet bu ülkede dindarları yok etmedi ki! 1999 ve 2006’da biz bunu bilimsel olarak ortaya koyduk. Halka sorunca yüzde 97 kendini Müslüman tanımlıyor. Başbakan’ın gözünde dindar gözükmeyen ailelerde, oruç tutan namaz kılan insanlar olabilir. Başları açık olan kadınlar dini vecibelerini yerine getiriyor olabilir. Cumhuriyet, kendisinin dediği gibi yaptıysa, bu kadar dindarı kim yetiştirdi? Kendi kadroları aynı eğitim sisteminden geçmedi mi? Bal gibi dindar olarak yetişmişler ama şimdi yaptıkları dini siyasete alet etmekten başka bir şey değil” dedi .
Utku Çakırözer/Cumhuriyet
Yorum Gönder