Siyasette en büyük hata, kötüyü yok edereken yerine daha kötüsünü koymaktır.
Örnekleyelim: “Çeteleri memnun edeyim” ve “Anaların gözyaşı dursun! Anlar ağlamasın” diyerek yola çıkmak, Habur rezaletini insanlara yaşatmak, eşkıyanın ayağına yargıçları, mahkemeleri taşımak gibi. Hırsızları, yoldan çıkmışları cezalandırmak varken, askeri darbeleri önlemek adına tarihi TSK’nın 250′den fazla generalini hapse tıkarak meydanı boşaltıp devleti o ahlak yoksunlarına teslim etmeyi marifet saymak gibi.
Savaş devam ederken,hapisteki suçluları asker yokluğundan silahlandırıp cepheye sürmek gibi. İsmet Paşa der ki: “İki çeteden biriyle anlaşıp onunla pazarlığa girmek, benim devlet anlayışımla kabul edeceğim iş değidir.”
Yakın tarihimizde 27 Mayıs‘tan sonra ağa-eşraf takımını Kayseri‘ye sürüp onların yerine devlet kurumu koymadan ağalığı yok ettiğini sandığı gibi. Bilir misiniz ki o 55 sürgün ağanın kaldığı Kayseri bir ziyaretgaha dönüşmüştü ve ağalar dönüşlerinde daha güçlü olmuşlardı! Toprak reformunu köylülere soran bakan, acaba aldığı “O işi ağa bilir!” yanıtı karşısında neden hayal sukutuna uğramıştı?
Eflatun‘un o ünlü sözünü anımsayalım: “Devrim yapmak yetmez. Eğer sonradan gelen demokratik rekimde önüne konulan sandıklara bilinçli oy atacak kültürü elde edememişse, arkasından gelecek otokrasidir.”
Keşke Siyaset Bunu Fark Etse…
Şimdi gündemde savaş varken, Bayan Clinton‘ın Ortadoğu’yu yeniden düzenlerken çevresinde olup biten olaylara doğru tanı koyamaması ve yeni düşmanlıklar yaratması gibi. Nasıl İran’ı küçümsüyor ve ekonomik yönden çökmek üzere olan ABD ve AB!nin peşine takılmışsak, Suriye gibi bir tarihi dostluğu Araplara yeğlememiz gibi.Bir kez daha yabancıların peşine takılıp bazen gösteri ve “One minute” şov yaparken nerdeyse evdeki bulgurdan olacağımız gibi.
Bakalım O Bölgede Neler Oluyor?
Kamuoyu İsrail konusuyla meşgulken kaşla göz arasında füze kalkanı projesinin radarlarının Türkiye’ye konuşlandırılacağı açıklandı. Türkiye’nin güvenliğine,çıkarlarına verebileceğiniz zararları bile bile, Türkiye’nin hiç de taraf olmaması gereken bir çatışmada kullanılması halinde bile bu radarlar Türkiye’yi hedef haline getirebilirdi! Evvelce füzesavar füzelerinin konuşlandırılması düşünülen Polonya ve Çek Cumhuriyeti buna itiraz etmiş, Rusya da tepki göstermişti.
Bunun üzerine oralardan vazgeçilmişti. Radarlar Türkiye’de olacak, füzeler gemilerde konuşlandırılacak. Hedefin İran olduğu apaçık. Radarlar niçin İran füzelerin ulaşamayacağı bir ülkeye konuşlandırılmıyor? Bir saldırı anında bu füze kalkanının kullanılması için siyasi karar alma süresi yok. Onun için yetki bir NATO komutanlığına verilecek. Karargahta bir Türk subayının olması çok şey değiştirir mi? Sizce İran’ı karşımıza almak bir hata sayılmaz mı?
Tam da aynı günlerde BM raporu The Newyork Times’a sızdırıldı ve üstelik daha BM Genel Sekreteri Ban-ki Moon‘a ulaşmadan açıklanan rapor Türkiye’yi tatmin etmedi. Diplomasinin kurduOnur Öymen‘i aradım ve düşüncesini sordum. İşte söyledikleri:
“BM Palmer Raporu’na ilişkin İsrail’in nispeten memnun olduğunu, Türkiye’nin ise alınan tedbirlerle İsrail’e bir ceza verme eğilimi olduğunu belirterek söze başlayalım. Eğer İsrail geri adım atarsa, özür dilemeyi kabul ederse tedbirlerin etkili olduğunu anlayacağız, eğer olmazsa elimizdeki barutu boşuna harcamış olacağız. Türk-İsrail ilişkileri düzelemeyecek hale gelecektir.”
İşte bu dış politika manevrasında da “Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak”denilmez mi?
İsrail’i iyi bilirim. ABD’ye bağımlıdır ve BOP’un ona sağlayacaklarının elbette farkındadır.Ancak İsrail bu resti ABD’ye sormadan görebilir mi? Ya da acaba ABD Dışişleri Bakanı Clinton sandığı kadar güçlü müdür, hatta Başkan Obama da? ABD’de Pentegon ve CIA ne derse o oluyor. Bu arada şu CIA kuralını da akıldan çıkarmayalım: “Hiçbir şey göründüğü gibi değildir…”
Ne diyorduk?
Dış politkada kötünün yerine iyisini değil, daha kötüsünü koymak en büyük hatadır. Elbette bu hata, Dışişleri’nin değil, iktidarın bakanının fevri ve önünü görmeden acele konuşmasıdır.
Ve Demirel‘den bir teşhis: “Amerika ve halkı, hataları unutmaz ve bir de bakarsınız bir gün acısını sizden çıkarır.”
Ne dersiniz dostlar.
Yoksa giderek dünyada yalnızlaşıyor muyuz?
Kurtul Altuğ/AYDINLIK
Yorum Gönder