Doktor Selahattin Aktaş, Samsun’da bir özel hastanede çalışıyor. Geçen hafta eşiyle Bodrum’daki yazlığındaymış. Bir akşam dışarıda yemek istemişler. Tercihleri Gündoğan’daki lokantalardan biri olmuş. Yemeklerini yedikten sonra gece yarısına doğru lokantanın otoparkına parkettikleri arabalarına binmişler, tam gidecekler, gidememişler. Gerisini Selahattin Aktaş’tan dinliyoruz:
“Gidemedik, çünkü gaz vermeme rağmen baktım araba zorlanıyor. Adeta birileri arka tampondan tutmuş, hareket etmesini engelliyor. Sorun nedir diye indim, arabanın arkasına doğru gittim. Ne göreyim! Bizim arka tampona bağlanmış kalın bir ip. Ucu lokantanın mutfağına doğru gidiyor. İpi takip etmeye başladım. Tam mutfak kapısından içeri gireceğim, kıyafetinden lokantanın aşçısı olduğu anlaşılan biriyle burun buruna geldim. Adamın beni görmesiyle, “Vay benim hemşehrim”, diyerek boynuma sarılması bir oldu. Uzunca bir süre kucaklaştıktan sonra durumu açıkladı. Epey zamandır Samsun’dan uzaktaymış. Hem memleket, hem hemşehri özlemiyle yanıp tutuşuyormuş. Tesadüfen bizim arabanın plakasını görünce, ondan habersiz gitmeyelim diye bir ucu bizim tampona diğer ucu mutfaktaki boş kazanlardan birinin bacağına bağlı ip formülünü bulmuş. Bizim arabayla birlikte kazan da hareket edince koşup gelmiş.”
Sonuç.. Bu ülkede ne espri biter, ne yaratıcılık, ne abuk subukluk...
Memleketin güzelliği de burada zaten...
Heykeldonya!
Dostumuz son birkaç yıldır tatilleri Makedonya’da geçiriyor. Bu yıl da öyle yapmış. Gördüğü, yaşadığı güzellikler bir yana... “Dost acı söyler” diyerek kimi eleştirilerini aktardı:
“Başbakan Gruevski başkanlığındaki Makedon hükümeti kafayı heykelle bozmuş, diyebilirim. Her gidişimde ülkedeki heykel sayısının adeta katlandığını görüyorum. Taşköprü’nün ana meydana çıkışında Goce Delcev ve Dame Gruev adlı iki kahramanın at üstündeki heykeli doğal görüntüyü zaten bozuyordu. Şimdi meydanın ortasında dev bir Büyük İskender heykeli dikmişler ki... Bu estetik ve şehircilik cinayetini görünce irkilmemek mümkün değil. 22 metre yani 8 katlı apartman yüksekliğindeki heykel meydanın ve çevresinin bütün tarihi dokusunu ezmiş. Yunanistan’ın tepkileri yüzünden heykelin adını ‘At üstündeki savaşçı’ koymuşlar. Ama heykel her şeyiyle Büyük İskender. 80 milyon euro’luk bir ‘2014 projesi’nden söz ediliyor. Öte yanda halk işsizlikten, fakirlikten yakınıp duruyor. Dağın tepesinde geceleri ışıklandırılan kocaman bir haç vardı. Şimdi Ohri’de de tepeye böyle bir haç dikmişler. Milliyetçi Grueski Hükümeti bu heykel ve haçlarla açıkça ‘Ülke tamamen bize ait, Arnavut ve Türklerin hakkı yok’ demek istiyor. Türk ve Arnavutlar kadar kimi Makedonlar da manzarayı üzüntüyle izliyor.
Üsküp’te bir diğer nahoş manzara Vardar nehrinin etrafına dikilmekte olan dev binalar yüzünden nehrin kaybolması, geceleri ışıklandırılan güzelim Üsküp kalesinin görünmez olmasıydı... Grueski Hükümeti heykellerle binalarla ülkeye özel ve yapay bir tarih inşa etmeye çabalarken Üsküp’ün Makedon tarafını taş yığını haline getiriyor.”
OdaTV
Arkadaşımız Nedim Şener dahil 14 sanığı kapsayan Odatv davasının iddianamesi mahkemece kabul edildi. Davanın avukatlarından Serkan Günel ve Hüseyin Ersöz’ün kimi tespitleri ilginç...
OdaTV bilgisayarlarına virüs olarak yüklenen “Ulusal Medya 2010” adlı imzasız dijital belge iddianamede önemli yer kaplıyor. Ancak belgenin sahteliği konusunda avukatlarca Boğaziçi Üniversitesi’nden alınan rapor iddianamede kabul edilmiyor.
Sebebi; “imaj üzerinden inceleme” yapılmaması...
Avukatlar diyor ki:
“Ahmet Şık’ın kitap taslağının toplatılması kararının ardından elimizde bulunan imajlara polis marifetiyle el konulmuştur. Bu çerçevede inceleme ekran görüntüleri üzerinden yapılabilmiştir. Ancak savcılık makamı da nedense bu dokümanların OdaTV bilgisayarına spam yoluyla gönderildiğine ilişkin savımız karşısında hiçbir araştırmaya gitmemiştir. Mahkeme imajları tarafımıza verdiği takdirde tespitlerimizin doğruluğunu ortaya koymak mümkün olabilecektir...”
Bu belge kilit önemde...
Türkiye’nin Akdeniz’de seyrüsefer serbestliğini sağlayacağız ilanından sonra Rum ve Yunan orduları alarm durumuna geçmiş.
“Komşularla sıfır sorun” derken hemen hemen hepsiyle savaşacak hale geldik...
Haldun Ertem
Resepsiyon
Malum, CHP terör olaylarını ve şehitlerimizi gerekçe göstererek 88. kuruluş yıldönümünü “içkisiz resepsiyon”la kutladı. Gerekçeye ne dediğini eski Manisa Milletvekili Şahin Mengü’ye sorduk:
“Bir; gerekçe hiç inandırıcı değil. İki; gerekçene samimi olarak inanıyorsan o zaman resepsiyonu tümüyle iptal edersin. Üç; şehitlere bu kadar saygılıysan PKK’nın avukatını yardımcın yapmazsın, canlı kalkan eyleminde ölen PKK yandaşının evine taziyeye gitmesine izin vermezsin.
Bu resepsiyon olayı CHP’deki AKP taklitçiliğinin ve eksen kaymasının yeni bir örneğidir.”
Müzecilikte zayıfız demiş.
Kim mi? Eminönü’ndeki tarihi buluntular için çanak çömlek diyen Sayın Başbakan...
Fahrettin Fidan
Açıklama: Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, dün sütunumuzda yer alan “Prof. Halil İnalcık TÜBA’da çalışma fırsatı bulamadı” ifadesine açıklık getirdi, konuşmasında TÜBA’yı değil Türkiye’yi kastetiğini, “İnalcık gibi bilim adamlarının Türkiye’de çalışma ortamını bulamadıklarını” anlattığını bildirdi.
Melih Aşık/Milliyet
Yorum Gönder