Barış Derneği davasında yargılanıyorduk.
Hepimiz tutukluyduk.
Orhan Apaydın, İstanbul Barosu başkanıydı.
‘Hukuka inanmalıyız’ diyordu, ‘elbette bu dava siyasidir, ama yargı siyasi olamaz. Sonuçta kanıtlarla, tanıklarla karar verilir. Biz beraatla çıkarız’.
İstenen cezanın tümünü tutuklu olarak yattıktan sonra beraat ettik.
Ama Orhan Apaydın’ın ömrü sonucu görmeye yetmedi.
Onun kaybından sonra yazdığım yazıda:
‘Kalp yetmezliğinden değil, adalet yetmezliğinden öldü’ demiştim.
‘Adalet yetmezliği’ bir toplumun en büyük kayıplarından birisidir.
27 Mayıs döneminin Yassıada duruşmalarında da adalet yoktur.
12 Mart döneminin yargılamalarında da adalet yer almamıştır.
12 Eylül hukuku da adaletten yoksundur.
Önyargılı adalet olamaz.
Bu dönemin Ergenekon ve Balyoz davaları da önyargılı davalar olarak sürdürülmektedir.
Bu davalarda da adalet beklenemez.
Çünkü;
intikam amaçlı adalet olmaz.
İntikam, adalet olsun diye değil, öcünü almak için yapılır.
‘İbret olsun’ hedefli adalet olmaz.
Ceza vermek amaçlı adalet olmaz.
Adalet ne içindir?
***
Adaletin birincil hedefi, toplumda suçun önlenmesidir.
Adaletin ikincil hedefi, insanı suçtan korumaktır.
Adaletin üçüncül hedefi, suçlunun suçunu öğrenmesidir.
Adaletin sonuncul hedefi, suçlunun topluma katılmasıdır.
Bunların dışında bir hedefe alet edilen hukuk, adaleti temsil edemez.
Diktatörlüklerde de hukuk vardır, ama adalet yoktur.
Hitler Almanyası’nda da hukuk vardı, ama adalet yoktu.
Mussolini İtalyası’nda da hukuk vardı, ama adalet yoktu.
Stalin döneminde de adalet ortadan kalkmıştır.
Ortaçağda da yargıçlar vardı.
Engizisyon yargıçları, din adına insanları yargılardı.
İtiraf ettirmek için işkence yaparlardı.
İnsanları diri diri yakarlardı.
Bu işlemler yapılırken kilise hukuku vardı, ama adalet yoktu.
Laik hukuk egemen oluncaya kadar yüzyıllar böyle geçti.
***
Bir toplumda hukukla adaletin bağı koparsa tehlike doğar.
Toplumlar bu yola sürüklendiğinde, adaletsiz hukuk egemen olduğunda, topluma hukuksuz adalet egemen olur.
Siyaset kurumu adalete egemen olursa, hukuk siyasallaşır.
Siyasal davalar adaletin dışında kararlar vermenin aracı olur.
Geçmişte yaşanan bu olumsuzluklar günümüzde de yaşanmaktadır.
Sonuçta en büyük zararı toplumun demokratik gelişmesi görür.
Demokrasi, seçimden seçime oy vermek değildir.
Demokrasi bir ülkenin kalkınması da değildir.
Demokrasinin birincil koşulu, bağımsız adalettir.
Bir ülkede hukuk kurumları siyasal baskı altına alınıyorsa,
bir ülkede hukuk kuralları siyasal baskılarla uygulanıyorsa,
o ülkede demokrasinin varlığından söz edilemez.
Siyasal iktidar yüzde kaç oy alırsa alsın, bu koşullarda o ülkede demokrasi yok demektir.
***
Eğer Arap ülkelerinde demokrasi yok diye savaşlar çıkarılıyorsa, eğer Irak’a demokrasi getiriyoruz diye ülke yağmalanıyorsa, eğer Suriye’ye demokrasi getirme amacıyla saldırma planlanıyorsa, önce kendimize dönüp bakmamız gerekiyor.
Adalet nerede?
Bizim demokrasimiz nasıl bir demokrasidir?
Soran insanlarımız nüfusun kaçta kaçı?
Onlar ne kadarsa demokrasimiz de işte o kadar!..
Yorum Gönder