Yunus Emre'yi de yargılayın - Rıza Zelyut


Bizim demokrasi 12 Eylül 2010'daki anayasa referandumu ile çok çok ileri hale getirildi ya. Şimdi sanatçıları da susturacak bir yargı sistemine kavuştuk. Bu yargı sistemi; dünya çapında bir müzisyen olan Fazıl Say'ı da yargılamaya başladı. Sebeb de Fazıl Say'ın telefonuyla attığı bir genel mesaj.
Savcılık; iddianamesinde şöyle deniliyormuş:
'Yeryüzünde yaşayanların büyük çoğunluğunun mensubu oldukları üç büyük dinin mensuplarının ortak değerleri olan Allah, cennet ve cehennem gibi kavramlara yönelik hislerini nedensiz yere incitecek ve bu kavramların anlamsız, gereksiz ve değersiz olduğu kanaatini uyandıracak şekilde dini değerleri aşağılamak kastıyla yazıldığı kanaatine varılmıştır.'

ŞATHİYYELERİ OKUYUN
İşte bu iddianame var ya, tam 1300 senedir tekrarlanıyor. Özgür düşünceyi susturmak isteyenler; derhal kutsal din değerlerinin arkasına saklanıp mahkemeler eliyle balyozu vuruyorlar. Ama yine de eleştirel düşünceyi yok edemediler.
İslam dünyasında; özellikle de Türk İslamında; 'şathiyye' denilen bir şiir türü vardır. Bu şiir, ozanın coşkunluk anında söylediği fikirlerden, duygulardan oluşur. Şathiyyelerde Sünni İslam'a ait değerler reddedilebilir. Çünkü Sünnilik; İslam dininin zahiri (şekilci) yönüne dayanır. İslam'ın küresel özünü (içini/batnını) yansıtan görüşler şathiyelere yansır. Ömer Hayyam'ın rubailerinde bunu açık biçimde görebiliriz.
Türk İslamına gelince. Bunun batıni boyutunu, Türk Aleviliği oluşturur. Bu Alevilikte; özgür söyleyişin bir yansıması olarak doğan şathiyyelerde Sünni hocaları kızdıran çok şeyler vardır. Geçmişte de bu biçimde pek çok şiir söylenmiştir. (Şathiyyelerle ilgili ayrıntılar için TÜRK ALEVİLİĞİ  isimli kitabımıza bakabilirsiniz.)
Bu tür şiir yazanlardan birisi de dünyaca ünlü ozanımız Yunus Emre'dir. 1321'de Hakka yürüyen Yunus Emre bakın cennet için ne diyor:
'Cennet cennet dedikleri
Bir köşk ile bir kaç huri
İsteyene ver sen onu
Bana seni gerek seni'
Ey savcılar! Gördüğünüz gibi cenneti aşağılayan Yunus Emre hakkında derhal soruşturma açın; onu da Fazıl Say'ın yanına katıp Silivri'ye yollayın.
Hem bu kadar da değil. 'Ne terazi var ne Sırat!' demek suretiyle Yunus Emre; Sırat Köprüsü'nü de öte dünyada sorgulanmayı da reddediyor.
Başka bir şathiyyesinde dediklerine bakın:
'Sırat kıldan incedir
Kılıçtan keskincedir
Varıb onun üstüne
Evler yapasım gelir.'
Bak sen şu zındığa. Yetmiyor; kıldan ince kılıçtan keskince Sırat Köprüsünün altındaki ateşle dalga geçiyor. 'Varıp o gölgelikte biraz yatasım gelir.' diyor. Yetmiyor cennete gidip oradaki hurileri kucaklamak istediğini de yazıyor. 'Huri ile gılmanı/Biraz koçasım gelir!' diyerek.
Val kafir vay(!)
Bu Yunus Emre; 'Yüz Kabe'den yeğrektir bir gönül ziyareti' diyerek şu Hacc'ı da önemsemediğini söylüyor. Halbuki milyonlar oraya koşup şeytanların başına taş yağdırdığı halde...
Sadece Yunus Emre mi? Onun hemen ardından Kaygusuz Abdal geliyor. Onun şathiyyeleri daha da sert. Bakın neler yazmış Antalya'nın çamları arasında:
'Kıldan köprü yaratmışsın
Gelsin kullar geçsin deyü
Hele biz şöyle duralım
Yiğit isen geç a Tanrı'
Bu şathiyyenin bir başka dörtlüğü var ki onu korkumdan yazamıyorum. Allah'ın Sünni biçimde tanımlanmasına yönelik bu dörtlüğü bilseler; herhalde onu mezarından çıkartıp yakarlardı. (Bu tür şiirleri merak edenler; bizim Halk Şiirinde Başkaldırı isimli kitabımızı incelesinler)
Selçuklu Türkleri zamanında bunları söylemişler ama Osmanlılar zamanında; şu muhteşem Süleyman'ın şeyhülislamı Ebussuud Efendi; bu şiiri okuyanların bile öldürülmesi gerektiğini karar altına aldırmıştır.
Tarih; işte bu iki zihniyetin çarpişmasından ibarettir.
Ama Yunus Emre'ler ve Fazıl Say'lar; müftüleri; şeyhülislamları; sultanları derin bir dirençle yenerek yollarına devam ediyorlar.
Var mı bugün Ömer Hayyam zamanındaki savcıları, yargıçları, vezirleri, padişahları hatırlayan?

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget