Çok iddialı bir başlık attığımı biliyorum ama bir de gerisini
dinleyin. Yaşamımda en çok istediğim işlerden biri, bu toplumun 12 Eylül
cuntasıyla yüzleşmesi ve onu mahkûm etmesiydi. Bu nedenle cuntalarla
birebir hesaplaşan, cunta başlarının, işkencecilerin, emir verenlerin,
emirleri yerine getirenlerin tümünün cezalandırıldığı, faili meçhul
cinayetlerin adım adım aydınlatıldığı, cuntaların getirdiği yasaların
kaldırıldığı Yunanistan, Şili, Arjantin gibi ülkelere hep gıpta ettim.
Bu ülkeler mükemmel bir dayanışma göstererek, kendi
geçmişlerini, kendi geleceklerini daha demokratik, daha insanca yapmak
için sorguladılar, en acı gerçeklere soğukkanlılıkla yaklaşıp
ülkelerinde barışı daimi kıldılar.
Şimdi diyeceksiniz ki, bizde de cunta başları yargılanıyor,
işte hayalini kurduğun şey gerçekleşti. Doğrusu bu benim için yeterli
değil, tüm 12 Eylül mağdurları için de yeterli olduğunu sanmıyorum.
Fotoğraflarda iki ihtiyar, ne 12 Eylül’deki aşağılayıcı, nefret dolu sözlerini anımsıyorlar ne de ne yaptıklarını…
Oysa biz anımsıyoruz. Açıkçası, bu ülkede yaşayan tüm
insanların bunu anımsaması gerek. Ve herkes başını önüne eğip, darbelere
katılımlarının ne olduğunu kendine sormak durumunda.
Düşünün ki, bu ülkede büyük çoğunluk darbe anayasasına oy
verdi. Ortalık yatıştı diyerek, milyonlarca insan, cuntacıları
alkışladı. Çocuğu öldürülen anaların yüreğindeki acıyı hiç düşünmedik.
Faili meçhul cinayetlere seyirci kaldık. Sözün kısası biz bu cuntayı hep
birlikte destekledik.
Desteklemeye de devam ediyoruz. Cuntanın yaptığı ve halkın büyük çoğunluğunun kabul oyu verdiği Evren anayasası hâlâ anayasamız. Bir türlü değiştirilmedi.
Hâlâ bu anayasadaki antidemokratik partiler yasası değişmedi.
Hâlâ seçim yasası değişmedi.
YÖK anlı şanlı duruyor.
Ve biz kendimizin cuntayla hesaplaştığını sanıyoruz.
Biz toplum olarak bu işi çok önceleri yapmalıydık, Evren o
korkunç nefret dolu sözleri söylediği zaman yapmalıydık. Ama biz
korkağız ve hâlâ Evren anayasasını değiştiremeyen siyasetçilere sahibiz.
Onların bu anayasayı değiştirme kabiliyetleri olmadığına göre,
cuntacılık hâlâ devam ediyor demektir, bu da bizim sayemizde.
Açıkça söyleyelim, biz hâlâ cunta dönemini yaşıyoruz, bitmeyen
bir film gibi hayatımız. Zülüm yapanlar değişti o kadar, gene her şeyde
bir gizlilik, üstü örtülen cinayetler, hesap sorulmayan askeri kazalar,
hak aradıkları için anında biber gazı yiyen mazlumlar, cunta dönemiyle
bu dönem arasında ne değişiklik var?
Ama artık biz cesur olabiliriz. Cunta anayasasıyla yönetilmek
istemediğimizi sokaklarda haykırabiliriz. Muhalefetin hedefine Gazze’den çok, kendi anayasamızın değiştirilmesini koyabiliriz.
Zamlarla anası ağlayanlar bizleriz, çocuklarımızın
iş bulma şansı hemen hemen yok! Eğitim sistemi acilen çözüm bekliyor ve
hepimizin Türkiye’si olduğunu haykırabiliriz.
Bir zamanlar ödlekçe davrandığımızı, tüm zülüm ve
olumsuzlukların bu davranışımızdan ötürü başımıza geldiğini kabul edip
birçok şeyi değiştirebiliriz. Biz çoğunluğuz. Bunu hatırlayabiliriz.
Deniliyor ki, aykırı söz söyleyeni içeri atıyorlar, işsiz bırakıyorlar. Öyle yüz iki yüz kişilik gruplar değil, İtalya’daki, İngiltere’deki, Arjantin’deki gibi milyonlar olup sokağa çıkarsak, bizi kimse içeri atamaz.
Bunu 12 Eylül’de unuttuk ama 12 Eylül’le hesaplaşırken hatırlayabiliriz. Ve hatırlamak işe koyulmanın başlangıcıdır.
Not: Unutmuşum, bir de Kenan Evren’e
yağ olsun diye resimlerini satın alanlar var ki, onlar borçlarını
ödediler, çünkü darbe, en çok solu ve sendikaları silmeye yaradı. Eh,
patronlar üç kuruş vermiş, resim almış çok mu?
Yorum Gönder