Umudun kayalık yolları, sabrın derin kuyusu!


Uçsuz bucaksız ovadaki kayalıklar, güneşin kız­gın ışıklarını bir ayna gibi yansı­tıyordu… Gece­konduların arka­sında, kıpkırmızı topraklarda
birer gü­müş küpe gibi duran bağ­lar ise bölgedeki canlılığın belki de tek kanıtıydı…
Yakıcı sıcakta, içinde adeta gizemli bir serinlik barındıran mağaraların çevresinde, birkaç badem ağacının yeşile hasreti bitirdiği o bağlar, antika birer mücevher kutusunu da andırı­yordu…
Küçük bağların çevresindeki mağaraların sessizliği biz çocukları öylesine içine çekerdi ki, ta­rihin eskilerine bir zaman maki­nesinden fırlamış gibi hisseder­dik. .. Hep şunu düşünürdüm o zamanlar; buralarda insanlar na­sıl yaşıyorlardı acaba?..
Keşfe çıkmış minik bir kâşifin heyecanıyla do­laşırken o mağaraları, çok eski za­manlardan orada unutulmuş bir ada­mın karşımıza çıkaca­ğı hissine de kapılır. Bilirsiniz; gizemi henüz çözülmemiş mekânlar, insanın içinde küçük ürpertiler yaratır­ken, endişeyi dağıtan tek şey heyecan ve meraktır…
Biz, yaşamın henüz ilkbaharında, bizi bozkırın ortasında ya­şamaya mahkûm eden küçük dünyamızda ancak yeni keşifler­le ayakta durmaya çalışırdık…
Oyuncak denilen nesneyi henüz tanımadığımız zamanlar­da; çamurdan traktörler, telden arabalar, bilyeden kaykaylar ve taştan gülleler yapmaya çalıştığı­mız dönemlerde, gizem avcıları gibi olmaktan da geri
durmaz­dık…
Cızlavet çocukları!..
Diyeceksiniz ki; briketten ev­ler ve çamurdan sokakların çev­relediği; gri tonunun içinde renklerin bile yolunu bulamadığı üstelik adı “Kötüler” e çıkmış bir mahallede hangi yenilik çıkacak­tı ki karşınıza?..
Çok haklısınız; babalarımızın sınır boylarında ekmek peşinde olduğu bir dünyada, annelerimiz sayılarını bile unuttuğumuz kü­çük kardeşlerimizin bıktırıcı keşmekeşiyle debelenirken, biz yoksul yaşamlarımıza can
kat­maya çalışırdık…
İşte bu umutla o sabah, gü­neşin nazlarını henüz san saçla­rından savunmadığı anlarda, kendimizi gölgenin serin kucağı­na atarak düştük yollara…
Salça sürülmüş kuru ekmek­leri, tuza bulanmış peynirleri bir naylon torbaya koymuş, umudu gizeme katık ederek virane ol­muştuk!..
O sabah. Urfa’nın terk edil­miş Kötüler Mahallesi’ndeki ga­rip evlerimizden bayağı uzaklaş­tık… Evlerin arkasında, tarihin en eski platolarını andıran bir vadiden yukarıya doğru tırma­nırken, buralardan belki de ilk kez geçen canlılar olmanın tu­haf heyecanlarını da yaşadık…
Oysa kim bilir, tarihin hangi kavimlerinden, hangi masum çocuklar bizlerden çok zaman öncelerinde koşmuştu buralar­da… Olsun, onların bastığı top­raklarda yürümek bile heyecan vericiydi…
Ayaklarımızda adavetlerle düşe kalka tırmandığımız tepele­rin bağrında, uzaktan heybetli birer anıt gibi duran mağaraların çekiciliğine kilitlendik…
Belki binlerce yıl öncesinde, insanların içlerini oyarak barınma alanlarına dönüştürdüğü ka­yalıkların arkasında, işte beni hep düşündüren o upuzun ka­nalcıkların başına geldik…
Ahtapotun kolları!..
Hep şaşırırdım o kanalcıkla­ra… Ne zaman, kim ve nasıl yap­mıştı bunları?.. O sert kayalıkla­rın üzerinde kalemle çizilmişçesine, bir pınarın yosuna bulanmış kirpikleri gibi upuzun akıp giden o incecik kanallar, hangi çaresiz­liğin umuduydu acaba?..
Çevrede bir tek ağacın olma­dığı bozkırlarda, kayaların üzerin­de şahmeran yavrulan gibi iz bı­rakan küçük kanalcıklar belli ki, yağmur sularının birikmesini sağ­lamak için açılmıştı…
Keşfin yollarında küçük adım­lar atarken kayalara oyulmuş ka­nalların çokluğu dikkatimizi çek­ti… O zarif kanallar öylesine muntazam işlenmişti ki, şaşırtıcı bir mühendislik harikasıyla karşı karşıyaydık…
Mağaralardan savrulan esinti­nin, limonu bir serinlik yarattığı atmosferde, çimlerin arasında nazlı gelinler gibi yatan çiğdemle­ri köklerinden çıkartıp açlığımızı gidermeye çalışırken yürümeye devam ettik…
Dağların yamaçlarında adeta toprağın bekçileri gibi dizilmiş ka­yalıklardan ahtapotun kollan gibi aşağıya upuzun savrulan kanallar nice kollarıyla, uykudan henüz uyanmış bir güzelin upuzun saç­larını da andırıyordu…
Adeta suyun akıntısına mola verdirmek için kayalara aralıklar­la oyulan havuzcukların hayranlık uyandıran zarafetine ise takılıp kaldık!..
Sabır ve dirençle!..
Evlerimizden uzaklarda, tarihe çentik atan izlerin peşinde ve de güneşin altında yürümeye devam ettik… Sabırla, inatla ve heyecan­la…
Kayalıklardan aşağıya doğru süzülen kanalların düz bir alanda buluştuğu her noktada, ürpertici kuyular ve sarnıçlar çıktı karşımı­za… Kimi derin kimi geniş kimi de olabildiğince buhranlı ve ka­ranlık…
Oldum olası bana yalnızca gi­zemli değil ürkütücü de gelen sarnıçların neredeyse tamamının içi boştu… Birçoğunun zemini taşlar­la doluydu… Bir bölümünün tarih kokan duvarlarında, belki de eski insanların yaşam izleri vardı!..
Acaba tarihin kaç yüzyılından bu yana suyun umudunu taşıyor­du bu kanallar?.. Kafamızda bu sorularla izleri takip ederken vadi­nin aşağılarına geldik…
Karşımıza çok eski zamanlar­dan kalmış anıtları andıran derme çatma bir yapı çıktı… Birkaç kü­çük çam ağacının çevrelediği bu yapı, iki taş sütun ve üzerine uza­tılan yerleştirilen bir başka sütun­dan oluşuyordu…
Altında ise gizemi sevdalar ka­dar derin bir kuyu!.. Eski plastik bir kova, pasından tarih akan bir köhne zincir ve tahtadan ilkel bir makara sistemi…
Hz. Eyüb’un yıllar boyu çile çektiği mağarasının önündeki şi­falı kuyuydu bu?..
Şunu anladım küçük yaşımda; insanoğlunun kayalara oyduğu umut yollarından süzülen yağmur suları, “şifa” verdiğine inanılan bir gizemli kuyuya umut da taşıyor­du…
Birileri ülkenin ya da sizin ya­şamınızı ne kadar karabasana çe­virirse çevirsin, siz umudunuzun koflarını hep canlı ve uzun tu­tun…
Unutmayın; tüm sular bir pı­narda buluşur ve geçtiği her yere can katar… Önemli olan, dağıl­mış güçleri bir umut yolunda bir araya getirmek değil mi?..
Umudunuzun tükendiği her anda, Urfa’nın Kötüler Mahalle­sinde yüzlerce yıl önce kuraklık ve çaresizliğe rağmen, kayalara su kanalcıktan açanların sabırlı ve dirençli mücadelesini sakın unut­mayın!..
Hele da umudun, geleceğin, demokrasinin ve de aydınlanma­nın yollarına taş konulan bu kaotik günlerde!..

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget