Cumhuriyet kurumu Diyanet İşleri Başkanlığı


3 Mart 1924 günü Türkiye Cumhuriyetinin belki de en önemli yasama günü­dür. O gün, Siirt Milletvekili Halil Hulki Efendi ve elli arkadaşının önerdiği “Şer’iyye ve Evkaf ile Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Vekâletlerinin Kaldırılmasına Dair” 429 sayılı yasa kabul edilmişti.
Bu yasaya dayandırılarak 8 Nisan 1924 tarihinde şer’i hukukun uygulayı­cıları olan Ser’iye Mahkemeleri kaldırıl­mıştır.
Ayrıca yine aynı gün Saruhan Millet­vekili Vasıf Çınar ve 50 arkadaşının önerdiği 430 sayılı Tevhid-i Tedrisat Kanunu (Öğretimin Birleştirilmesi Yasa­sı) kabul edilmiş ve laik milli eğitim dö­nemi başlamıştır.
Üçüncü olarak, Urfa Milletvekili Saf­fet Efendi ile 53 arkadaşının önerdiği “Halifeliğin Kaldırılmasına ve Osmanlı Hanedanının Türkiye Cumhuriyeti Sı­nırları Dışına Çıkartılması “na ilişkin 431 sayılı yasa kabul edildi.
3 Mart 1924 tarihinde TBMM’de ka­bul edilen 429, 430 ve 431 sayılı yasalar Cumhuriyet Devrimi’nin en temel yasala­rıdır. Ancak bu hayırlı günde ne yazık ki Karşı Devrim’in de temelleri atılmış, to­humları ekilmiştir. Dikkat ederseniz, AKP iktidarı 2002′den bu yana bu üç yasayı işlevsiz kılmak için elinden geleni yapmaktadır. Bu iktidarın işlerini değer­lendirmek isteyenlerin bu üç yasayı hiç unutmamaları gerekmektedir.
429 sayılı yasa
3 Mart 1924 günü çıkartılan üç yasa arasında 429 sayılısı nedense pek gün­deme gelmez, getirilmez. Yasanın ge­rekçesini okuduğumuz zaman ne anla­ma geldiğini kolayca anlarız:
“Din ve ordunun politika akımları ile ilgilenmesi birçok sakıncalar doğurur. Bu gerçek bütün uygar milletler ve hü­kümetler tarafından bir temel ilke olarak kabul edilmiştir. Bu bakımdan, yeni bir hayat varlığı sağlamakla göreli bulunan Türkiye Cumhuriyeti’nin Anayasası’nda zaten ifadesini bulmuş olan Şer’iyye ve Evkaf Vekâleti ile Erkân-ı Harbiye-i Umumumiye Vekâletinin bulunması uy­gun olmaz…”
Dikkat ederseniz bu yasa ile DİN ve ORDU bakanlıkları hükümet dışına çı­kartılmış, statüleri başbakanlığı bağlı iki başkanlık düzeyine indirilmiş ve yerleri­ne Diyanet İşleri Başkanlığı ile Genel
Kurmay Başkanlığı kurulmuştur.
Bu yazının konusu Diyanet İşleri Baş­kanlığı olduğu için, 429 sayılı yasanın onunla ile ilgili maddelerini aktaraca­ğım:
1-(…) İslam dininin inançlar ve iba­detlerle ilgili bütün hükümlerinin ve işle­rinin yürütülmesi ve dinî kurumların yö­netimi için, Cumhuriyetin başkentinde bir Diyanet İşleri Başkanlığı makamı ku­rulmuştur.
2-Şer’iyye ve Evkaf Bakanlığı kaldı­rılmıştır.
3-Diyanet İşleri Başkanı, Başbakanın teklifi üzerine Cumhurbaşkanınca ata­nır.
4-Diyanet İşleri Başkanlığı Başba­kanlığa bağlıdır. Diyanet İşleri Başkanlı­ğının bütçesi Başbakanlık bütçesine ka­tılmıştır. Diyanet İşleri Başkanlığı teşki­latı hakkında bir tüzük düzenlenecektir.
5-Türkiye Cumhuriyeti ülkesindeki bütün camilerin, mescitlerin, tekkelerin ve zaviyelerin idaresine; imam, vaiz, şeyh, müezzin ve kayyımların ve diğer görevlilerin tayinlerine ve görevden alın­malarına Diyanet İşleri Başkanlığı gö­revlidir.(Özdemir İnce: 30 Kasım 1925 tarihli 677 sayılı “Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin Şeddine ve Türbedarlıklar ile Bir Takım Unvanların Men ve İlgasına Dair Kanun”un çıkartılmasıyla 5. mad­dedeki “tekkelerin ve zaviyelerin idaresi, şeyhlerin tayin ve görevden alınması” bölümü kendiliğinden söz konusu mad­deden çıkmıştır.)
6-Müftüler de Diyanet İşleri Başkan­lığına bağlıdırlar.
7-Vakıf İşleri, milletin gerçek yararı­na uygun bir şekilde halledilmek üzere, bir Genel Müdürlük halinde şimdilik Başbakanlığa verilmiştir.
Cumhuriyetin kurumu
Diyanet İşleri Başkanlığı devrimci ve laik Cumhuriyet’in önemli bir kuruluşu­dur. Ancak araştırıldığında kaldırılan Şer’iyye ve Evkaf Vekâleti’ne benzeme­ye başladığı görülecektir.
İlgili yasa gerekçesinde, dinin politi­kaya bulaşmasının sakıncalarının açıkça belirtilmesine karşın DİB çok uzun süre­dir cumhuriyet karşıtı ve karşı devrimci siyasetin içinde ve onun hizmetindedir. Böyle olmasaydı “4+4+4″ uygulaması için camiler imam hatiplerin kayıt büro­su olarak çalıştırılır mıydı?
Ayrıca DİB kendisine bağlı camilerin birer derebeylik gibi çalışmasının önüne geçememekte ve hoparlörle ezan okun­masına dair yönetmeliği bir türlü uygulatamamaktadır.
Bütçeden aslan payı
2013 yılı bütçesinde, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 4 milyar 604 milyon lira olan payı, tamı tamına 11 bakanlığın (İçişleri, Sağlık, Sanayi, Çevre, Kültür, Dışişleri, Ekonomi, Kalkınma, Enerji, Ticaret ve Avrupa Birliği) payını geçi­yor.
Kuruluş Kanunu’nun 5. Maddesi’ne göre: “Türkiye Cumhuriyeti ülkesindeki bütün camilerin, mescitlerin yönetimi ile imam, vaiz, müezzin ve kayyımların ve diğer görevlilerin tayinlerine ve gö­revden alınmalarıyla Diyanet İşleri Baş­kanlığı görevlidir.”
2011 verilerine göre Türkiye’de 82 bin 693 cami varmış. İnternette aradım, DİB’de çalışan görevlilerin tam sayısını bulamadım. Önemli değil. Önemli olan DİB’nın 2013 yılı bütçesinin 4 milyar 604 milyon olması. Oysa İçişleri Bakanlığı’nın bütçesi 2 milyar 888 milyon; Sağlık Bakanlığı’nınki 2 milyar 480 mil­yon. Bu akıl almaz bir oran ve dengesiz­lik! Diyanet İşleri Başkanlığı ne üretiyor Allah aşkına!?
DİB’in bunca bütçesine karşın gide­rek AVM’lere benzeyen camilerin avlu­sunda para toplanıyor. Yeni ve gereksiz camilerin bir bölümünü halk ve dernek­ler yaptırıyor. Birçok camiyi özel kuru­luşlar ve bireyler onartıyor.
Bütçesinin 4 milyar 604 milyon lira olmasının, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın AKP siyasetinin buyruğunda olmasının dışında hiçbir mantıklı açıklaması ola­maz. (Yarın devam edeceğim.)

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget