ÜLKENİN iktidarını ve ana muhalefetini yönlendiren politikacılar “lekeli dudaklar” ve “temiz alınlar” kavgasıyla meşgulken, deniz konularına en yakın bilimcilerimizden biri “Akdeniz’de geç kalıyoruz” dedi. İstanbul Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi’nin önceki dekanı Profesör Bayram Öztürk, geçen gün Leyla Tavşanoğlu’yla konuşurken herhalde yalnız lüferlerle palamutlardan söz etmiyordu. Geç kalış, sadece o konularda değil.
Kıbrıs’ın güneyinde doğalgaz ve petrol aramalarına ilişkin “münhasır bölge” sorunu başta olmak üzere, Akdeniz ve onun uzantısı olan Ege konusunda o kadar çok geç kalmışlığımız var ki.
Yürekten söylenen marşlardan biriyle “Tarihten önce vardık, tarihten sonra da varız” diye haykıran biziz. Tarihten sonra demek, başkalarınca başlatılmış durumlar takvim yaprakları koparıla koparıla kesinleşmeye doğru hayli yol aldıktan sonra var olup üzülmek ya da olup bitmiş olayları iş işten geçtikten sonra kurcalamak için çaresiz çırpınmak mıdır? Yaşanan durumların yerleşip kalması, uluslararası hukukun zayıflıklarından biri sayılır.
Daha da somut konuşmak gerekirse, Yunan ve Rum tarafı münhasır alanları kendilerince belirleyip burnumuzun dibindeki Meis Adası’nın bize yakın ucunu esas alacak kadar acayip davranarak haritada sınır çizerken, en sert karşı çıkışı göstermek gerekmez miydi?
Bu konuya da ilişkin olarak, çevre denizlerde benzer durumlarla burun buruna gelen ve Milgem projesiyle savaş gemilerini kendi yapmaya başlayan bir Türkiye, deniz gücünün caydırıcılığını hızla arttırmak zorunda değil midir? Kuvvetin yüksek komuta kademesi yasalar gereği çeşitli nedenlerle ancak bağımsız yargıyla açığa çıkarılabilecek suçluluk ya da suçsuzluk olasılıklarıyla karşı karşıya kalmışsa, doğrudan doğruya yargıya müdahaleden özenle kaçınarak, olasılıkların çabuk kararlara dönüşmesi için usul yasalarında gerekli değişikliklerin Meclis’çe yapılması da mı mümkün değildir?
Zaten genel olarak hemen yapılması gereken reformların gecikmesi, uluslararası alanda bireyler konusunda doğurabileceğinden de üzücü sonuçlar doğurabiliyor.
Mümtaz Soysal/Cumhuriyet
Yorum Gönder