‘Hikmeti Teşrîiye’ Olmadan İslam Olmaz!
İslam’ın, akıl ve düşünceye verdiği büyük değeri ifade eden ana kavramlardan biri hikmeti teşrîiyedir.
Modern Batı hukukunda ratio legis (rasyo leji) diye tanınan hikmeti teşriiye ‘norm haline getirilişin sebebi, normun hikmeti, kuralın aklî gerekçesi’ demek… Fıkıh dilinde buna ‘maksadu’ş-şerîa’ (kural haline gelişin gayesi) de denir. Hikmeti teşrîiyesiz kural, hukuk düzeninin değil, zulüm veya tabuların ürünüdür.
Hikmeti teşrîiyeyi irdelemek, dogmayı tenkide açmanın tanrısal ve bilimsel yoludur. “Neden” ve “Niçin”i sormak, aklı, dinin tanımı içine vazgeçilmez bir unsur olarak koyan İslam’ın insandan istediği temel faaliyetlerden biridir. Hayatın ve ölümün beyyine (gerekçe, aydınlık, delil) üzere olması gerektiğini ısrarla savunan Kur’an (bk. Enfal, 42) hikmeti teşrîiyenin araştırılmasını insanın onuru, düşüncenin ve toplumun hayatı olarak görür.
Yalnız dinler tarihinde değil, düşünce ve bilim tarihinde de -eğer kronolojik bir gelişim esas alınırsa- bu tavrı insanlığın önüne koyan ilk metin, Kur’an’dır.
Hal böyle olunca, İslam vahiyleri -ki bunlara teknik bir deyimle nakle dayanan bilgiler denir- ile akla dayanan bilimler arasında çelişme ve zıtlaşma olmamalıdır. İslam düşüncesi bu nokta-da ısrarlı ve kendinden emindir. Bütün mesele, hikmeti teşrîiye esprisini görmezlikten gelen musallat fikir ve odaklara söz hakkı vermemekte…
İslam tarihinde dinin tabular kurumuna dönüşmesi, hikmeti teşrîiyeyi araştırmakla, eski kural-ları körü körüne taklit etmenin yer değiştirmesiyle ortaya çıktı. Bu yer değiştirmenin tarihi, yaklaşık 1200 yıldır. Bütün madde ihtişamına rağmen Osmanlı tarihi bu sürecin tam içinde yer alıyor. Osmanlının gücü, daha önce saptanmış ve gerekçeleri yine daha önceki zaman şartlarına göre gösterilmiş fıkıh kurallarını hayata geçirme yönünde iş görmüştür. Eğer o, bunun yerine, yeni zamanların yeni şartlarını değerlendirerek hikmeti teşrîiyenin boyutlarını yeniden belirleme yönüne gitseydi, İslam toplumlarının ve sonuç olarak da insanlığın bugün-kü çehresi çok daha aydınlık ve mutlu olacaktı. Ne yazık ki, bu yapılamamıştır…
Budin fethedildiğinde, ele geçen ganimetler arasında, sanat değeri çok yüksek bir kanatlı ejderha heykeli de vardı. Osmanlının ‘en büyükler’den biri olarak gördüğü Şeyhülislam Ebussuut (ölm. 1574), bu heykel hakkında şu fetvayı veriyordu: “Tasvirdür, kırılup zir u zeber idile.” Fethi gerçekleştiren padişah Kanuni, bu fetvaya karşı çıkmış olacak ki, anılan sanat eserini kurtarmak için bir çare aramış ve kaftanını heykelin üstüne atarak un ufak edilmesini önlemiştir.
İslam, geldiği dönemde heykelciliği yasaklamıştır. Çünkü onun geldiği zamanda insanlık heykellere tapıyordu. Evet, ama bu yasağın hikmeti teşrîiyesi heykelin tapma unsuru yapıl-masına bağlı bulunuyor. Bu tapma yoksa, heykel veya resim yasağı ne anlam taşıyacaktır? Gel gör ki, hikmeti teşrîiye ile kuralı ilahlaştırmayı birbirine katan tabucu zihniyet bunu farkedemez ve güzelliğe karşı çıkmakla putperestliğe karşı çıkmayı aynı şey haline getirir.Örnekler çoğaltılabilir: Alkol yasağının hikmeti teşrîiyesi, uyuşturucu olarak alınmasına bağlıdır. Ve o da, keyif verici olarak içme halinde söz konusu olur. Tabucu zihniyetse, bu hikmeti bir kenara atarak yasağı, alkolün temizlik, tedavi vs. için kullanılmasına da uygulamaya kalkar ve bakarsınız kolonya kullanmayı “içinde alkol vardır” gerekçesiyle haram ilan eder.
Bir örnek daha: Hz. Peygamber, en önemli sünnetlerinden biri olarak, dişlerin çok temiz tutulmasını emrediyor. Buna, sivâk veya istivâk, bu işi yapmak için kullanılan âlete de misvak denir. Bu âletin şu veya bu maddeden yapılması hiçbir fark yaratmaz. Gel gör ki, hikmeti teşrîiyeyi tabuya feda eden yaklaşım bunu göremez ve diş temizliği ile Hz. Peygam-ber’in onbeş asır önce bu iş için kullandığı ağaç parçasını taşımayı birbirine katar. Ve dişini fırça ile temizleyenleri sünnete ters düşmekle suçlar.
Hikmeti teşrîiye sırrını iyi kavrayıp bu sırra ilişkin incelikleri yakalayacak fikir çilesini üstlenmiş aydınlara sahip olmadıkça, Kur’an’ın akılcı dinini bugünkü insanın hayatına sokmak mümkün değildir.
Yorum Gönder