Tüm haksız tutuklamalar, yargılamalar yanında şimdiki güya darbeciler buna şükretsinler diyeceğim, ama çağdaş dünyada uyduruk belgelerle hapislerde yatırmak vicdansızlık demeden geçemeyeceğim.
Osmanlı’da darbe yapmak isteyenler, hapse atılmak bir yana, gözleri kör edilirler, sonra da başları kesilerek katledilirlerdi, hem de babaları, kardeşleri tarafından.
Tarihimizde Türk Bey’i Savcı Bey’le aynı devirde yaşayan bir Bizans veliahtının başbaşa verip, devletin başındakileri zorla devirip kendi ülkelerine hükümdar olma isteklerinin nasıl hüsranla bittiğinin trajik öyküsünü aşağıda anlatacağız.
Darbe nedi? TDK’nun Türkçe Sözlüğü’nde darbe, “Bir ülkede baskı kurarak, zor kullanarak hükûmeti istifa ettirme veya rejimi değiştirecek biçimde yönetimi devirme işi” olarak tanımlanır.
Bu yazımızla, tarihi kaynaklardan Osmanlı’da ilk devlet darbesinin Sultan 1.Murad zamanında yapıldığını örnekleyerek açıklamak istedik.
TÜRK TARİHİ’NDE BAZI DARBELER
716 yılında II. Kök-Türk hükümdarı İnel Kağan’ın (Bögü Kağan) ülkeyi yönetecek ve eski gücüne getirebilecek becerilere sahip olmaması, o yıllarda oluşan kıtlığa çare bulamaması üzerine, dönemin Sol Bilge Elig’i olan amcasının oğlu Bilge ve kardeşi Kültegin’nin darbe girişimleri başladı. İnel Kağan’ın direnmesi üzerine Kültegin’in yaptığı bir baskın ile İnel Kağan, akrabaları, beyleri ve taraftarları öldürüldü. Dağıtılan kurultaydan yalnızca Bilge’nin kayınbabası olan Tonyukuk eski görevine getirilerek aygucı (kurultay başkanı) ilan edildi. Kültegin ve Bilge kardeşlerin yaptığı bu darbe sonucunda Bilge kağan yapıldı ve ülke eski gücüne yeniden kavuştu.
İslam tarihine baktığımız zaman, dört halifeden üçünün öldürülmesinden tutun da, Kerbela olayına varıncaya değin pek çok darbe girişimlerine yer verebiliriz. Zaten insanlık tarihi darbelerle doludur.
1622 yılında Osmanlı İmparatorluğu’nun en bahtsız hükümdarlarından olan Sultan II. Osman (Genç), isyancılar ile sayısız devlet adamı katletmiş ve o sonraki zamanda İstanbul halkının hayatını zehir etmiş olan Yeniçeri ocağını kaldırma düşüncesine girmiştir. Bunun için yaptığı plan hacca gitmek ki Osmanlı İmparatorluğunun hiçbir hükümdarı hacca gitmemiştir, bahanesiyle Anadolu’ya geçerek yeni bir ordu kurmayı içermektedir. Yeni ordusuyla hem Yeniçeri’yi ortadan kaldıracak hem de merkezi otoriteyi güçlendirerek ülkeyi yeniden yükselme sürecine sokacaktır. Fakat hazırlıklarını sürdürürken bu hareketten bir şekild haberdar olan Yeniçeriler, sarayı basarak kurultayı dağıtmış ve sultanı Yedikule Zindanı’na hapsetmişlerdir. Darbecilerin başındaki Davut Paşa’nın girişimleriyle devrik sultan Yedikule’de boğdurulmuştur. Yerine Sultan I. Mustafa padişah ilan edilmiştir.
Türk siyasi tarihinde bunlara benzer 22 darbe bulunmaktadır.
Yakın tarihimizde birçok kez demokrasiyi kesintiye uğratan darbelerin bir çoğuna Osmanlı Devletinde rastlıyoruz. Osmanlı yönetimi, askeri isyanların bastırılması için ya başka bir askeri birlik kullanırdı yeniçeriler isyan ederse sipahiler kullanılır veya tam tersi gerçekleştirilirdi; iki grubun birden yaptığı isyan genellikle hedefine ulaşırdı. Ya da padişahı destekleyenler, saray kapısına dikilen Sancak-ı Şerif altında toplanır ve darbeye karşı çıkardı. Sayısız kazan kaldırmaları saymazsak, Osmanlı devri darbeler tarihi 1913 Bab-ı Ali baskını ile sona erer. Bu eylemler sonucunda 36 padişahtan 12’si darbeyle tahttan indirilmiştir.
ORTA ASYADAN BERİ DARBE VARDI
İlk Darbe
Bilindiği gibi, M.Ö. 209 tarihinde Orta Asya Hun Devleti –Bilinen en eski Türk Devleti- hükümdarı Tu’man (Teoman), dönemin gelenekleri, hakandan sonra gelecek varisi hakanın ilk karısından, yani Türk olan karısından seçmektedir. Fakat hakanın Türk olmayan eşi kendi evladını hakan yapmak için hem düşman Tunguzlarla işbirliği yapmakta hem de eşine sürekli baskı uygulamaktadır. Tu’ma’nın Tunguzlar karşısında aldığı mağlubiyetler sonucunda hakanın has eşinden olan Moutun (Mete), Tunguzlara gönderilerek barış imzalanmıştır (dönemin geleneklerinde iki devlet barışmak isterse güçlü olan devlet güçsüz devlete veliahdını gönderir. Eğer bir saldırı olursa veliaht öldürülür.). Burada Tu’man hem barışı sağlamak hem de en güçlü varisi olan Moutun’dan kurtulmak istemektedir. Fakat Moutun uzun çarpışmalar sonucu Tunguzların elinden kaçarak tekrar devletine dönmüştür. Anlaşma bahanesiyle Moutun’dan kurtulamayan hakan, oğluna on bin kişilik bir süvari birliği vermiş ve hiç olmazsa yanından uzaklaşmasını sağlamıştır. Moutun elindeki on bin kişilik birliğini demir disiplin içine sokmuş ve babası Tu’man’la yaptığı bir av gezisi esnasında, yetiştirdiği askerlerle önce hakanı öldürüp ardından kendine muhalif komutanları ortadan kaldırarak tahta geçmiştir. [i]
……………………….
OSMANLI’DAN VE BİZANS’TAN İKİ DARBECİ
Neden hem Osmanlı’dan ve Bizans’tan aynı yazıda örnek aldık? Çünkü babalarına (padişaha ve krala) karşı Türk şehzadesi ve Bizans kralının iki kafadar oğlu biribirleri ile dost oldukları sırada, birbirilerini (özellikle Bizans kralının oğlu Savcı Bey’ı kışkırtıp) ayartarak babalarına karşı darbe yapmak, babalarını devirmek isterler, Fakat ikisi de aynı akibete uğrarlar, babaları tarafından bu darbecilerin gözleri kör edilir.
Osmanlı’nın ilk yılları ile Bizans’ın son yıllarında iki imparatorluk sürekli çekişme, savaş durumunda idi. Her geçen yıl Bizans Osmanlı karşısında toptaklarını kaybederken, Bizanslılar ve Bizans İmparatorları, Osmanlı karşısında sürekli yanildikleri için, tek barış olsun diye kızlarını Osmanlı padişahlarına veriyorlardı.
Osmanlı ise, Doğuya sefere çıkınca Batıda Bizanslılar, Batıya sefere çıkınca Karamanoğulları ve İranlılar baş kaldırıyor, üstünlük sağlamak istiyorlardı.
Bizans taht kavgalarında iken karşılıklı didişmeler olmuş; Sultan 1.Murad tarafından bağışlanmak dileğinde olan Bizans Kralı Palaiologos, üçüncü oğlu Theodoros’u Osmanlı Sarayı’na gönderdi. Padişahtan oğlunun yeniçerilerin yanında askerlik sanatını öğrenmesine izin verilmesini rica etti. Sultanın yanında birkaç ay geçiren Theodoros, orada Mora Yarımadası’na geçerek, Isparta topraklarınıın tımarına sahip oldu.
Harketli bir hükümdarlık dönemi geçirdiğinden iyice yorulan Biizans imparatoru, yönetimi büyük oğlu Manuel’e bıraktı. Kardeşinin yükselmesini çok kıskanan İoannes Palaiologos’un öteki oğlu Andronikos, Sultan 1.Murad’ın oğlu Savcı Bey’le anlaştı. Bu iki hırslı genç, tahta olan büyük tutkuları yüzünden, ortak bir ayaklanma başlatarak, biri İstanbul’daki, teki de Bursa’daki hükümeti ele geçirmek istiyordu.
Bu ortak ayaklanmayı ilk anlayan Sultan 1.Murad oldu. Hemen Avrupa’ya geçen sultan, ordusu tarafından hem hükümdar, hem de baba olarak selamladı. İstanbul’un yakınlarına geldiğinde Bizansİmparatoru ile buluşarak, oğullarına karşı birlikteharekete geçmeyi veonların bir daha tahta göz dikmemeleri için kör edilmelerini önledi.
Savcı Bey ve Andronikos, yandaşlarıyla birlikte Trakya’da bir ırmağın kııyısında toplanmışlardı. Her ikisi de suç ortağı oldukları için birbirinin adamlarından hiç kuşkulanmıyorlardı. Oysayürekli Sultan 1.Murad (d. 1326-ö.28 1389), eski silah arkadaşlarını kendi oğlundan daha iyi tanıyordu.
DARBECİ OĞULUN GÖZÜ OYULDU BAŞI KESİLDİ.
Bir gece tek başına ırmağı aşarak karşı kıyıya geçti. Atının üzengileri üzerinde doğrularak, askerlerinin çok iyi tanıdığı sesiyle bağırdı. Bu sesin sahibini tanıyan nöbetçileri büyük bir korku aldı. Hemen silahlarını kaparak ordugâha koştular. Bütün arkadaşlarını uyandırıp, hep birden gece gelen atlının çevresinde toplandılar.
Askerlerine karşı bir konuşma yapan Sultan 1.Murad, onların bu suçlarını bağışladığını söyledi. Böylece padişahın buyruğuyla hareket ettiğini sandıkları Savcı Bey tarafından aldatıldıklarını anladılar. Hırsı yüzünden yanlış yollara sapmış olan Savcı Bey, öteki suç ortaklarını da yanına alarak, Rum prensi ile birlikte Meriç kıyısındaki küçük bir kaleye sığındı.
Onları izleyen Sultan 1.Murad, kaleyi kuşatarak, önce teslim olmaları için zorladı. Kısa bir çarpışmadan sonra kaleye girdi. Oğlunun gölerini oydurtarak kellesini kestirtti. Ayaklanan Rum prenslerini de sığındıkları kaleden surlarından Meriç Irmağı’na attırdı. Bütün bunlar olup biterken, sultanın kendisi de, komutanıyla birlikte, ırmak kıyısında oturup, sanki işlenmekte olan suçun günahını ödermişçesine dudaklarında hafif bir gülümsemeyle arasıra köpeklerin çalılar arasında kovaladığı tavşanları izliyor, bu arada sularda yüzen cesetlere soğukkanlı bir biçimde göz atıyordu.
Öz oğlu Savcı Bey’e karşı gösterdiği acımasız tutum ve davranışın saray ve ordu çevrelerince fazla eleştirilmemesi için, ayaklanmada suçu olan öteki kişilerin de öz babaları tarafından öldürülmeleri buyruğunu verdi. Türklerde yasaların yasası olan baba otoritesi, ancak çok acımasızca sayılan bu gibi önlemlerle korunabilirdi. İlk kez, böyle bir ortamda, adalet duygusu ve kızgınlık o otoriteyi harekete geçiriyo ve o tarihten sonra Osmanlılarda sık sık görülecek olan korkunç olayları başlatıyordu.
BİZANS DARBECİSİ DE YARI KÖR EDİLDİ
Suçun ilk özendiricisi olan ve Savcı Bey’i yoldan çıkaran Andronikos, Sultan 1.Murad tarafından, cezalandırılsın diye kendi babasına teslim edildi. Sultanı hoşnut etmek isteyen Bizans İmparatoru, oğlunun (Andronikos’un) göz çukurunakızgın yağ döktürdü. Ancak babanın merhamet duygusu, cezayı tam körlüğe kadar götürmeyi önledi. Andronikos, yarı kör durumuna getirildi. Ayrıca ayaklanarak ele geçirmek istediği taht üzerindeki bütün haklarını da yitirmiş oldu.
Oğlu Savcı Bey’in yaptıkları, Sultan 1.Murad’a, kesinlikle bağışlanamayacak ağırlıkta bir suç gibi gelmişti. Bu yüzden padişah, olayı uzun zaman nefretle anmıştır. Feridun’un, Sultan 1.Murad ve veliaht Şehzade Bayezid ile yaptığı mektuplaşmaları toplayan yazısı, kendi mirasçısından kuşkulanan bir hükümdar ve babanın duygularını çok güzel anlatmıştır.
Sultan 1.Murad bir mektubunda oğluna şöyle yazmıştır:
“İlkbaharda Macarlarla savaşacağız. Umarım bu savaş, inananlar için hayırlı olur ve Tanrı da sonunu iyi bitirir. Bu mektubu alır almaz, hemen buyruğundaki birlikleri toplayarak harekete geçeceksin. Ancak, Karasi’de bulunan kardeşin Yakub’a Bursa komutanı ağabeyin Savcı’nın hareketlerine dikkat et. Buyruklarımı yerine getir ve çevrende olup bitenleri hemen bana bildir”.
Görüldüğü gibi Bayezid, Sultan 1.Murad’ın oğulları içerisinde en güvendiği kimse idi. Bayezid, ister gerçekten Savcı Bey’de ayaklanma belirtileri sezmiş olsun, ister aralarında gizli bir çekişme olsun, babasına yazdığı yanıtta şunları anlatıyordu:
“Kardeşim Yakub görevini yerine getiriyor ve doğruluktan ayrılmıyor. Tanrı ondan razı olsun. Savcı Bey ağabeyime gelince, bu mektubun zarfı içinde Bursa büyük kadısının onun hakkında mektubunu yolluyorum. Karar sizin adaletinize kalmıştır. Kulunuz Bayezid”. [ii]
Osmanlı Tarihinde en hazin güya darbe teşebbüsü olaylarından biri de, Kanuni Sultan Suleyman’ın oğlu Şehzade Mustafa’nın, bazı bozguncuların padişaha, “Mustafa sizi devirecek, gizli hazırlığı var” diye haksız, gereksiz ihbar etmeleri, sonunda bizzat Sultan Süleyman’ın da kendi çadırında, gözleri önünde 38 yaşındaki oğlu Şehzade Mustafa’nın katlettirmesi olayıdır ki, bunu başka bir yazımızda irdeleyeceğiz.
Bazı yazarlar, Osmanlı’da ilk hükümet darbesinin Meşrutiyet devrinde, Abdülaziz’in tahttan indirilip, yerine V. Murad’ın padişah yapılması olayını sayarlar. Oysa o olaydan çok önceleri de daha şiddetli darbe teşebbüsleri de olmuştur. Biz sadece birkaçına deüinebildik.
1876 da Yeni Osmanlılar Cemiyeti başkanı Mithat Paşa, serasker Hüseyin Avni Paşa, Harbiye Mektebi Nazırı Süleyman Paşa, Serasker Hüseyin Avni Paşa, Şûra-yı Devlet Reisi Redif Paşa yeni Şeyhülislam Hasan Hayrullah Efendi’den padişahın indirilmesi için bir fetva aldılar. Tahttan indirilen Abdülaziz saraydan uzaklaştırıldı. Yerine V. Murat Osmanlı padişahı ilan edildi.
DİPNOTLAR
[i] http://www.facebook.com/notes/tarih-ve-medeniyet/tarihimizde-ilk-darbe/342268349990 Alperen Alkan
[ii] Osmanlı İmparatorluğu Alphonse de Lamartine Kapı Yayınları 2011 sf 58-59-60
Yorum Gönder