Yanlış öğrenmişiz - Hasan Pulur


Demek bize yanlış öğretmişler... Analar, babalar, öğretmenler, amcalar, yengeler, cümle büyükler...
Böyle bir yazıyı “12 Eylül 1980”den önce de yazdığımızı hatırlıyoruz. Birtakım edepsizler İstiklal Marşı okunurken saygı göstermeyince “Demek bize yanlış öğretmişler!” diye yazmış, aklımızca “Edepsizlerin ağzının payını” vermiştik.
Neyse ki yıllar önce o yazıyı yazabilmişiz, şimdi o “edepsizler”e haddini bildirmek kime düşmüş, “milliyetçi” diye saldırırlar.
* * *
O gün aklımızı İstiklal Marşı’na saygıya takmışız, “Bize yanlış öğretmişler” diye...
Bugün de aynı şeyi söylüyoruz.
Peki, yanlış öğretilen ne?
“Her şeyin başı iktisat, her şeyin başı ekonomi!”
Böyle öğretirlerdi, babalarımızdan hocalarımıza, ağabeylerimizden amcalarımıza kadar.
Hele tarih öğretmenimiz “Galip Baba”nın (Vardar) her savaş çıkışını ya da bitişini “iktisat”a bağlamasını hiç unutabilir miyiz?
Lakin, bunu iyice öğrendik ve belledik ama hayat hiç öyle değil. Sudan süte, yağdan tuza bir zam furyasıdır gidiyor.
Ve aziz vatanımız seyrediyor.
Biz dahil, zamları bir kenara koyup Alex’i ele aldık, bağrımıza bastık.
* * *
Usulen de çarşı pazar söyleşileri yapardık...
Yılların geçim derdini o zayıf ve naif omuzlarıyla yıllardan beri taşıyan bir hanım öyle anlamlı bir tepki gösterdi ki:
“Zam mı olmuş? Hiç şaşırmadım! Zam yok deseydiniz şaşardım!”
* * *
Darbeler konuşuluyor, soruşturuluyor, hem savcılık hem Meclis; tüm darbeler görüşülecek, konuşulacak, ifadeler alınıp verilecek...
Sonra sonra ne olacak?
Rahmetli Nadir Nadi olanları, olacakları yazmıştı:
“27 Mayıs devriminden sonra en hayret ettiğim şey, o güne değin düşük iktidarın her yaptığına alkış tutan, eski büyüklerin önünde yerlere kapanan bir kısım basının, birden yüz seksen derecelik bir dönüşle devrimci oluvermesiydi. Demek aralarında bir tanecik olsun dünkü idareye inanarak bağlanmış bir yazar yoktu. Hepsi maddeci ve mideci adamlardı. Fakat bunlar görünürü de mi kurtarmak lüzumunu duymuyorlardı? Biraz temkinli davranıp bir süre susamaz, susmasalar da yavaş konuşamazlar mıydı?
Hayır bunu yapamıyorlardı. Tersine dünkü efendilerine çatmakta, düşük idareyi yerin dibine batırmakta birbirleriyle yarışırcasına aşırı bir gayret harcıyorlar, böylece kendi haysiyetlerini tekmelemekten çekinmiyorlardı.”
* * *
Eee, “ne demek istiyorsun?” diyeceksiniz.
Aman yavaş, yanıbaşınızda duruyor, duyarsa ayıp olur!
Olmaz mı?
Ziya Paşa diyor ki:
“Onlar ki verir laf ile dünyaya nizamat
Bin türlü teseyyüb bulunur hanelerinde...”

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget