Terör örgütü Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da yurttaşların can ve mal güvenliğini tedirgin etmeye yönelik eylemlerini sürdürüyor.
Erzurum’un Hınıs ilçesi Emniyet Müdürlüğü binasına önceki gün uzun namlulu silahlarla ateş eden teröristler, aynı gün benzer bir başka eylemi de Diyarbakır’da bir maden ocağında gerçekleştirmişler. İş makinelerini, kamyon ve çadırları yakarak kaçmışlar!
Bu tür olayları sıradanmış gibi, adi zabıta vakaları gibi karşılarsak, Güneydoğu ve Doğu’da ekmek parası kazanmak için çalışan dürüst yurttaşlarımızın işlerine korku içinde devam etmelerine yol açmış olmaz mıyız?
Bu “olmaz mıyız?”la biten sorunun muhatabı, kuşkusuz Hükümettir. İki gün önce de bu köşede, sergerdelerin birbirini izleyen ve tek merkezden yönetildiği izlenimini veren olayları hakkında Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının ne düşündüğünü öğrenmek istediğimi anlatmaya çalışmıştım.
Sadece bir gazeteci olarak ben değil, milyonlarca yurttaşımızın da kafalarında aynı doğrultuda sorularla güne başladıklarını ve hatta gecelerini de kimi zaman uykusuz olarak geçirdiklerini bilmiyor muyuz?
Sayın Başbakan, bölgeye en gerçekçi yaklaşmanın “açılım” politikası ile olacağını düşündüğü dönemlerde, Kürt yurttaşlarımızın anadilleri ile özgürce konuşmaları gibi hemen herkesin gecikmiş bir ayıbın telafisi olarak değerlendireceği önlemler alınacağından söz etmişti. Dahası, etnik kökene dayanan bir siyasal parti olduğu bilinen BDP ile de sıcak ve akılcı ilişkiler kurulmasını bekleyenleri hayal kırıklığına uğratmayan adımlar da atılacaktı.
Bunların yanı sıra örgütün İmralı’da yatan lideri Öcalan ile “Devlet” olarak görüşme ve temaslar yapılmakta olduğu da söyleniyordu.
Sırası gelmiş olmalı. Gerekiyorsa o tür temaslar, görüş alışverişlerinin yapılmasını da tıpkı bir zamanlar İngiltere’nin İrlanda’da yürüttüğü stratejiye benzeterek anlayışla karşılamalıyız. Ama şu gerçeğin de altını çizerek:
Terör örgütünün başı ile görüşmeyi yapan, MİT ya da başka bir güvenlik kurumunun yetkilisi yani bir Hükümet görevlisidir. O görevlinin her konuşmadan öncelikle Başbakan’ı bilgilendirmesi, süren buluşmalar için yine Başbakan’dan direktif alması doğaldır. MİT müsteşarının Başbakan’la haftalık görüşmesinde elbette bu ayrıntılara da yer verilmektedir. O görüşmelerde Yürütme erkinin başını Devlet adı altında gizleyerek, kamuoyunu yanıltmaya çalışmanın ise anlamı yoktur.
O halde Sayın Başbakan’a bir kez daha soralım: Siyaset yandaşlarına zaman zaman barış isteğinden, kan dökülmemesinden söz ettiren terör örgütü, silahlarını teslim etmeye hazır değil midir ki, eylemlerini daha da sıklatarak devam ettiriyor? Ve siz iktidarın başı olarak ne yapmayı düşünüyorsunuz?
Yoksa, “Bu sorduklarınız benim görev ve sorumluluk alanıma girmiyor ki. Ben Suriye’de, Mısır’da, Cezayir, Libya’da olanlarla kısaca Arap Baharı ile meşgulüm. Bu nedenle de o ülkelere gidiyorum” mu diyorsunuz?
Aslan muhalefet partilerimiz, Meclis’in tatilden çıkmasını istemeyen iktidarın stratejisi karşısında afyon mu yuttunuz ki, bir imza kampanyası açmayı ya da Cumhurbaşkanı’na başvurmayı bile düşünmüyorsunuz?
Orhan Birgit/Cumhuriyet
Yorum Gönder